Be the unexpected

66 17 5
                                    


Gerçekten olmuş muydu bu? Onunla ilgili sürekli gözünün önüne gelen anılarıdan yeni yeni kurtulabilmişlen nasıl Taeil onu karşısına çıkarabilirdi? Kyung asla macera arayan biri değildi. Hayat üniveriste sınavları ve saçma cüzdan meseleleriyle bile yeterince zordu. Yalnızca iki üç tanıdığının yanında okul ev ve kafe üçlüsü arasında dönüp durmayı seviyordu. Duygu değişimleri ya da şok edici üzücü haberlerle gününün birden değişmesini istemiyordu. Şuan evden çıkıp gitmesi ise tam da bu yüzdendi. Kaçıyordu.

Kapıdan çıktıktan sonra akşam soğuğunu hissettiğinde titredi ve montunu yanına almadığı için kendine lanet etti. Fakat bu ona engel olmadı ve sokak boyunca yürümeye başladı. Nereye gitmesi gerektiğini düşündüğündeyse kafasında koca bir boşlukla karşılaştı. Kafeye gidebilirdi belki. Ellerini cebine attığında para bulabilseydi tabi. Kafasını gökyüzüne doğru kaldırdığında uçabilmeyi diledi.

Evden hatrı sayılır ölçüde uzaklaştığında biraz da olsa sakinleşmişti ve sırtını taşları dökük bir binaya yaslamış tanıdık simayı gördü.
Sarışın yine elinde sigarasıyla yere oturmuş etrafı seyrediyordu.

Kyung nasıl başardı bilmiyordu ama beynini fethetmiş kızgınlığın yanında aynı anda sarışınla ilgili düşünceler oluşturmaya başlamıştı. Gözünün önüne arkadaşlarının onu suçladığı fakat hemen sonrasında müdürün resmen hatalı olduklarını yüzlerine vurmak ister gibi Kyung'u çağırdığı an geldi. Üstelik ardından adamla tekrar konuşmamışlardı bile. Özür dilemesi gerektiğini hissediyordu. Bir anlığına kafasındaki Jihoon'la ilgili düşünceleri dondurdu. Ani bir kararla karşıya geçip yapması gerektiğini düşündüğü şeyi yapmak için sarışının önünde durdu.

"Merhaba."

Adam her zamanki gibi gecenin karanlığına karışmış bir toz bulutu gibiydi. Kyung'un net olarak görebildiği tek şey adam sigarasını içine çektikçe parlayan turuncumsu ateş ve içinde yıldızlar varmış gibi ışıldayan simsiyah gözlerdi. Onları Kyung'a çevirdi.

"Merhaba."

"Şey ben..."

"Arkadaşların yine bir yerden çıkıp beni hırsızlıkla suçlamayacak değil mi?"

Hayatında bu kadar utanmamıştı.

Fakat bunu Kyung'un anlamından emin olamadığı bir gülümsemeyle söylemişti.

"O konu hakkında...Ben arkadaşlarım adına özür dilerim. Onlara yapmamaları gerektiğini söyledim ama-"

Sarışının tok sesi Kyung'u açıklamasından alıkoydu.

"Sorun değil. Cüzdanı buldunuz mu?"

"Evet. Biri bulup rektörün odasına teslim etmiş."

"Oturmak ister misin?"

Kyung bir anlığına duyduğu şeyden emin olamadı. Hem sesi ağzındaki sigara yüzünden boğuk çıkmıştı hem de bunu teklif etmesini garip bulmuştu. Adam oturduğu yerden kaykılıp onun için yer açtığındaysa emin oldu.

Oturup oturmamak arasında kaldı. Akşam saatinde dışarda yalnızdı. Morali bozuktu ve yapacak daha iyi bir şeyi yoktu. Ayrıca adamı reddetmek kabalık olurdu. Bir yandan da tanımadığı biriyle aşina olmadığı bir yerde betonda oturmak ne kadar mantıklıydı?

Kyung siktir etti.

Zaten Jihoon konusu üzerinde düşünmekten yorulmuştu. Adamın onun için açtığı yere oturdu. Zeminden gelen soğukluğu içinde hisseti. Gerçekten düşük sıcaklıkları sevmiyordu.

Be The Light // ZikyungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin