"Yarın sınavımız var ama hala burda oturup tatlı yiyoruz. Kağıtlar önümüze geldiğinde ne halt yiyeceğiz? Gidelim artık.""Tae, Aylardır doğru düzgün dışarı bile çıkıp bir şeyler yapmadık zaten. Bırak biraz daha oturalım. Kopyayla hallederiz."
Karşısındaki adama göz kırptı.
Kyung, önündeki çayı karıştırırken arkadaşlarının dediklerini pek de umursamıyordu. O da gitmeye pek hevesli değildi zaten.
Kafasını Jaehyo'yu onaylarcasına sallamakla yetinip arkasına yaslandı. Arkadaşlarını iyi tanıyordu. Zaten ikisinin de kalkıp gideceği yoktu. Yapmaları gerektiğini bilmelerine rağmen birbirlerine uyup yapmadıkları şeylerden biriydi bu da."Pekala. Bunu dediğine göre kendine güveniyorsun herhalde. Madem öyle, senden başarılı bir kopya bekliyorum sevgili Jae." Aşağı kaymış yuvarlak gözlüklerini burnundan yukarıya itti.
"Kendime güvendiğim doğru ama gözlüklü olan sensin. Kopyayı veren kişinin sen olması gerekiyor."
"Dediğine göre en yakışıklımız da sensin. Kızların etrafında döndüğü kişinin de sen olması gerekiyor ama ben yıllardır hiç kız göremedim."
Konuşmaya katılmayarak en mantıklı seçimi yapmış olan Kyung, ikisinin didişmesini sessizce izleyip gülümserken oturdukları kafenin kapısındaki çan çıngırdadı ve üç adamın dikkati de o tarafa kaydı. İçeri giren kişinin kafasındaki şapkadan ayakkabılarına kadar her yeri siyahtı. Dikkatli bakılmadığında loş ışıktaki bir gölge gibiydi. Üçü de gelen bu gölge adamı okuldan tanıyordu.
"Bakın, asıl sınav için endişe etmesi gereken o. Küçükken annemin uzak durmamı istediği tiplere benziyor."
Gözlüklü olan onayladı.
"Öyle de zaten. Pek parlak bir adam değil. Duyduğuma göre hırsızlıktan sabıkası varmış. Bizim okula girmeyi nasıl başardı tanrı bilir."
Olabildiğince kuytu bir yere oturmuş adama tekrar baktı. Garsona somurtkan bir tavırla siparişini veriyordu. Sonrasında aynı surat ifadesiyle onların oturdukları masaya doğru baktı. Kyung bu bakışı fark eder etmez kafasını çevirmeden önce bir saniye kadar göz göze geldiler. Uykusuz olmalıydı. Gözlerinin altı kararmıştı. Masalarının arasındaki uzaklık fazla olmasına rağmen görebileceği kadar.
"Acaba onun hikayesi ne?" diye düşünmeden edemedi istemsizce harekete geçen merak duygusu ve empati karışımının sonucu olarak. Bu süre içerisinde diğerlerinin konuşmalarını duymamıştı."O zaman kalkıyoruz."
Yakaladığı son cümleyle bir süredir farkında olmadan dalıp gittiği çay fincanından gözünü kurtardı.
"Tamam. Hesabı ödeyelim."
"Düşündüm de Kyung, hesabı bugün Jae ödesin. Ne de olsa onun için harcayabileceği bir sevgilisi yok."
"Kapat çeneni Tae!"
***
Taeil, Kyung ile birlikte paylaştığı sıranın üstünden eşyalarını çantasına tıkarken ofladı."Kaldık."
Jaehyo arka sıradan kalkıp yanlarına yaklaştı ve üniversitenin onlarca koridorundan birine çıkan çıkış kapısına yöneldiler.
"Evet. Kesinlikle kaldık."
"Bence o kadar kötü değildi."
İki arkadaş kumral olana kaşlarını çattı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Be The Light // Zikyung
Fanfiction"Bakın, asıl sınav için endişe etmesi gereken o. Küçükken annemin uzak durmamı istediği tiplere benziyor." Gözlüklü olan onayladı. "Öyle de zaten. Pek parlak bir adam değil. Duyduğuma göre hırsızlıktan sabıkası varmış. Bizim okula girmeyi nasıl baş...