B24/Miesha

805 34 11
                                    

#Ella Blower#

Gün ışıkları pencereden değişik şekillerle içeriye doluyordu. Krem rengi oda sade ve düzenli bir görünüme sahipti. Barlarda takılan kimselerin genelde düzenli ve tertipli olacağını düşünmezdim. Adını bilmediğim çocuk yanımda uyuyordu. Saçları alnına düşmüş hafifçe ıslanmıştı. Terleri alnından süzülüyordu. Hava fazla sıcaktı. Her zamanki gibi değil, fazla.

Üşengeç adımlarla yataktan kalkıp üzerimi giyindim. Pencereye doğru yavaş adımlarla yürüdüm. Çoğu genç dışarıya çıkmıştı bile. Belli ki kimse tatilinin bir saniyesini bile boşa harcamak istemiyordu.

Pencereyi açtığımda içeriye çeşitli çiçek kokuları doldu. Burada yaşayan herkes çiçeğe önem veriyor olmalıydı. "Ve şimdi," diye mırıldandım dışarıyı süzerken. "Geri döndüm."

Arkamı döndüğümde halâ onun uyuduğunu gördüm. Kasları gergindi. Sanki tüm hücreleri özenle yaratılmıştı. Ve uzaktan bakıldığı zaman tüm odayla uyumlu olduğunu görebiliyordunuz. Bir tablo sanki tam karşımda duruyordu.

"Görüşürüz tatlı çocuk." dedim gülerek odasından çıkarken. Odasından çıktığımda büyük bir koridora girdim. Çıkış kapısı tam karşımda duruyordu. Fakat anlamadığım bir şekilde çıkmak istemiyordum bu yerden.

Çalan kapıyla kendime geldim. Kapı çalmaya devam ediyordu. O çocuk halâ uyuduğuna göre, gayette kapıya bakabilirdim.

Hızlı sayılabilecek adımlarla kapıya doğru yürüdüm. Kapıyı heycanla açtığımda karşımda siyah takım giymiş, yuvarlak gözlük takmış bir adam gördüm. Orta yaşlı olmalıydı fakat genç gösteriyordu. Yinede böyle bir yerde siyahlar giyinmek pek akıllıca bir fikir değildi.

"Miesha?" dedi şaşkın bir ses tonuyla. Sorusunun ardından hemen ciddileşti. Sanki aykırı bir şey yapmış gibi sinirlenmişti. "Sanırım karıştırdınız." dedim sakin olmaya çalışarak.

Adam bir şey demeden yüzüme baktı. "Ben Ella, karıştırmış olmalısınız." diyerek adama elimi uzattım. O ise bir şey demeden yüzüme bakmaya devam etti. Beni inceliyordu, ve bu benim canımı sıkmıştı. Tabi havada asılı kalan elimi de unutmamak gerek. "Her neyse, bakın zaten bende gidiyordum." dedim, adamın yanından geçmeye çalışarak.

Kolumda sert bir güç hissetmemle olduğum yerde kaldım. Hatta düşüyordum. Fakat dengemi sağlayabilmek benim için çok zor olmadı. "Ben asla kimseyi karıştırmam Miesha." dedi ve yavaşça ellerini kolumdan çekti. "Bundan emin olabilirsin." Ben, adama hayretle bakarken o çoktan yanımdan uzaklaşmıştı bile.

Donmuş bir şekilde duruyordum. Hava cıvıl cıvıldı. Bedenim gerilmişti. Tüm hücrelerimle gergindim. Boynumda bir nefes hissettim. Sıcacıktı. Bakışlarımı hızla arkama çevirdiğimde o çocuğu gördüm. "Jeffrey." dedi sırıtarak. Çok fazla beklemeden ellerini kollarımın üzerinde yavaşça gezdirdi. "Gerginsin." dedi önemli bir şey keşfetmiş gibi. "Bir şey mi oldu?"

Gözleri pırıldıyordu fakat duygusuzdular. "H-hayır." diyebildim yavaşça, nedense o adamdan bahsetmek istemiyordum. Oysa adam onun evine gelmişti. "Ama gerginsin." dedi, elleriyle dudağıma dokunurken. Sonra bana yavaş bir şekilde yaklaştı. "Gerginliğini üzerinden atmalısın, tatlı kız." dedi gülümseyerek.

Elleriyle beni biraz daha kapının yakınına çekti. Sonra hızlı bir şekilde duvara yasladı. Ve ardından dudaklarıma yumuldu. Bende kendimi ona bıraktım. Çünkü haklıydı, rahatlamam gerekiyordu.

#Matthew Ocean#

Hızlı adımlarla geldiğim evin kapısını çaldım. Kapıyı babamın açışı şaşırmama neden olsana tepki vermedim. "Ah, hoş geldin Matty, içeriye geçer misin?"

Cevap vermeden içeriye geçtim. Kendimi koltuğun üzerine attım. Babamsa ona göre hızlı olabilecek adımlarla yanıma geldi. "Problem nedir?" Sonra yüzüne alaycı bir gülümseyiş yayıldı. Gamzeleriyse ben burdayım, diye bağırıyorlardı adeta. Hatta sırf gamzesi gözüksün diye bile gülüyor olabilirdi. Ve onun gamzelerini gördükçe kendimi daha fazla ona benzetiyordum. Ve bundan hoşlandığım söylenmezdi.

"Bana her şeyi anlat." Gözlerinden parıltı geçti. "Ne gibi her şeyi Matt?" Sorusuna cevap vermemi beklemeden devam etti. "Biliyorsun ki senden bir şey saklamıyorum." Yüzü ifadesizce bana bakıyordu. Ya rolünü çok iyi oynuyordu ya da gerçekten bilmiyordu.

"Bana o kadını bul o halde." Bu sefer beynime çakan şimşekle içime dolan heycanları hissedebiliyordum. "Annemin sizi beraber gördüğü kadını."

Babamın yüzüne yayılan şaşırmışlık ifadesi yavaşça yerini ifadesizliğe bıraktı. Mavi gözlerini gözlerime dikerek yavaş hareketlerle kaşlarını kaldırdı. "Onu bu yaşa kadar kim olduğunu ısrarla öğrenmek istemeyip, şimdi istemen şaşırtıcı doğrusu."

"Gerçekten öğrenmek istiyor musun?"
Vazgeçmemi ister gibi bir hali yoktu. Tepkisizdi. Sadece emin olmak istiyor olmalıydı. "Buraya onu öğrenmek için geldim. Çok mu uzakta yaşıyor?" Tabi birde onu bulmam gerekecekti.

Gergin yüzüne alaycı bir gülümseme yayılıken, yavaşça konuştu. "Ah Matty, onu tanıyorsun."

Tüm kelimeler zihnimde yavaşça yer ediyordu. "O kişi Matt,"

Mavi gözleri duygusuz bakarken birden parıltılı bir hal almaya başladı. Hızlı nefes alıp verdiği belli oluyordu.

"Bayan Dresy Gleen."

UmursamazHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin