Medyadaki Tarık
Koridorda yürürken arkamdaki ses ile durdum "Aslı" üç saniye öylece bekledim ta ki Mert "Ada" diyene kadar...
Ne tarafa döneceğimi şaşırmıştım. Tarık "Ada mı?" diye bana doğru gelmeye başladı. Aynı şekilde Mert'te. Tarık ile aramızdaki mesafe arasından bir insan geçerdi, sorusunu daha fazla açarak "ismin Ada mı?" derken Mertlede aram Tarık kadardı. Cevap veremedim sadece aptalca duruyor ve Tarık'a bakıyordum. Bu sefer Mert sordu soruyu "iki ismin falan mı var yoksa yalan mı söyledin?" derken iki isim işi aklıma yattı da Aslı Ada mı olsun Ada Aslı mı? İkiside uyumsuz oluyordu. Ama ne yapacaktım doğruyu mu söyleyecektim o zaman Tarık bana güvenmezdi. Mert'e anlatırdım tek başımıza olduğumuzda" annem Aslı, babam Ada der o yüzden öyle dedim" derken Tarık inanmış Mert ise inanmamış gözlerle bana bakıyordu. Bu ikinci yalan etti. Tarık "akşam seni ararım çok konuşamadık bu arada telefonun sıranın altında kalmış " dedi gülerek telefonu bana uzattı. Telefonu alarak "teşekkür ederim" dedim. Mert'e döndü "görüşürüz okul çıkışı bekliyorum kardeşim" dedi ve sırtını sıvazlayıp gitti. "görüşürüz kardeşim" dedi Mert.
Ben ise şaşkınlığımı korumaya çalışarak giden Tarık'tan gözlerimi alıp Mert'e ne var anlamında bakışlar yolladım. Demek ki Tarık ile konuşurken onu arayan Mert'ti. Artık kesinleşmişti. "ne bakıyorsun aptal aptal" dedi kalas olma zamanı geldi yine "çağıran sensin her ne diyeceksen de. Vaktimi çalma" dedim. Baştan aşağı beni süzdü sonra ötmeye başladı "kulaklığın otobüste kalmış" dedi kulaklığı bana uzattı. Ne yani otobüse koşma amacı benim kulaklığımı almasımıydı "otobüse bu yüzden mi tekrar döndün" küçümser bir bakış atıp "senin kulaklığını almak için dönmedim elbette cüzdanımı unutmuşum. Eee senin aklın havada zaten bende alıyım dedim." Kulaklığı elime aldım zaten bunu vermesede olurdu yedek kulaklığım var çantamda. Ayrıca aklın bi karış havada ne demek ya "asıl senin aklın bi karış havada" dedim. Bir adım daha yaklaştı " benden neden kaçtın kantinde" yine bilmemiş ayağına yatıp " ne kaçacağım be senden" deyip bir adım geriledim. "yalancısın hadi itiraf et ismin ne" yuh ya insan biraz inanır değil mi inanmış gibi yapar "işine git ya saçma sapan konuşma aptal yaratık" dedim. Arkamı döndüm gidiyordum ki yaratık kolumu tuttu " Tarık'tan uzak dur" dedi yüzüne bakmadan gözlerimi sadece kolumu tutan eline sabitledim. Kolumu kurtardım ve "neden" dedim. Sevim teyzede bunu söylemişti artık sinirleniyordum herkes bunu söylüyordu "dediğimi yap yalancı" dedi ve gitti.
* * *
Yurda vardım. Odaya çıkıp çantamı çıkardım İnci ve Filiz yine sırıtıyordu her zamanki gibi. Yatağımın üstünde duran elbiseye takıldı gözüm bu bana hediye etmek istedikleri elbiseydi tekrar yatağıma bırakmışlar " teşekkür ederim İnci"dedim elbiseyi elime alıp gülümsedim " " eskilerimi bu kadar beğeniyorsan hep veririm sana "dedi. Hiçbir şey demeden elbiseyi yatağımın altına attım bu bana lazım olacaktı. Şu yeni elbise mi ne almış hangisi ise son beş gün dört gün diye onu sayıyorlar kiminle buluşacaklarsa.
Selin ile birlikte yemeğe iniyorduk. Allah'ım bunlar imtihan mı ya? Resmen patatesler kabukluydu.
Valla Allah affetsin yemeğin yarısını döktüm çöpe yurda çıktım koşarak yarın etüt varmış. Ben şimdi sana gösteririm saçımdan çıkardığım tel tokayı elime alıp İnci'nin dolabını açtım. Ahha tam da istediğim gibi o bahsettikleri elbise onunmuş, dolabımdan aldığım makas ile elbiseyi parçaladım. Makası dolaba attım ve tekrar tel tokayı kullanarak dolabı kitledim. Zaten dolap kilitleri çok sağlam değildi bu nedenle kolaylıkla açmıştım. Hemen banyo eşyalarımı alıp banyoya koştum.
Yaklaşık 20 dakika sonra odaya çıktım ve Selin'i tembihledim "ben yemeğe indim ve gelir gelmez banyoya gittim Selin sende gördün tamam mı" dediğimde başı ile onayladı. Filiz ve İnci yemek için dışarı çıkmışlar. Bu nedenle rahattım. Saçımı bilerek kurutmadım ıslak kalsın biraz, onlar gelince yeni çıkmış gibi olayım diye. Galiba biraz şeytanım.