Kyung biraz daha arkadaşlarıyla oyalanıp Jiho'nun evine dönmüştü. Beraber eski anıları yad edip şimdiki yaşamlarından bahsetmişlerdi. Jihoon, Taeil'in heyecanla ona nasıl okulda vakit geçirdiklerini anlatışını dinlerken Kyung'un daha önce kimsede görmediği bir gülümseme görmüştü. Biraz buruk fakat onlar adına ne kadar mutlu olduğunu gösteren bir gülümseme.Onlarla daha fazla vakit geçirmek istemesine rağmen Jiho'nun onu aramasıyla dönmek zorunda kalmıştı. Telefondan sesi endişeli geliyordu. Onu daha fazla kaygılandırmak istememişti.
Fakat eve geldiğinde Kyung Jihoon'u görmeye gittiğini anlattığında, Jiho'nun sesindeki merak tınısı yerini öfkeye bırakmıştı.
"Bunu neden yaptın ki? Onu affettiğine inanamıyorum! Tanrım o uyuşturucu kullanıyor!"
Kyung Jiho'nun yüksek sesi karşısında sakince konuştu.
"Artık değil. O şeyleri bırakalı uzun zaman oldu ve çok iyi görünüyor."
Bunu söylerken istemsizce gülümsemişti.
"Gerçekten bıraktığına inanıyor musun? Sana yine zarar verecek. Canını yakacak."
"Sakin olur musun?" Jiho'nun bu kadar sinirlenmiş olması anlamsız gelmeye başlamıştı ve gittikçe yükselen sesi Kyung'un da hiddetlenmesine neden oluyordu.
"Anlamıyor musun? Seni korumaya çalışıyorum. Uzak dur ondan"
Bunu ona söylüyordu ama kendisi de daha önce kullanan biriyle arkadaş değil miydi? Madem öyle, neden Yukwon ile aynı apartman dairesini paylaşıyordu?
"Tanrım, Jiho Bunu benden isteyemezsin! Böyle davranmanı anlamıyorum. Bu benim-"
Kyung, cümlesini kendisininkine bastırılan dudaklar yüzünden tamamlayamadı. Asla beklemediği bir şeydi ve hissettiği şeyle öyle heyecanlandı ki söylemeye yeltendiği her şeyi unutuverdi.
Kyung ne olup bittiğini anlayana kadar Jiho geri çekildi. Ama aralarındaki mesafeyi açmadı ve elini Kyung'un ensesine koydu.
"Böyle davranıyorum çünkü endişeliyim."
Az önce ona bağırıp çağıran adamın böyle bir şey söylemesiyle iyice afalladı. Konuşma boyunca vücudunda artan adrenalin hormonu, şuan tamamen farklı bir neden doğrultusunda salgılanıyordu. Kyung kalbinin çok hızlı atmaya başladığını düşündüğüne karşısındakinin de ondan farklı olmadığını fark etti. Sarışının gözlerine bakarken anlayabilmişti.
"Zarar görmenden korkuyorum."
Jiho, alnını Kyung'a yasladığında yutkundu.Bu kumral olana da aynısını yapma isteği uyandırmıştı. Kyung kendini çekme ihtiyacı duymayınca, Jiho dudaklarını tekrar Kyung'a uzattı.
Tekrar birleştiklerinde, Kyung bu sefer geleceğinin farkındaydı. Böylece öpücüğüne karşılık verebildi.
Jiho'nun dolgun dudaklarının sıcaklığı kendi vücuduna yayılırken kapattığı gözlerini daha da sıkı yumdu.Kalbi kulaklarında atıyordu. Kollarını kaldırıp sarışına dolayıp dolamaması arasında gidip gelirken Jiho havada kararsızca asılı kalan elleri tutup kendi boynuna koydu. Ayrıldıklarında hala orada duruyorlardı.
"Jiho, ben..."
Kyung devamını düşünmediği cümleyi başlattığında sarışın elini yanağına koyup okşadı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Be The Light // Zikyung
Fanfiction"Bakın, asıl sınav için endişe etmesi gereken o. Küçükken annemin uzak durmamı istediği tiplere benziyor." Gözlüklü olan onayladı. "Öyle de zaten. Pek parlak bir adam değil. Duyduğuma göre hırsızlıktan sabıkası varmış. Bizim okula girmeyi nasıl baş...