2

127 0 0
                                    

Begüm'ün ağzından.
Aşağı indiğimde spor bir araba vardı. Ben kapıdan çıkar çıkmaz Doruk arabadan inmişti. Yanıma geldi. Elimi öptü kibarca ve kapımı açtı. Açıkçası hoşuma gitti. Çünkü daha yeni tanıştık öyle hemen yapışmasını ya da soğuk ve resmi durmasını istemezdim. Tam ayarında bir hareketle gönlümü çaldı. Ben arabaya oturduktan sonra kapımı kapattı ve kendisi şöför koltuğuna oturdu. Harika bir parfümü vardı. Elimi öperken kokusu1 burnuma geldi. Arabanın içi ise mis gibi bir araba kokusuyla kaplıydı.
D: Nasılsın Begüm? Çok güzel görünüyorsun.
B: Iyiyim teşekkürler seni sormalı. Bu arada sen de çok hoşsun.
D: Bu kadar şık olacağını bilseydim takım elbise giyerdim.

Doruk böyle söyleyince kıyafetine hiç bakmadığımı farkettim. Üstünde kaliteli buz mavisi bir gömlek altında sütlu kahve rengi bir pantolon ve modern kahverengi ayakkabıları vardı. Baştan aşağı oturduğu yerde süzdüm.

B: Hiçte fena değilsin aslında.
D: Böyle demen çok normal.
B: Neden ?
D: Çünkü o gözler hiçbir şeyi kötü göremeyecek kadar güzeller.
Utandım. Ne diyeceğimi bilemedim. Kızardığımı hissediyorum. Başımı öne eğdim gülümsedim. Çenemden tuttu başımı kaldırdı. Bana bembeyaz dişleriyle gülümsedi. Allah'ım bir erkekte en önemli şey diş değil de ne ?
D: Utangaç gibisin.
B: Yani birazz.
D: O bembeyaz yüzün bir anda kırmızı bir elmaya döndü de. Sadece gözlerinin ne kadar güzel olduğunu söylemek istemiştim. Seni utandırmak istemedim. Çok özür dilerim.
Ya yerim ben seni bu ne kibarlık şapşal. Demek istedim ama tabi ki diyemedim.
B: Özür dilemene gerek yok ben utandım sadece.
D: Gel bakalım modacı Milano kızı. Seni tanıştıracağım çok önemli biri var !
B: Nasıl yani ?
D: Soru sormuyoruz tamam mı ?
B: Merak ettim ama.
D: Frida Giannini ismini hiç duydun mu ?
B: Tabi ki de duydum ben moda tasarımcısıyım.
D: Ne iş yaptığını biliyorsundur.
B: Evet. Guccinin Creative direktörü.
D: Güzel.
B: Ee ?
D: Öylesine sordum biliyor musun diye.
B: Sen nereden biliyorsun ?
D: Evini ve ofisinin mimari benim. Aslında normal mimarim ama iç mimarisi bana ait.
B: ŞAKA YAPIYORSUN BEN ONA HAYRANIM.

FRIDA GIANNINI DEDI YA INANAMIYORUM. IDOLUM O BENIM. HARIKA BIR TASARIMCI ALLAH'IM ONU GORMUS AKLIMI KORU BENIM.
İçimde bu heyecani yaşarken bir cümle ile kendime geldim.
B: Bir dakika ne dedin sen?
D: Doğru duydun Frida ile buluşmaya gidiyoruz.
B: Ya aşkolsun. Duygularımla oynamak için mi çağırdın.
D: Seni anlıyorum. Senin yerinde kim olsa kırılırdı.
Yüzüm düştü. Resmen dalga geçti benimle.
D: Tabi sol taraftaki kafede tek başına oturup bizi bekleyen Frida'yı görene kadar.
Soluma bakmamla birlikte kilitlendim sanırım. Doruk benimle bir şeyler konuşuyordu ama anlamıyordum. Daha doğrusu duymuyordum.
D: Hadi diyorum ağaç oldu kadın diyorum.
B: SEN CIDDISIN !
D: Evet.
Çığlık atıp sarıldım. Ama gücümün ayarı yok tabi.
B: YA SEN HARIKASIN. ÇOK TEŞEKKUR EDERIM ÇOKK.
D: Tamam bak sakin ol. Ama şöyle bir şey var. Kız arkadaşım olduğunu söyledim. Başka türlü seninle görüşmeyebilirdi. Sevgilim moda tasarım yüksek lisans öğrencisi ve sizi çok seviyor dedim. Çok yetenekli dedim.
B: Yetenekli olduğumu nereden biliyorsun ?
D: Ee hadi ama. Bir tek siz mi stalk yapıyorsunuz. Internette, sosyal medyada gördüm tasarımlarını.
B: Doruk sana ne kadar teşekkür etsem az.
D: Ilk buluşma için iyi bir intiba bırakacağını düşündüm. Kendisi buralardaymış ve boşmuş şansımıza. Tek yapman gereken sevgilim olma rolü.
Doruğa baktım.
B: Tamam o zaman Frida'nın yanından ayrılana kadar ben senin sevgilinim.
D: Frida benimle gurur duyacak.
Gülümsedim. Yine kızarıyordum.
D: Bu arada ben çeviri yaparım.
B: Farketmez Ingilizce de konuşabilirdik.
D: Sever o Italyanca konuşulmasını.
B: Anlaştık o zaman.
Arabadan indik. Gerçekten çok sevdiğim bir tasarımcı karşımda duruyordu.
Ben ne yapacagımı bilemezken Frida bana sarıldı. Ben de ona. Sonra aralarında bir şeyler konuşmaya başladılar. Ben Doruğa baktım.
D: Senin çok güzel olduğunu söyledi. Ayrıca elindeki çantayı da kendisinin tasarladığını ve çok az üretildiğini söyledi.
B: Doruk ben bayılacağım sanırım.
Doruk güldü. Fridaya bir şeyler söyledi birlikte güldüler.
D: Heyecanlanmasına hiç gerek yok diyor. Biraz tasarımlarından bahsetmeni istiyor.
Cümlesini bitirdiği zaman elimi tuttu. Şimdi ben neye heyecanlanayım ? Fridaya mi ? Doruğun elimi tutmasına mı ? Yoksa Italya'da hayatım boyunca bir daha karşıma çıkmayacak bu fırsata mı?
Hemen telefonumdan tasarımlarımı açtım. Yüzünde beğendiğine dair bir ifade vardı. Doruk sürekli bir şeyler anlatıyordu.
Kahveler gelmişti. Iyi ki kahve içiyoruz yoksa bu sahnenin etkisiyle sarhoş olabilirdim.
D: Senin Türkiye'nin en iyi moda tasarım okulundan 1.likle mezun olduğunu söyledim. Çok etkilendi.
B: Sen nereden bi... Tabi ya stalker seni.
D: Bizi bir gün ofisine bekliyor. Seni bir sunumuna davet etti.
B: Şaka mı bu tabi ki her zaman gelirim. Şey Doruk fotoğraf çekilebilir miymişiz sorar mısın.
Doruk bir şeyler söyledi. O cümlesini bitirir bitirmez Frida poz verdi bana eliyle gel işareti yaptı. Doruk bana bakıp başıyla onayladı.
Ikimizin fotoğrafını çekti.
B: Sen de gelsene. Selfie yapalım.
Doruk güldü. Frida ortada ben sağında Doruk solunda duruyordu. Ben fotoğrafı çektim.
Hemen Ece'ye mesaj attım.
B: Sana anlatacağım şeyler var elim titriyor yazamıyorum heyecandan bayılacağım öptüm.
E: Spor arabalı çocuk ayağını yerden kesti galiba.
Mesajı gördüm ama bir şey yazamadım.

Aradan 1 saat geçti ve Frida'nın gitme zamanı geldi. Tekrar sarıldık. Ve gitti.

B: Doruk sana ne kadar teşekkür etsem bilmiyorum.
D: Teşekkürlük bir şey yapmadım ben. Sadece ilk buluşmamızın özel olmasını istedim.
B: Ilk buluşmayı geçtim düğünümden bile özel oldu bugün.
Doruk gülümsedi.
D: Sen 1.likle mezun oldun çok başarılısın ama eline fırsat geçmeseydi kimse seni tanıyamazdı. Ben sadece zemin hazırladım.
B: Sen çok iyi birisin. Seni tanıdığım için gerçekten çok mutluyum.
Doruk elimi tuttu.
D: Umarım daha da mutlu olursun.
Kızardım yine.
D: Ne yapmak istersin?
B: Bilmem. Farketmez bana aslında.
D: Istersen eve bırakiyim saat geç oldu. Ece'ye anlattıktan sonra saat daha da geç olur. Uykusuz kalmanı istemem.
B: Ece'yi nereden biliyorsun ?
Doruk yüzüme baktı güldü.
D: Hadi ama Begüm.
B: Bilmediğin bir şey var mı ?
D: Var.
B: Neymiş ?
D: 1.5 sene önce Efe Demirkıran'la neden nişan attın ?
Ay yok artık. Ben Efe'yi yeni atlatmışım. Italya'ya gelmişim. Bana dediğine bak.
D: Şeyy... Özel değilse tabi.
B: Biz sevgiliydik. Ailelerimiz çok yakındı. Onlar evlenmemizi istedi. Ben de seviyordum istedim. Ama Efe'ye daha erken geldi. Iş ciddiye bindikçe Efe değişti. Kaçtı benden. Daha sonra öğrendim ki kafasını dağıtmak için başka bir ev tutmuş. Tabi bu evde de bekleyen biri.
D: Ben.. Çok üzgünüm Begüm. Özür dilerim.
B: Hayır sorun değil. Atlattım ben. Zaten sonrasında pişman oldu. Hatta beni o kadar bunalttı ki Italya'ya gelmeye karar verdim.
D: O zaman iyi ki bunaltmış.
Doruğa bakıp gülümsedim.
B: Iyi ki.
Biz konuşurken çoktan evin önüne gelmiştik.
B: Her şey için sana binlerce kez teşekkür ederim. Inan bana senin için ne yapsam yetmez.
D: Aslında bir şey yapabilirsin.
B: Ne istersen hemen yaparım.
D: Inmeden önce bir daha buluşma sözü alayım ?

Ben seni yerim yer. Nasıl buluşmam seninle.
B: Söz. Istediğin zaman istediğin yerde.
D: Tamamdır. Kendine iyi bak. Mesaj atmayı aramayı ihmal etme.
B: Sendee.
Yanağına öpücük kondurdum ve indim.

Eve girdiğimde bana sinsi ve meraklı bakışlar atan Ece salonda oturuyordu. Sarıldığı pembe battaniyesi ve elindeki ayıcıklı kupasıyla küçük bir çocuk gibiydi. Ben yanına oturunca kupasını sehpaya bıraktı. Battaniyesini tek hamleyle üstünden attı.
E: Dinliyorum ?
Bıraktığı kupayı elime alıp kalan ılınmış sıcak çikolatayı tek dikişte içtim.
Telefonu açıp Fridayla olan fotoğrafı gösterdim.
Gözleri fal taşı gibi oldu.
Heyecanla bana baktı.
E: Inanmıyorum Fridayla mı karşılaştın ?
B: Aslındaa..
Doruğunda olduğu fotoğrafı açtım.
B: Tanıştırıldım diyelim.
E: ŞAKA YAPIYORSUN NASIL ?
Soluksuz anlatmaya başladım.
E: Ya o kadar güzel ki. Peki bana bu çocuğu neden anlatmadın ? Cezalısın hemen anlatıyorsun.
B: Ya sen bana dedin ya indir uygulama bulursun belki diye. Ben de düşündüm ve odama gittiğimde indirdim. Onlarca mesaj geldi hepsi yabancıydı. Biz kahvaltı ederken yazdı. Ben de cevap verdim. Biraz konuştuk ve buluşmak istedi. Aslında buluşmazdım ama kendime çok yakın hissettim.
E: Neyin nesi peki ?
B: Universiteyi Italya'da okumuş. Mimar kendisi. Sonra burada iyi bir iş bulup yerleşmiş. Inanır mısın aşırı centilmen.
E: Gördüm camdan elini öptü. Kesin bizimki buna aşık olacak dedim.
B: Ya aşk değil ama kim sana bunu yapsa etkilenmezsin ki.
E: Ya çok sevindim senin adına ! Mehmet gelince çift halinde buluşuruz.
B: Sahi Mehmet ne zaman geliyor.
E: 8 gün kaldı.
B: Çok sevindimm. Özledim Mehmet'i. Ee tabi insan ilişkinin mimari olunca.
E: Iyi ödeştik seninkinin mimarı da benim.
Begüm Ece'ye sarılır.
B: Çocuk beni o kadar stalklamış ki. Her şeyi biliyor. Bana Efe ile neden ayrıldığımı sordu.
E: Oha ciddi misin ? Bildiğin seni Google'da aramış.
B: Evet. Dolayısıyla ailemi de öğrendi. Umarım değiştirmez fikrini.
E: Ya sosyetik ve zengin bir ailenin nesi kötü ?
B: Değil tabi ama herkes kaldıramaz.
E: Sen araştırmadın mı ?
B: Aa harbi dur bakayım biraz.

Bilgisayarımı kucağıma alıp açtım. Ece yanımda oturup ekranı izliyordu. Google'a girip Doruk Erayman diye arattım. Ece'nin gözleri büyüdü.

E: Begüm şurayı oku.

Ece'nin gösterdiği yerde Doruğun babasının çok ünlü bir mimar olduğu ve Doruğun kendi emekleriyle Italya'da bir mimarlik ofisi açtığı yazıyordu

B: Ee bana müdür yardımcısıyım dedi.
E: Demekki değilmiş.
B: Neden yalan söylesin ki ?
E: Malına mülküne aşık olma diye olabilir mi ?

Arkadaşlar selamm ! Hikayeye vote ve yorum bekliyorumm. Keyifli okumalar 😗

TESADÜFHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin