14|Oyunun adı; Jiyong kuşunu ne kadar seviyor?

282 26 12
                                    

Youngbae elindeki telefonu, kuvvetini denercesine sıkıyordu. Parmakları kızarmaya başlamış, nefesleri düzensizleşmişti. Beyninde dönen her bir düşünce onu katil olma yoluna götürüyordu.

"Youngbae," tok bir tonda duydu ismini ama gözlerini bir türlü ekrandan ayıramıyor, düzgün düşünemiyordu.

"Youngbae," dedi yine aynı ses. Bu sefer telefonu tutan elini kavramış ve dikdörtgen parçayı elinden çekip almıştı. Youngbae, elinden çekilen telefon ile kızaran gözlerini yanındaki adama çevirdi.

"Sakin olmalıyız, anlıyorsun değil mi?" Seunghyun babacan bir tavırla konuşmuş, elini çocuğun omzuna götürmüştü.

"Seungri--" aklında dönüp duran tek isim, dudaklarından döküldü.

"İyi olacak." çocuğun omzunda ki elini sıktırmış, ardından elinde titreyen telefona indirmişti bakışlarını. Onunla beraber diğerleride dikkatlerini oraya vermişti.

Gördükleri fotoğraftan sonra hepsi ne yapacağını şaşırmış öylece kalmıştı.

Seungri, kanlar içinde yolun ortasında yatıyordu.

Seunghyun, gönderilen videoya tıkladı ve başlamasını bekledi. İlk başta görmeyi beklediği yüz kesinlike Joonhyuk değildi. Sırıtarak ekrana bakıyor ve ne kadar iğrenç bir insan olduğunu tescilliyordu.

"Fotoğrafı görmüş olmasın,Hyun." yalandan bir hüzünle dudaklarını büzmüştü.

"Aslında--" ekrana biraz daha yaklaşmış ve sadece yüzünün gözükmesini sağlamıştı. Gözleri bir sağa bir sola gidiyordu.

"Bana teşekkür etmelesiniz." dilini dudaklarının üzerinde gezdirip gülümsedi.

"En çokta Jiyong." sanki Jiyong'un görebiliyormuş gibi tam olarak gözlerinin içine bakmıştı.

"Biricik sevgilisini ölümden kurtardım." ekranı ters çevirmiş ve sandalyeye bağlı olan, baygın çocuğu göstermişti.

"Biraz daha sürünmenizi isterdim ama duramadım. -- Çok heyecanlıyım." adam duruma tezat olacak bir şekilde neşeli bir tonda söylemişti.

Daesung'dan gelen hıçkırık sesleri, odanın içinde duyulan ikinci sesti.

Hiçbiri çocuğun ölmediğini öğrendiği için mutlu olamamıştı.

"Korktunuz, değil mi?"ekranı tekrar kendisine döndürmüştü. Jiyong gördükleri fotoğrafa itafen söylediğini anladığında, dişlerini birbirine sürttü. Elleri titremeye başlamış, ekrandaki adamın boynuna dolanmak için sabırsızlanıyorlardı.

"Gerçekten ölü gibi duruyordu ama--" yüksek bir kahkaha atmış, ekran onun gülüşü yüzünden titremişti.

"Bunu Micha düşündü.-- Ne akıllı bir sevgilim var değil mi, Hyun?" Seunghyun'un telefonu tutan eli titremeye başladı ama söylediğini umursamadan devamında gelecekleri bekledi. Çünkü kendi aşk hayatından önemli şeyler vardı.

"Ama biz orada olmasaydık, bu güzellik ölmüş olacaktı. Nasıl oldu duymak ister misiniz? --- Bence istersiniz.-- bekleyin.--" yumruk yaptığı elini ağzına götürmüş, birkaç kez öksürüp boğazını temizlemişti.

"Yürürken, birden bir yardım çağrısı duydum.-- Yardım edin! Yardım edin!-- diye bağırıyordu biri.-- Kahretsin!-- bende çok iyi kalpli olduğum için dayanamadım ve sesin geldiği yere gittim.--" derin bir nefes almış, özenle hikayesini anlatmaya devam etmişti.

"Bir de ne göreyim!?-- bir çocuk çatıda oradan oraya savruluyor.-- Sonra birden aşağı doğru süzüldü.--" anlatırken gözlerini doldurmayı da ihmal etmemişti.

Monster :: NyongtoryHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin