"Jungkook kalk artık okula geç kalacaksın."
Annemin bağırışı ile kafamın üstünde ki yastığımı biraz daha bastırdım. Okul kadar boktan bir şey var mıydı merak ediyor bazen insan. Zilin çalma sesini duyduktan yaklaşık 2 dakika sonra Jimin tepeme atlamıştı.
"Kookie kalk artık senin yüzünden yine geç kalacağız!"
kulağımın dibinde bağıran canım arkadaşımın ses tellerini koparıp kendime gitar teli yapma isteği gelmişti ama tek arkadaşlarımın Jimin ve Hoseok olduğunu hatırlayınca bu isteği içime gömüp hızla doğruldum. Doğrulmam ile birlikte Jimin yeri boylamıştı. O poposunu ovarken ben ise ona gülüyordum. Ayağa kalktı.
"Gülmeyi kes ve hemen giyin zilin çalmasına 10 dakika kaldı."
Saniyesine gülmeyi kestim ve "Siktir, baştan söylesine!" diye bağırıp odamdaki banyoma girdim.
Jimin arkamdan "Fırsat mı bıraktın." diye söyleniyordu.
Elimi yüzümü yıkadıktan ve dişlerimi fırçaladıktan sonra dolabımın karşısına geçip okul üniformamı giydim. Saçımı elimle düzeltip dünden hazırladığım sırt çantamı ve telefonumu kaptığım gibi odamdan çıktım. İkişerli üçerli merdivenlerden indim. Beni aşağıda sabırsız bir şekilde bekleyen Jimin'in yanına geldim. Ayakkabılarımı giyip annemin mutfakta olduğunu düşünerek
"Biz çıkıyoruz!" diye bağırdım. Annemin cevabını beklemeden Jimin ile tabiri caizse yardırarak okula gittik.Okulun bahçesine vardığımız da ikimiz de soluk soluğaydık. Yavaş adımlarla okula yürürken zil çalmıştı.
Jimin nefes nefese "Şu... uyku düzenini.... düzelt artık."
"Demesi.... kolaydı değil mi? Çocuk..." duraksayıp derin bir nefes aldım ardından devam ettim "Geç saatlere kadar parkta oturuyor ne yapayım o erkenden gitse bende güzelce evime gidip uyuyacağım."
Jimin gözlerine devirdi. "Aynı okula yazıl o zaman Kookie senin yüzünden bilmem kaçıncı geç kalışımız."
"İmkanım olsa değil sınıf arkadaşım hayat arkadaşım yapacağım ama işte hayaller..."
"Okula yeni birileri gelecek diyorlar düşünsene onlardan biri o çıkıyormuş falan."
"Ah keşke ama sanmıyorum öyle bir şansım olsaydı yüksek ihtimalle bu halde olmazdım."
Bay Mükkemmel ile ilgili konuşurken çoktan sınıfa girmiştik. Ben pencere tarafının en arka sırasında ChimChim ise benim yanımda, Hoseok'ta yan tarafımda yani orta sırada oturuyordu. ChimChim'in uykusu olduğu zaman önümdeki boş sıraya oturuyordu. Sınıfta yaklaşık 6 boş sıra bulunduğu için bir sıkıntı olmuyordu. Şimdi de uykusu olduğundan tek başına oturmak için önüme oturdu. Hoseok'a günaydın dedikten sonra o ikisi konuşmaya başladı. Bende sıraya çantamdan yazı yazmaktan çok resim çizmek için kullandığım defterimi çıkartıp onun mükemmel yüzünü çizmeye başladım.
Hoca geldiğini duyduğumda umursamadan işime devam ettim o da pek ayağa kalkıp kalmadığımızı umursamadığı için sorun olmuyordu. Ben çizim yaparken yaklaşık 6-7 dakika sonra kapı çaldı. İçeri girenlere aldırış etmeden resmime devam ettim. Burnuma vanilya kokusu gelince kaşlarımı çattım. Sanırım biri parfüm sıkmıştı. Sınıftan yükselen fısıltıları hoca elini sıraya vurarak dindirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
You Are Mine ~TaeKook~
FanfictionGenç adamı hızla kendisi ile kapının arasına aldı. Yavaşça kulağına yaklaşıp derin bir nefes aldı ve kulağının arkasına yavaşça nefesini bıraktı. Genç adamın bütün vücudunu titretecek bir sesle fısıldadı. "Sonunda..." derin bir yutkunma sesi yankıla...