---
Kyung Jihoon'u kendisiyle beraber eve kilitleyeli beş gün olmuştu ve o günden beri dört duvar arasında birbirlerini yememeye çalışıyorlardı. Krizden krize koşan biriyle uğraşmak tahmin edileceği gibi korkunçtu. Jihoon sürekli bağırıyor, kusuyor, terliyor ve önüne gelene vuruyordu. Hatta bir kaç saat önce etrafa savurduğu yumruklardan biri Kyung'a isabet etmişti. Kyung yanağının bir süre sızlayacağını çok iyi biliyordu. Onu kontrol edemiyordu. Yine de sabredecekti çünkü bu onun ve herkesin iyiliği içindi.Anahtar dışarılarda bir yerlerdeydi ve Kyung hala o evden çıkmasına izin vermiyordu. Bu sefer gerçekten kafasına koyduğu bir şey vardı ve hayatında ilk kez bunun sonunu getirene kadar çabalayacaktı.
"Ölüyorum hyung. Bana bak, ne halde olduğuma bak."
Jihoon, Klozet kapağına abanmış az önce kustuğu tuvalet deliğine bakarken konuştu. Alnındaki teri elinin tersiyle sildikten sonra ayağa kalkıp yorgun gözleriyle kapının pervazına yaslanmış Kyung'a baktı.
"Bırak artık gideyim."
Kyung başını hayır anlamında salladı.Zaten bunu ondan bütün gün duymuştu.Artık laf anlatmasının boşa olacağını biliyordu.Kendini onu ikna edebilmek için hırpalamıyordu bu yüzden. Jihoon'un günün geri kalanında da ona sızlanacağını tahmin etmek zor değildi.
"Bırak, gideyim."
Kyung'a doğru yaklaştı. Onu sakince reddediyor oluşu daha da sinirlenmesine sebep oluyordu. Onu bir güzel benzetecek kadar çok sinirlenmesine.
"BIRAK. GİDEYİM!"
Gür sesiyle bağırıp aralarında çok az mesafe bırakacak kadar yakınına geldiğinde, onu itip mutfağa koştu.
Birazdan yorgun düşüp bayılacak ve tüm bu krizler kısa süre de olsa duracak. Biraz daha sabret Kyung.
Kyung, Jihoon'un onu itmesiyle tökezleyip duvara yapışmıştı. Oracıkta kendini aşağı doğru çekip koridorun ortasında uyuyakalmak istedi. Jihoon ne kadar hasta görünüyorsa o da o kadar berbat haldeydi. Geceleri arkadaşının krizleri yüzünden uyuyamamıştı. Bunu aylardır yaşıyor olmasına rağmen asla alışamayacaktı. Kim bilir ne kadar zamandır uyanıktı. Hayatının rekorunu kırmış olabilirdi.
Tanrının ona yardım göndermesini diledikten sonra sırtını duvardan kaldırıp Jihoon'u zaptetmek üzere onu takip etti. Arkası dönük şekilde çekmeceleri karıştırıyordu.
"Ne yapıyorsun orada? Jihoon buraya ge-"
Kyung ona yaklaşmak için hamle yapmaya kalktığında Jihoon bir hışımla arkasını döndü. Kyung, arkadaşının elindekini görmesiyle oracıkta donup kaldı.
Bıçak.
Uykusuzluktan yarım tuttuğu gözleri birden fal taşı gibi açılmıştı.
"Telefonu getir ve Jaehyo'yu arayıp anahtarı getirmesini söyle."
"Hoon, saçmalama. Bırak-"
"Dediğimi yap ve bana yaklaşma."
Kyung o an kalp krizi geçirebilirdi. Bu mümkündü çünkü deli gibi korkmuştu ve kalbinin bu kadar hızlı atabileceğini tahmin etmezdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Be The Light // Zikyung
Fanfiction"Bakın, asıl sınav için endişe etmesi gereken o. Küçükken annemin uzak durmamı istediği tiplere benziyor." Gözlüklü olan onayladı. "Öyle de zaten. Pek parlak bir adam değil. Duyduğuma göre hırsızlıktan sabıkası varmış. Bizim okula girmeyi nasıl baş...