Mel artık yaşamıyordu...Bu düşünceyi tekrar tekrar düşünüyordum.Mel yaşamıyordu,Mel yaşamıyordu,Mel yaşamıyordu...Yerde yan kıvrılmış ve elimle başımı koruyordum.Neden ve ne için bilmiyordum ama bu şekilde yaklaşık yarım saat durdum.Nihayet yarım saat sonra kalkma cesareti gösterdim ve yerden doğruldum.Mel'e baktım.Kafasında bir ağırlık vardı.Tam kafasına denk gelmişti! Varlığını sonunda alışabildiğim Mel artık yaşamıyordu ve bu benim içimde kötü hisler uyandırmıştı.Tam kendime gelmiştim ki ona tekrar baktım ve kustum.İğrenç bir şeydi bu tanrım! Kim böyle sadist bir düzenek hazırlardı ki?Ah tabiki,rahip kılıklı kaçık. Nihayet kendime yeniden geldim ve çantamı kaptım.Yemekhanenin kapısını usulca kapattım, birdaha girmemek üzere...
Yemekhaneden çıktıktan sonra koridordan uğultular gelmeye başladı.Bu sefer gerçekten korkmaya başlamıştım çünkü artık neler yapabileceklerine dair bir fikrim vardı.Uğultular daha fazla yaklaşmaya başlayınca koridorda bulduğum ilk açık kapıdan içeri girdim ve kapıyı kapattım.Sanırım güvenlik odasına gelmiştim çünkü bu odada bir dolap ve kameralar vardı.İçimden Tanrı'ya ve İsa'ya dua ediyordum.Kameralara girdim ve 1 hafta önceki kayıtlara bakmaya çalışacaktım ancak önce görüntüde bir karıncalanma oldu sonra kamerada o rahibin yüzü belirdi.Bodrum katta yüzünü direkt olarak kameraya tutmuştu."Arkadaşın için üzgünüm.Ancak o zayıf halkaydı ve ölmeliydi yoksa seni zayıf düşürecekti ve beraber ölecektiniz.Seni düşünerek öyle bir düzenek hazırladım çocuğum affet beni.Küçük torunum Cassie'ye çok benziyorsun ve bana yardım etmelisin.Bir kez daha yineliyorum burada hiçbir kimseye zarar veremezsin kaçıp saklanmalı ve burda olan biten herşeyi kayıt etmelisin.Herkes görmeli burada olup bitenleri.Sen kameranı güvende tuttuktan sonra bende seni güvende tutarım.Dikkatli ol!" diyerek tısladı.Bende o anda bir anda kapıyı yumruklayan bir şeyin olduğunu farkettim.Madem zarar veremiyordum kaçığın dediği gibi saklanmalıydım.En yakın dolaba girdim.Elimi ağzıma götürerek nefes alışverişlerimi duymasın diyerek nefesimi tuttum.Çok geçmeden o çelik kapı kırıldı ve içeri o beyaz ceset girdi.Ona daha yakından bakmaya ve bana saldırmadığı için onu inceleme fırsatına sahiptim.Dolap deliğinden gözetlemeye başladım.Bembeyaz bir cesetti.Gözlerinin çevresi dahil her yeri simsiyahtı.Vücudu paramparçaydı ve akan kanlar beyaz yırtık elbisesine damlıyordu.Öyle iğrenç bir kokusu vardı ki sanırım 1 kilometre öteden anlayabilirdiniz kim olduğunu.Hırıltılar çıkararak her yere baktı ama aptal bir yaratıktı galiba çünkü dolaba bakmadı ve koridora çıktı.Rahatça nefesimi verdim ve titreyerek dışarı çıktım.Kapıdan gizlice koridora baktım ancak koridorda gözükmüyordu.Koridora korkarak çıktım ve kaçığın dediği gibi bir elimde kamerayla her yeri çekiyordum.Koridorda ışık olduğu için şanslıydım.Koridorda ilerlerken bütün odaları inceledim ancak girişteki hiçbir oda açık değildi ve bu beni rahatsız ediyordu.Lobiye tekrar geldim ve çaresiz bir şekilde lobinin karşısındaki merdivenden 2.kata çıktım.Camda büyük bir kırık vardı.Atıldığım yer demekki burasıydı.O an farkedememiştim.Yine masanın altından geçtim ve koridorda sessizce ilerlemeye başladım.Öyle çok korkuyordum ki önüme bir insan dahi çıksa ruhumu teslim edebilirdim.2.katın koridorlarından ilerledim ve açık kapı bulamadım.Sonuna doğru bir kapı açıktı ve aniden kapandı.Geriye sıçradım ve kendime biraz süre tanıdım.Sanırım o kapıdan geçmeliydim.Kapıya ilerledim ve kulbu çevirmeye başladım kapı bir anda açıldı ve içeride beyaz bir ceset aniden önüme çıktı ve yukarı gitti.Duvardan geçmişti.Büyük bir çığlık koyuverdim.Geriye sıçradım ve yere çöktüm.Ancak çığlığımla yerimi belli ettiğimden odadan içeri girmeye karar verdim.Odadan içeri girdim ve kapınyı hemen kapattım. Buranın mini bir kütüphane olduğunu anladım.Giderken bir anda önüme normal bir insan cesedi çıktı.İple asılıydı ve son nefesiyle birşeyler anlatmaya çalışıyordu.Yakınına gittim çünkü ne dediğini duymak istiyordum.Son nefesiyle yarı hırıltayarak"Buradan olabildiğince...öhö öhö...Kaç!"dedi.Çok korkmuştum ve adam öylece nefesini bıraktı.Karnı artık inip kalkmıyordu.Son nefesini vermişti.Biraz daha ileriye gittiğimde yerde bir deli gördüm.Kitapları sayıyordu ve ağzı titreyek"Hastasın!Hastasın'Hastasın!" diyordu sürekli.Ona kendimi farkettirmeden geçtim ve önüme kapı çıktı.Kapıyı açtım ve buranın 2.katın diğer tarafı olduğunu anladım.Koridorun güvenli olduğuna inandım ve dışarı çıktım.Önüme aniden o kaçık rahip çıktı ve bana "Çok zaman kaybettin.Hala yerinde sayıyorsun.Üzgünüm.Olayları hızlandırmam gerekli fazla zaman kalmadı." dedi ve kafama darbe aldım.Yere düştüm ve bir anda kucaklandığımı hissettim.Gözlerim hala yarı baygındı ama hissedebiliyordum.
Bir süre sonra yere konduğumu hissettim.Bir kağıt hışırtısı duydum ve sessizlik.Kendimi ayağa kalkmaya zorluyordum.Ama deyim yerindeyse başım zonkluyordu.Nihayet ayağa kalktığımda çantamın üstünde küçük bir not vardı.Notu elime aldım ve okumaya başladım.Yine o bildiğim güzel el yazısı."Üzgünüm.Seni çoğu delinin tutulduğu bir koğuşa getirdim.Birazda onlardan bilgi almaya ne dersin?Kendini aydınlat çocuğum.Not almaya devam edeceksin.Kendini hayatta tut.Akıllısın ve zekanı kullan.Buradan kurtulman sana bağlı ancak buradan kurtulmaya çalışırken dikkat et.Başına her an kötü bir şey gelebilir..." yazıyordu notta.Bunun anlamı şuydu "Herşeyi çek kaydet.Kendine dikkat et ve ha o kaçık deliler sana zarar vericek.Ayrıca herkes sana zarar vericek.Unutmadan ölmeden önce onları çekmeye çalış."Lanet olsun!Ne boklar içindeydim bende bilmiyordum.Ama hayatımı bu notlara bağlamıştım ve lanet kaçığa.Burdan kurtulmalıydım ve itiraf etmeliydim ki ona ihtiyacım vardı.Gözlerimden 2 damla yaş döküldü.Korktuğumda genellikle ağlardım ancak 5 yaşımdan beri korkmazdım veya belli etmezdim.Şimdi de belli etmemeye çalıştım . Yoluma devam etmeliydim.Kendimi topladım ve ayağa kalktım çantamı aldım kameramı elime aldım ve gezinmeye başladım.Ancak burayı hiç tanımıyordum.Hiç bilmiyordum.Burada bulunmamıştım.Elime kameramı aldım ve dolanmaya başladım.Herşeyi kaydediyordum.Bir süre sonra önümde bir çıkmaz vardı.Hiç bir kapı açılmamıştı ve benim buraya gelmemi istemişti.Ama neden? Tam ümidi kesecektim ki yukardan bir ses geldi.Yukarı baktım ve burda bir havalandırma borusu vardı.Tek çıkış yolunun bu olduğundan neredeyse emindim.Boruya tırmanmaya başladım.Küçücük boruda ilerliyordum.Ancak hangi yöne ilerlediysem bir mazgal çıkmıştı ve geçemiyordum.En sonunda açık bir yer bulmuştum ve direkt olarak odaya daldım.Küçük bir odaydı . Bir kapısı, koltuğu ve bilgisayar vardı.Bilgisayar masasının üzerinde yedek bir pil buldum ve onu yanıma aldım.O anda kameramın pilinin bittiğini anladım ve pilleri değiştirdim.Kapıyı zorladım ancak açılmadı ve bende boruya tekrar geri döndüm.Girdiğim yönün az ilerisinde tekrar açık bir yer bulmuştum ve hemen içeri daldım.Burayı da çekmeye başlamıştım.Duvarda kırmızı bir yazıyla "Hastaysan,öleceksin." yazıyordu.O an farkettim ki bana verilen notta şuan bir deli koğuşunda olduğum yazıyordu ancak ben etrafta ne deli görebilmiştim ne de koğuş.Bu düşünceyi aklımdan uzaklaştırdım ve bu küçük odanında kapısını buldum.Kapıdan çıkar çıkmaz anladım ki burası gerçekten bir deli koğuşuydu.5-6 tane deli kafasını ya duvara vuruyor ya da salak salak etrafta geziyordu.Farkettirmeden içeri girmeye çalıştım.Bu sırada elimdeki çantanın açık ağzından el feneri düştü ve büyük bir gürültü ortaya çıkardı.Bütün herkes dikkatini bana vermişti şimdi.İçimden "İşte şimdi sıçtık." dedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tımarhane-Sessizlik
Terror"Bu...Bu gece çok uzun olucak" dedi.Yüreğime bir korku ulaştı.Bu işte hırslıydım.Yükselmek istiyordum.O yüzden bu deli inine bile inebilirdim.Umursamazca "Gece uzun felan olmayacak.Tırsak olma."dedim.Bana döndü ve ünlü sözden alıntı yaparak "Sessiz...