15|Yaklaşırsan, ölür.

248 30 19
                                    

"Jiyong şunu biraz yavaş kullan." Seunghyun ağzına giren rüzgar yüzünden kardeşine sesini duyuramadı. Aslında Jiyong ağabeyinin ona bir şeyler söylediğinin farkındaydı ama umursamadı. Bir an önce yetişmesi gereken bir yer vardı ve bunun dışında etrafında dönen hiçbir şey önemli değildi.

Şu an için, önemli olan tek şey o çocuktu.

Zaten neden arabayla gittiklerini de anlamıyordu. Neymiş, diğer çocuklarda onlarla gelmek istemiş de, onların gelmesi içinde araba ile gidilmesi gerekiyormuş falan filan. Jiyong bunların hiçbirini umursamamıştı. Çünkü zaman onlar için en önemli şeydi. Bu yüzden her hangi bir tartışmaya girmeden, denileni yapmıştı ama bu sakin bir yolculuk yapacakları anlamına da gelmiyordu. En kısa sürede gitmek istiyorlarsa, hız ibresi en sonları görmek zorundaydı. Sikik trafik kuralları filan da umurunda değildi. Önüne geçecek herkesi ezebilecek durumdaydı.

Jiyong, neden bu kadar endişelendiğini anlamıyordu. Daha yeni tanıdığı bir çocuğun ölümün kıyısında olması, normalde onu ilgilendirmemeliydi. Jiyong bu hayatta kendisi ve ağabeyi dışında kimseyi önemsemezdi. Dünya yansa, yanında ağabeyi olduğu sürece elinde içkisiyle o manzarayı izleyebilecek kapasitede biriydi. Şimdi ise on yedi yaşındaki bir çocuk için belki de ölüme gidiyordu.

Okulun önüne geldiklerinde, ani bir frenle arabayı durdurdu. Ardından kapıyı açma gereksinimi duymadan, üzerinden atladı. 

"Jiyong," ilerlemek üzereyken, ağabeyinin sesini duydu. Topukları üzerinde dönüp çoktan araban inmiş olan üçlüye baktı. Şu an bu yaptığı zaman kaybından başka bir şey değildi ve delirmek üzereydi. Ayakları okula girmek için can atsa da, ağabeyinin otoriter sesine de karşı gelememişti.

"Sakin olmalıyız." dedi Seunghyun kardeşine doğru ilerlerken.

"Sikerim, sakinliği." kısık bir tonda konuşmuş olsa da, sesi yankı yapmıştı.Okul bu saatlerde fazla sessiz ve ürkütücü oluyordu.

Adımlarını arabaya doğru yöneltmiş ve arka koltuktan duran tahta parçasını almıştı.

"O--" Jiyong, Seunghyun'un konuşmasını fırsat vermeden, ona doğru dönmüş "Biliyorum." demişti. Her şey zaman kaybıydı. Geçen saniyeler bile onlar için önem taşırken, burada ağabeyiyle elinde tuttuğu şeyin tek şansları olduğu nutuğunu dinlemek istemiyordu. Çünkü zaten bunun farkındaydı. O tahta parçası onların tek şansıydı ama bundan önemli olan şey, Seungri'yi kurtarmaktı. 

Seunghyun kardeşini tanıyordu ve şu an karşında duran adamın kardeşi olduğuna inanamıyordu. 

Jiyong, başkasının canı için kendisininkini tehlikeye atıyordu. Bu zamana kadar bütün tehlikelerden kaçan adam; bilerek, isteyerek tehlikeye yürüyordu. Hemde bir başkası için. 

"Sadece," Seunghyun kardeşinin onu dinlemeyeceğini bildiği halde konuşmaya devam etti. 

"Dikkatli davranmalıyız." Jiyong hızlı adımlara okula doğru ilerliyor, etrafına bir saniye olsun bakmıyordu. Ağabeyinin arkasından gelen çocuklara söylediği şeyi bile duymamış, bütün algılarını içeride ne halde olduğunu bilmediği çocuğa odaklamıştı.

Okulun dış kapısına geldiklerinde, kapının tek dokunuşla açılması bile şüpheliydi. 

Jiyong ne kadar umursamazsa, Seunghyun o kadar rahatsız hissediyordu. Sürekli etrafı kontrol ediyor, herhangi gelecek tehlikeye karşı hazır olmaya çalışıyordu. 

İki kardeş uzun koridorda yürümeye devam ederken bir ses duydu. Demirin yere çarpma sesi...

Jiyong hızla sesin geldiği yere ulaştı. Hiç düşünemeden, spor salonunun büyük kapısını açıp içeriye girdi. 

Monster :: NyongtoryHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin