15- umarım bu yaptığın öldüğüme değmiştir

3.1K 219 98
                                    


Omega, eşinden ayrı kaldığı ıssız gecede odasına yürüdü. Tartıştıkları andan sonra Alfa eve uğramamış ve eşinin hasretle geri döneceği anı beklemesini sağlamıştı. Louis hiç olmadığı kadar yoğun duygu değişimlerine uğrarken tekrar ağlamaya başladı. Mührü ilgisizlikle sızlarken, kendinde olmadan acı dolu iniltilerini karanlığa doğru bırakıyordu. Eşinin yanında, acılarına çare bulmasında yardımcı olmasını istiyordu.

Bedenini yatağa bırakmasıyla, göz yaşları peş peşe düşmüştü. Hiç olmadığı kadar çaresiz hissederken, olduğu yerde doğrulmasını sağlayan ulumayı duydu.

"Alfa..." dedi kurmuş dudaklarını yalarken.

Bu alfasının sesiydi.

Flashback.

Louis, büyükannesinin evine doğru ormanda yürürken, annesinin eline verdi leziz elmalardan bir ıssırık aldı. Sepetin içinde bir sürü vardı. Bir tane yemesinde sakınca yoktu. İnce saç telleri, masum mavi gözlerinin üstüne düşmüş, en az yediği elmanın rengi kadar soğuktan kızaran burnu ve yanaklarıyla fazlasıyla güzel ve şirin duruyordu.

Yerdeki çalı çırpıya basa basa ilerliyor, ağzında mırıldandığı şarkıyla arada dans ediyordu. Sonra ormanın derinliklerinden yüksek sesli bir uluma yükseldi. Adımları durmuş, sesini kesmişti. Annesi tehlikeli olduğu için ormandan gitmemesini söylemiş, onun yerine yerliler için şehir araçlarını kullanmasını tembihlemişti. Fakat omega inatçı kişiliğinden önem vermeyip, doğası gereği ormanlardan uzak kalamamıştı.

"Güzel, omega." Ağaçlarının arasından çıtırdamalar duyulduğunda kalbi korkuyla çarpmaya başlamıştı. "Sevgili güzel omeganın başka bir sürüye ait sınırda, ne işi olabilir?"

Ses pürüzsüz ve boğuk gelirken, konuşan kişiyi tanımadğından emindi. Fakat olduğu yerden kıpırdamamasını sağlayacak kadar yoğun tehlike barındıran bu ses mutlaka alfaya ait olmalıydı. Omega bu düşünceyle yerinde titredi. Eğer alfa soru soruyorsa cevap vermek zorundaydı.

"Ben..." dedi ne dediğini bilmezken. "...ben bilmiyordum. " Elinde ki sepeti alfanın nerede olduğunu bilmesede başını eğerek kollarında salladırdı. "Bunları büyükanneme götürüyordum. Sınırı geçtiğimi farketmemiştim." dedi. "Af diliyorum."

Buradan hemen kaçmalı, kendi sürüsünün güvenli sınırına geçmesi gerekiyordu. Yoksa, bir alfanın sofrasına meze olacağını biliyordu. Alfalar kaba ve üslupsuzdu.

"Kırmızı başlıklı kızın hikayesini bilir misin, omega?" Saçlarını rüzgar savururken alfanın derin sesi onu içine çekmek istermişcesine yakından geliyordu. "Ellerim, seni avlamak, gözlerim seni daha iyi görebilmek, burnum seni daha iyi koklayabilmek ve ağzım seni tatmak, bedenim yanı başında bitmek için kıvranıyor."

Omeganın dili damağı kururken, sepetini daha sıkı kavradı.

"Söylesene..." Alfanın varlığını arkasında hissetti. "Elmalar, sınırı kasıp kavuran kokun kadar lezzetli mi?"

Bir an sonra sırtı nazikçe, meşe ağacına yaslandı. Hızla gerçekleşen hareketle saçları savrulan omega önünde dikilen alfanın görüntüsüyle nefesini tuttu. Gün ışığıyla kavrulan bir ten, ellerini daldırmak istediği kıvrımlı saçlar ve nefes ihtiyacını gideren orman doğasına yakışan yeşil gözler...

"Büyük aptallık. " dedi alfa ve parmaklarını kızarmış yanaklarda gezdirdi. "Bu kadar güzel olan bir omegayı daha önce farketmemiş olmak, büyük aptallık." Sızlanan omega, alfanın dudaklarını yukarı kıvırdı. "Adın ne?"

Omega cevap verip vermemekle kararsız kalırken, alfa daha fazla yaklaşmıştı. "Louis." dedi bir çırpıda. Alfanın üstünden çekilmesini istiyordu.

"Louis..." Alfa yarım ağız sırıttı. "Harry Edward Styles." Hareket eden dudaklar boynuna yaklaştı. "İsmimi unutma. Bu son karşılaşmamız olmayacak."

Omega neredeyse boynuna değecek olan dudaklardan, alfayı göğsünden iterek uzaklaşmıştı. Her ne kadar karşısında ki bir alfa olsa da o kimseye boyun eğemezdi. Evet itaatsizlik hoş görülmeyen bir davranıştı. Fakat omega tüm tabuları yıkar cinstendi. Ve..İnanılmaz derecede çekiciydi.

Omega geldiği yolu soluksuzca koşarken, arkasından gökyüzüne yükselen ulumayla az kalsın elmalarını düşürecekti.

Kesinlikle, o sesi unutamayacaktı.

Flashback end.

Omega, çölde bulduğu serap gibi, ormanda kuraklığını giderecek alfasına doğru koşmaya başladı. Alfasına ihtiyaç duyuyor, kızışmaya girmiş gibi yanan vücudunu kontrol altında tutmaya çalılıyordu. Fakat...

...fakat işler hiç olmadığı kadar kötüleşiyordu.

"Tomlinson asilzadelerinden, Louis William." Tüyler ürpertici ses adımlarını yavaşlattığında, karanlığın hüküm sürdüğü ormanda gözlerini gezdirdi.

"Kimsin?!" diye bağırdığında kahkahalar peş peşe geldi.

Birden fazla kişi etrafındaymış gibi hissediyordu.

"Ya da..." Ekim ayının getirdiği kurumuş yapraklar ezildi. "Asilzadelerinin yüz karası mı demeliyim?"

Koluna saplanan acıyla iki büklüm olurken, nereden geldiği belirsiz ip, boynuna dolandığında, kendini sertçe ağaça çarparken buldu. Ağzından yükselen iniltiyle, ellerini boynuna götürdü. Kolu acıyla bükülüyor, ağrısı canını yakıyordu. Ellerini okun saplandığı, kanın oluk oluk aktığı, yarasına götürdü.

"Alfası bu küçük omegayı nasıl olurda başı boş bırakabilir?" Gözünün üstüne kapanan bezle birlikte aniden bacakları ayrıldığında çığlık atmak için ağzını açmıştı, fakat bu dudaklarının arasına tıkılan bir diğer bezle etkisiz hale gelmişti.

Çırpanmaya çalıştığında, korkudan deli gibi atan kalbiyle eş zamanlı göz yaşları aktı. 5 dakika öncesi yatağında alfasının özlemiyle yanarken şimdi..

...şimdi bacaklarından karnına doğru ilerleyen ellerle yanıyordu.

"Hareket etmeyi kes." Ses kulağına bu sefer netçe çarparken karşısındaki kurdu tanımadığını farketti. Alfa olmalıydı. Çünkü hiçbir beta böyle bir hadsizliği yapmaya kalkışamazdı. "Sana ne yapmalıyım?" Titremeye başladığında, karşısındaki alayla güldü. "Kurtçuğun nerede?" dedi elini omeganın mühründe gezdirirken. "Eşleşmiş bir omegayı, nasıl olurda, kızışma halindeyken yalnız bırakabilir?"

Ellerini yumruk haline getirdi ve bedenine dokunmaya çalışan alfayı itti. Fakat tüm kasları gevşemiş, vücudu pelte haline gelmişti. Yaşadığı durumun korkunçluğuyla yüzleşemeden şoka girmişti. İçinde ilgiye, sevgiye ve sertçe becerilmeye ihtiyacı olan kurdunu doyurmak için arzuyla kıvranıyordu. Bedeni ateşler içinde kaldı. Su atmak isteyen kurt bu sefer farklıydı...

"Siktir." diye tısladığını duydu. Eşinin giydirdiği kazağı çekiştirilmişti... "Kokun, delirtir cinsten." Kalçaları avuçlandığında ellerini göremese bile savurdu. "Hırçınlaşman, bir işe yaramaz. Ben-" Elleri başının üstünde birleştirildi. "Ben sürüden atıldım. Ve inan bana ölecek olsam bile, sınırları aşan, güzelliğiyle, kızışmada olan omegayı öylece bırakam."

Ağzında ki kumaşa rağmen bağırdı. Kahkahalar tekrar yankılandı. "Kimse bırakamaz." Kazağı yukarı doğru sıyrıldı. "Alfan büyük bir aptallık yaptı."


Her neredeysen,
...umarım bu yaptığın öldüğüme değmiştir.

opia Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin