Sıradanlık

178 20 6
                                    

" Benim için ağlamana gerek yok. "

Yüzüne öfkeyle karışık, garip bir bakış gönderdim.

" Senin için ağlamıyorum. "

" Benim gibi bir yakışıklıyı tersleyip gidince, pişman oldun sandım. "

" Pişman olduğum falan yok. "

" Yüzün öyle demiyor ama. "

" Ne varmış yüzümde ?"

" Ağlıyordun ya şimdi. "

" Olabilir. İnsanlar sebepsizde ağlayabilirler. "

" Imm şey şuan rakunlara benziyorsun. "

" Sen kendi tipine bak. Ego yığını. " Rakuna benziyormuşum. Onu kendime birtek ben diyebilirdim.

" Yakışıklı ego yığını demeni tercih ederdim aslında. "

Ağızım bir karış açık ona bakakaldım. Bende burada durmuş ciddi ciddi onunla laf yarıştırıyordum.

O anda başka bir gerçegin daha farkına varmıştım. Ben onun yanında unutuyordum. Sesepsizce saçma sapan konuşabiliyordum.

Gerçi çok klişe bir yöntemi vardı ama sanırım işe yarıyordu ?

Birazcık daha onunla eğlenmemde bir sakınca olmazdı sanırım.

Ne diyorum ben kendine gel. Senin şuan depresyorda falan olman lazım. Ağlarken biranda gülmeye başlayamaz bir insan normal değil yani.

" E=mc2 yi falan mı çözüyorsun kafandan ? Ne çok düşündün ne cevap vereceğini. " Dedi gıcık yabancı. Bir yandanda pis pis sırıtıyordu.

" Çok klişesin. "

" Sende çok olağanüstüsün. "

Tamam böyle bir cevap beklemiyordum doğrusu. Hmm bir daha çenemi açmasam iyi olurdu çünkü beni iyi susturmuştu. Beni hem şaşırtıyor hem susturmayı başarıyor hemde güldürebiliyor. 3 ü bir arada kahve gibi. Kahveye bayılırım bu arada söymemişmiydim. :)

Ne diyorum ben. İyice afalladım bu yakışıklı karşısında. Daha bu yabancı ile yeni çarpıştım. Pardon yeni tanıştıl diyecektim.

" Beni otelime götürecekmisin artık Sayın Ego ?"

Diye sordum isteksizce. Ama bende lafımı sokmuştum inceden. Ona mecburdum şuanda. Mecburiyetten konuşuyorum yani. Yakışıklılığının hiçbir etkisi yok bunda. Yerseniz...

" Sayın ego mu. Bir adım var. Daha tanışmadık değilmi ? Ben Alex. "

Dedi çapkınca. Bu pis sırıtmanı şimdi yüzüne yapıştıracağım seni çok bilmiş. Bende yüzüme bir gülümseme kondurdum.

" İsmimi öğrenmek için bu kadar klişe bir yöntem mi kullanıyorsun. Biraz orijinal ol. " Dedim yüzüme ben masumum bakışını yerleştirdim. Sonra omuzumu silkip örüne geçip yürümeye başladım.

Omuzumdan tutup beni geri çekti ve önüme geçti. Çok bilmiş...

   "Tam 30 dakikadır yürüyoruz. " dedim bitmiş bir sesle. Resmen canım çıkmıştı. Önüme gelen bir dal parçasını sinirle itirdim. Böcekler her yerdeydi. Neredeydi şu lanet olasıca otel. Tamam insanlardan uzak olsun dedimde buda çok uzak hani. Tanrının unuttuğu biryerde olabilirmi ?

   " Bana ne kızıyorsun. Sen seçmişsen otelini. Hem çevreyi görmen iyi oldu. "

   " Sen şakamısın ? güneş tam tepede cayır cayır yakıyor. Üzerimde kalın bir kazak, tam çevreyi gezdirme zamanı. Bay klişe adam artık otelime gelmek istiyorum yoksa bir taksi falan çağıracağım.  "

  " Öncelikle adımı söyledim sanıyordum. Evrene birazcık pozitif mesaj yollamalısın. Hep herşeye kötü tarafındanmı bakarsın sen ?"

  Sonra oflayarak ekledi.

  " Otelin çok ücra bir yerde taksi falan oraya gitmez. Bana mecbursun güzelim. Özellikle de böyle bir yerde. "

   Gözlerimi kısarak yüzüne baktım. Ben yürüyen bir egoyum diye bağırıyordu resmen. Şuana kadar hiç sorgulamamıştım ama şuanda aklımda bir şimşek çaktı. Doğrudan ona dönerek :

  "Beni kandırıp otel yerine başka bir yere götürmeyi düşünmüyorsun değilmi ? düşünmüyor olsan iyi edersin. Çünkü 4 senedir karate yapıyorum. " Dedim.

   Yüzüne bir sırıtışla bana baktı. Sonra bir kahkaha attı. Mavi gözlerini bana dikti. Biranda o kusursuz güzellikteki maviliğin yerini koyu renkte noktacıklar aldı. Bakışları sertleşti. Bu bakışla ürperdim.

   " Zor oyunları severim. Çabuk bitmezler. Uğraştırırlar ve eğlenceli olurlar genelde. Ve inanki güzelim bu oyunda ben sıradan yöntemler kullanmıyorum. Sıra dışı bir durumda sıra dışı yöntemler kullanılır değilmi ? " Dedi.

  Kahretsin etrafıma baktım. Kimse yoktu. Çam ağaçları ile baş başaydım. Harika...

  

Ölümün BüyüsüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin