GÖREV SİNYALİ

26 2 0
                                    


Medya da kendini açıklamaya çalışan bir adet 'Michael Liam Monreo'
Keyifli okumalar...

Michael bilmiş bir şekilde konuşmasını bitirince öylece merdivenlerin başında durmaya devam ettim. Ne Hannah ne de Michael konuştukları sırada yüzlerine bakamamıştım. Belki de çok fevri davranmıştım fakat benim yerim de olmayan birinin bunu anlamasını gerçekten beklemiyordum. Daha fazla burada duramayacağıma karar verip, hiçbir şey söylemeden merdivenleri hızlı hızlı çıkmaya başladım. Odamın önüne geldiğimde içeri girdim ve kapımı ardımdan kilitledim. Biraz yanlız kalmaya ihtiyacım vardı. Olanlardan sonra ben ve beynim bunu hakediyorduk. Daha fazla düşünmenin ve kendimi yiyip bitirmenin sonumu getireceğini düşünerek oyalanacak birşeyler aramaya koyuldum. Gözüm komidinin üstündeki kitabıma takıldı . 2 hafta önce yeni açılan bir kitapevinden almıştım fakat adrenalin dolu bir hayatım olduğu için okumaya fırsat bulamamıştım. Kitabın adı ilgimi çekmişti o gün. Adı 'Kan Yemini' idi. İçinde kan,vahşet geçen kelimeler hep ilgimi çekmişti zaten. Kitabın kapağını yavaşça açtım ve odaklanmaya çalıştım. Tam hikayeye odaklanmıştım ki kapımın aniden çalınmasıyla yerimden sıçradım. Bu çalışı nerede duysam tanırdım. Kapıyı kıracakmış gibi çalan tek arkadaşım Charlie idi. Gözümü kitaptan ayırmadan:

-"Şuan da hiç havam da değilim Parker. Bensiz devam edin".

Kapının dışından garip bir ses duyulduğunda, Charlie kapıyı tekrar tıklattı:

-"Sensiz devam edemeyiz Watson. Sen de bu ekibin bir parçasısın unuttun mu? Hem önemli birşey olmasaydı kapına dayanmazdım. Bay Rogers aradı. Önemli bir görev varmış. 5 dakika içinde görüntülü olarak ulaşacak bize. Acele etsen iyi edersin".

Tam ağzımı açıp inkar edecekken merdivendeki ayak seslerini duyup ağzımı geri kapattım. Ne ara inmişti bu çocuk aşağıya? Daha fazla oyalanmadan yataktan kalktım.
Acele etmem gerektiğinin farkındaydım ki aksi taktir de Bay Rogers beni asla sağ bırakmazdı. Kapının kilidini açıp merdivenleri yavaş yavaş inmeye başladım. Michael,Hannah ve Charlie kahkahalar eşliğinde konuşuyorlardı. Birazcık kıskanmıştım tabiki fakat belli etmemem gerektiğinin de farkındaydım. Beni görünce susmuşlardı. Hannah bana minnetle gülümseyip yanın da yer açtı ve oturmamı sağladı. Michael'ın olduğu tarafa bakmamıştım bile fakat gözlerinin benim üzerim de olduğunu hissedebiliyordum. Bu sırada Charlie telefonunu masadaki telefon mekanizmasına yerleştirip bize döndü:

-"Evet bayanlar ve baylar. İşte karşınızda Bay Rogers".

Charlie açma tuşuna bastı ve Michael'ın yanında yerini aldı. Bende gözlerimi telefona sabitledim. Ekranda beliren Bay Rogers yorgun görünüyordu. Ak saçları sanki gün geçtikçe daha da beyazlaşıyordu. Bıyıkları ise içtiği sigaralardan dolayı sararmıştı.
Girdiği kısa bir öksürük krizinden sonra boğuk çıkan sesiyle konuşmaya başladı:

-"Selam çocuklar, nasıl gidiyor bakalım? Hey Michael bu arada aramıza hoş geldin".

Bay Rogers sözlerini bitirir bitirmez bende Michael'a döndüm. Hafifçe gülümsedi ve yerinde dikleşti;

-"Hoşbuldum Bay Rogers. Öncelikle beni bu işe layık gördüğünüz için teşekkür ediyorum. Burada olmaktan gerçekten mutluyum ve görevlerinizi sabırsızlıkla ve merakla bekliyorum".

Michael sözlerini bitirir bitirmez bana kısa bir bakış attı. Bakışında zafer kazanmış bir ifade vardı ki öyleydi de. Anlaşılan bundan sonra ki görevler bana zehir olacaktı. Bay Rogers'ın boğazını temizlediğini duyunca dikkatimi tekrar ona verdim. Eğer Michael'a bakmaya devam etseydim burdan üstüne adeta bir jet hızıyla atlayabilir ve yumruğumu suratına geçirebilirdim. Ben bu güzel anın hayalini kurarken Bay Rogers konuşmaya devam etti:

BEN "DYLAN" DEĞİLİMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin