Endişe ve tereddüt nefsimizi daima zorlayan veya kamçılayan iki duygusal bağlamdır bence.
Bazı insanlar olaylardan endişe veya tereddüt duyduklarında, elleri ayakları bağlanır, dilleri düğümlenir, konuşamaz hatta haraket etmekte bile paranoyak bir zorluk çekerler. Bazılarında ise bu duygu daha çok öğrenme ve merak kapasitesinde daha değişik bir kapı açarak o olayın yada duygunun üzerine yürümelerini, tabiri caiz ise cesaret abidesi olarak karşımıza çıkmalarına olanak sağlar.
Aslında olan ne endişe, ne cesaret, ne de tereddüttür. Bu durum merak dürtüklemesi diyebileceğimiz bir durumdur ikinci seçenekteki insanlar için . Birinci seçenekteki insanlar bundan sıyrılma süreci bir iki gün gibi bir zaman alıyor ( gözlemlerime dayanarak ). Bu süreci atlattıklarında aslında olayın içinde olduklarını ve bunu değiştiremediklerini algıladıklarından akışa kendilerini bırakılar halk arasın da "Amaaan inceldiği yerden kopsun" söylemi ile salıverirler.
İkinci seçenek süreci daha saldırgan, daha stratejik ve sorgulayıcı şekilde atlatmaya çalışıyorlar. Bu durumda bu arkadaşlardan az uzak durmakta fayda var. İlgi odaklarını kaybederler ve önlerine gelen herkesi kırma eğilimi gösterirler. Fokus noktaları kayar.
Endişe etme hak var hep peşinde,
Nefes al, hak de hiç bırakır mı seni Allah kendi kendine?
Sabır eyle, duyma endişe bilinmezliklerden
Sen yeter ki hak de gönlünün derinliklerinden...Bırak nefisine yenilmeyi. Allah varsa ne meraklanmaya, ne de endişelenmeye gerek vardır.
Selametle.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Söyleşi Tadında
Ngẫu nhiênÖnce kendime ders olması niteliğinde hayattan alıntılarım.