lütfen... bana inan

10.9K 753 1.1K
                                    

I've been watching you for some time
Can't stop staring at those ocean eyes
Burning cities and napalm skies
Fifteen flares inside those ocean eyes
Your ocean eyes

Zamanın akışında saniyelik zaman dilimlerinde hayatınızı değiştiren anlar olduğuna inanırmış eski zamanlarda yaşayan büyücüler. Saniyelik zaman dilimlerinde birine aşık olabilir, birini öldürebilir veya belki de kendinizi ölüme sürükleyebilirdiniz. Harry Potter böyle saniyelik bir zaman diliminde kalbini Draco Malfoy'a kaptırmıştı işte.

Birine ilk aşık olduğunuzda bir süre sonra hislerin en azından dinginleşmesini bekliyordunuz ancak bu yanlış bir bekleyiş oluyordu. Çünkü hayır, kendisi deneyimlemişti bunu. Eğer dinginleşmiş olsaydı Malfoy'un sadece ateş viskisi tutan ellerini izlemek bile kalbinin kasılmasını sağlamazdı değil mi? Elleri ne zarifti. Hayır, Draco Malfoy'un sadece elleri değil tüm vücudu zerafetten oluşuyordu. Ne ilginç, bunca zaman nasıl da fark edememişti ki?

"Bana o ifadeyle bakmaya devam edersen kendimi tutamayabilirim Harry."

Harry Draco'nun ona ismiyle hitap etmesiyle gülümsedi. Ne yaparsa yapsın böyle bakmayı bırakamıyordu ki. Büyük balo salonu bembeyazdı ve büyük uzun masalarda çeşitli noel kekleri, çeşitli atıştırmalıklar, punch, kaymak birası ve viskiler vardı. Büyük gösterişli tavandan kar taneleri etrafa dağılıyordu ve oldukça gerçekçi hissettiriyordu. Yukarı baktığınızda gökyüzüne bakıyor gibi hissediyordunuz.

"Aklımı kaçırmak üzereyim." diye cevapladı. Ses tonunda gizli bir hayranlık vardı. Belki de kendisi gizlediğini sanıyordu.

Draco sırıttı ve göz bebekleri titrerken bir adım daha yaklaştı Harry'e.

"Biliyorum değil mi?"

Draco'nun kendini beğenmiş cevapları eskiden onu çileden çıkartırdı ancak şimdi sadece kıkırdamasını sağlıyordu.

"Ne tatlı bir sahne! Baban Potter'la fingirdediğini biliyor mu Draco?"

İkili gelen sese doğru döndüklerinde Slytherin'den Marcus karşılarında duruyordu. Daha gecenin başından sarhoş olmuş olmalıydı, gözleri odaklanmıyordu bile. Papyonu çözülmüş bir şekilde boynundan sarkıyordu ve oldukça önde olan dişleri konuştuğunda birilerini ısırmak ister gibi duruyordu.

"Gerçekten bana bulaşmak istediğine emin misin Flint?"

Draco sesindeki tehditle bir adım öne çıktı ve gözlerini kendisinden kısa olan çocuğun gözlerine dikti. Marcus sendeleyerek bir adım geriye gitti ama gözleri hala oldukça ters bakıyordu.

"Seni ispiyonlamamdan korkmuyor musun?"

Harry de bir adım daha öne çıktı. "Asıl sen dayak yemekten korkmuyor musun?"

Draco nazikçe elini Harry'nin parmaklarına doladı ve Marcus'a baktı. "Ne var biliyor musun? Artık umurumda değil. Git istersen Voldemort'a söyle!"

Marcus büyük bir şokla Draco'ya baktı. "Demek ismini ağzına almaktan korkmuyorsun!"

Harry yutkundu, gelecek olan savaş tüm gerçekleğiyle tekrar tüylerinin diken diken olmasına neden olmuştu. Draco kendisinden emin bir şekilde gülümsedi.

"Git söyle. Draco Malfoy artık Harry Potter'ın yanında savaşacak. Tüm kalbiyle. Git ve herkese söyle seni salak!"

Marcus cevap dahi veremeyecek kadar şokta görünüyor olduğundan Harry Draco'yu kenetli ellerinden çekerek ikisini balo salonunun dışına sürüklemeye başladı. Birden nefes alması zorlaşmıştı. Draco'nun hafiften elleri titriyordu. Harry yanında olduğundan dolayı saklamaya çalışıyor olsa da pek becerikli değildi. Hiç konuşmadan Hogwarts'ın bahçesine çıktılar ve rüzgar öylece suratlarına vurdu.

HIMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin