Selamlar!! Dayanamadım 2. bölümüde yazmaya karar verdim. Umarım beğenirsiniz hepinize keyifli okumalar diliyorum. Beğeni ve yorum yapmayı unutmayın. Medyada bu görevden Emily😗
Ağzım bir karış açık karşımdaki çocuğa bakmaya devam ediyordum. Çocuk ise soran gözlerle benden bir açıklama bekliyordu. Eğer ben hemen savunmaya geçmessem işler iyice karışabilir ve gizli görev boka sarabilirdi. Yerimden kalkmadan çantamdan kartımı çıkardım ve çocuğa meydan okuyarak konuşmaya başladım:
-" Ben gizli ajan Emily Juliet Watson. İnsanlara zarar vermiyorum, izin verirsen onları adalete teslim etmeye çalışıyorum. Şimdi çeneni kapat ve uslu uslu içkini iç olur mu?".
Çocuk taburesin den kalkarak bana yaklaştı. Tanrım ben hiç böyle hayal etmemiştim ki! Tamam da ne zannediyordum ?Korkup kıçının üstüne oturmasınımı? Çocuk ukala bir gülüş sergileyip konuşmasına devam etti:
-"Sana inanacağımımı sanıyorsun ha? Belki bu kimlik sahte,belki sen zengin adamları ayartan para avcısı bir sürtüksün. Her ihtimali değerlendirmek lazım değilmi Juliet? Şimdi polisi arıyorum,sen ise uslu uslu burada oturup kaderine razı oluyorsun anlaştık mı?".
Sürtük mü? Juliet mi? Birincisi ben sürtük değildim(tabi bugün biraz öyle davranmadım değil fakat konumuz buda değil) ikincisi ise bana Juliet denmesi. Tanrım ben nasıl bir işin içine düşmüştüm böyle. Ben tam elimi çizmeme götürüp silahımı çıkaracakken Charlie'nin sesiyle durakladım:
-"Ah Tanrım Em! Herşeyi batırmak üzereyiz. Nathan lavabodan çıktı. Biraz yalpalayarak geliyor, bu bize zaman kazandıracaktır. O çocuğunda laftan anlayacağı yok. Biraz daha oyala, müdahaleye geliyorum".
Biraz daha oyala mı? Tabi senin için söylemesi kolay ha Parker? Kendimi toplayıp çocuğun yüzüne baktım ve emin bir şekilde konuşmaya başladım:
-"Bana bak dua et ki kalabalık ve masum insanların olabileceği bir ortamdayız. Eğer ortağım ses vermemiş olsaydı çoktan silahı kafana yerdin."
Çocuk tam ağzını açacaktı ki birden omuzum da bir el hissettim Aman Tanrım bu Nathan'dı. Bozuntuya vermeden Nathan'ın kulağına eğilip:
- Ah Bay Sullivan! Geldiniz demek. Bende sizi bekliyordum. Burası çok kalabalık oldu isterseniz sohbetimize benim evimde devam edebiliriz ha ne dersiniz?".
Nathan kahkaha atarak elini omzuma atıp başıyla olur işareti verdi. Bende vakit kaybetmeden çantamı alıp gitmek için hamle yaptım ki çocuk tekrar karşıma dikildi. Tanrım ne istiyordu bu salak benden. Tam birşey söyleyecekken Charlie görüş alanıma girdi ve çocuğu kolundan tutup sürüklemeye başladı. Bende bunu fırsat bilerek Nathan'ın koluna girdim ve birlikte barın çıkışına doğru yöneldik. Çıkışta Charlie ve çocuk hararetli bir şekilde tartışıyorlardı. İçkiden dolayı Nathan'ın kafası yerinde değildi. Tam o anda karşıdan gelen Hannah kurtarıcı bir melek gibi imdadıma yetişmişti:
-" Aman Tanrım! Ne gece ama? Hadi Em, şu pisliği karavana taşıyalım. Baksana kendini cennette sanıyor ve daha ilacı içmedi bile".
-" Hannah bir dakika şu adamı tutar mısın?".
Hannah'nın cevabını beklemeden Nathan'ı ona doğru ittim ve hızla Charlie ve o ukala çocuğun yanına doğru gitmeye başladım. Charlie önemli değil dercesine onun omzunu sıvazlıyordu. Hışımla aralarına girerek konuşmaya başladım:
-" Sen ne yaptığının farkında mısın ya? Az kalsın görevimizin içine sıçıyordun. Senin yüzünden üçümüz de işimizden olabilirdik. Ne zannettin ha? Kahraman falan olup haberlere çıkacağını mı? Beni nasıl bir zorlukla baş başa bıraktın farkında değilmisin sen hı? Ah Tanrım kime ne anlatıyorum ki? Üstelik hakarette ettin ya. Şimdi burdan defol elimden bir kaza çıkacak yoksa!".
Ben içinmdeki tüm kin ve nefreti kusarken o sessiz kaldı. Ki kendini savunacak tek bir kelime bile kullansaydı, o meşhur yumruğumu tatmış olacaktı. Tam Hannah'nın yanına dönecekken biraz kırgın biraz da çekingen bir ses duydum:
-"Özür dilerim Juliet."
Yavaşça arkama döndüm. Mavi gözleri buğulanmıştı. Belki de gerçekten üzülmüştü ya da bundan zevk almıştı,rol yapıyordu. Ne olursa olsun affetmeyecektim. Hem kötü bir gece geçirmemi sağlamıştı hem de eski sevgilim Dylan'a çok benziyordu. Fakat fiziksel olarak hiç alakası yoktu. Onun kumral saçları ve mavi gözleri vardı. Dylan ise kömür karası siyah saçlara ve gözlere sahipti. Ukalalığı, üzülünce kedi gibi olması tıpkı Dylan'ı andırıyordu bana. Charlie onunla iyi arkadaş olmuş gibi gözüküyordu. Eğer onu affedersem bu çevremizde olacağı anlamına geliyordu ve ben bana Dylan'ı hatırlatan hiç bir anı ya da kişiyle bundan sonra aynı ortamda olmamaya yemin etmiştim. O yüzden gitmeye hazırlanırken onu fazla kırmadan şunları söyledim:
-"Bak seni tanımıyorum ve tekrar kırmak istemiyorum. Bir daha karşıma çıkma olsun bitsin. Charlie hadi şu adamı teslim edelim artık;.
Devam edecek.....
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEN "DYLAN" DEĞİLİM
Teen FictionO bunun artık farkına varmalıydı. Çünkü o Dylan değildi ve hiçbir zamanda olmayacaktı.