Korkak adımlarla parkın girişinden geçip kırmızı renge boyanmış asfaltta yürümeye devam ettim. Dizlerimim titrediğini hissettiğimde içimden belki de beş yüzüncü kez tekrar ettim: Umarım sen O'sundur.Avuç içlerimin terlediğini anladığımda hızla pantolonuma sildim ve daha hızlı yürümeye başladım. Sanki attığım her adımda, yol daha uzun oluyordu. Benden uzaklaşıyormuş gibi düşüncelerin içinde yüzerken, yaklaşık on beş ya da yirmi metre ileride, boş bir bankta oturan genç bir kız gördüm. Umutlanıp koşar adımlarla hemen yanına gittim ve sağ elimi omzuna koydum.
"Asel."
Genç kız, kulağındaki kulaklığı çıkarıp bana döndüğünde büyük bir hüsrana uğradım. "Siz kimsiniz?"
Elimi omzundan çekip mahçup bir ifadeyle özür diledim ve yürümeye devam ettim.
Büyük bir hayal kırıklığına uğramıştım ve artık umudum gittikçe azalıyordu. Neredeyse yok denecek kadar az. Son adımlarımı attığımı düşünerek ellerimi cebime soktum ve büyük bir üzüntüyle yürümeye devam ettim. Vazgeçmeyecektim. Gerekirse parkı beş kez tavaf edecektim. Sonucu ne olursa olsun. Bu kadar yaklaşmışken bunu geri tepemezdim. Bu zamana kadar sabredip, pes etmediysem, ona olan sevgimden idi.
Uzakta, bankın birinde oturmuş çevresini inceleyen genç bir kız gördüğümde kalbim deli gibi atmaya başladı. Hissediyordum. Bu, O'ydu. Ellerimi cebimden çıkarıp hızla koştum. Depar atarak banka yaklaştığımda durdum. Heyecanımın beni öldüreceğini düşünmeye başladığımda, genç kızın yüzünü gördüm.
Tam karşımdaydı.
Gözünün önüne düşen bir tutam kısa kahverengi saçını kulağının arkasına sıkıştırıp yanaklarını şişirdi. Hemen yanında duran telefonuna baktı. Muhtemelen saate bakmıştı. Telefonunu tekrar kapatıp elleriyle oynadığında, hâlâ kendimi onu izlemekten alıkoyamadım. Gözümde, bir ilah kadar güzel; bir melek kadar masumdu.
Avuçlarımı son kez pantolonuma sildim ve yanına doğru yürüdüm. Attığım her adımda kalbim, yerinden çıkacak gibi göğsümü zorluyordu. Derin bir nefes alıp yavaş yavaş verdim ve tam önünde durdum.
Kafası yere eğikti. Karşısında durduğumda ayakkabılarımı görünce kafasını kaldırdı. Kahve gözleri, gözlerimle buluştu. İşte tam o an, kalbimin durduğunu düşündüm.
Parlayan gözlerini gözlerimden ayırmadan ayağa kalktığında, bir tepki vermesine izin vermeden sarıldım ona. Yüzümü boynuna yerleştirip kokusunu içime çektim.
Birkaç saniyeliğine afallasa da hemen kendine geldi ve sarılışıma karşılık verdi. Aynı benim gibi yüzünü boynuma yerleştiridi ve kokumu içine çekti.
Öyle bir sarılıyordum ki, sanki içime almak ister gibi. Saatlerce, hatta günlerce bu pozisyonda kalmak istiyordum. Hiç ayrılmayı istemiyordum; fakat her şeyi anlatmasını daha çok istiyorum.Dakikalar sonra birbirimizden ayrıldığımızda banka oturdu ve bende yanına oturdum. "Nerden başlasam hiç bilmiyorum. Eğer karışık gidersem kusura bakma."
Ardından gözlerini gözlerimden ayırdı ve karşımızda duran kaydırağa baktı.
"Dokuzuncu sınıfın ilk haftalarında seni pek görmüyordum her ne kadar ikimizde okulun meslek kısmında olsakta. Daha sonra nasıl olduğunu anlayamadan konuşmaya başladık. Daha yeni konuşmaya başladığımızda gerçekten seni arkadaş olarak görüyordum. Gecelere kadar konuştuğunuz bir buçuk ayın sonunda birden konuşmayı kestiğinizde senden hoşlandığımı anladım. O günden sonra senden kaçtım. Beni arkadaştan öte görmeyeceğini düşündüm ve eğer senden hoşlandığımı söyleseydim tepkin beni fazla üzerdi. Yani en azından ben öyle düşünüyordum o sıralar."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
yanlış numara || texting
Kısa Hikaye⚠️ alert : hikayeyi 2017 yılında yazdığım için 'cringe' gelebilir size ⚠️ Bilinmeyen Numara: Sana öyle bir sarılacağım ki, Bilinmeyen Numara: Tüm hücrelerinde hissedeceksin beni. Bilinmeyen Numara: Kokunu ilk defa o zaman ciğerlerime çekeceğim. Bi...