"Melt me from being frozen
So that I'll be so dazzling
That no one else can look at me""Donukluğumu erit.
Böylece kimsenin bana bakamayacağı kadar göz kamaştırıcı olacağım."Sabah olduğunda ve herkes biraz daha sakinleştiğinde, Kyung dününün ne kadar yoğun geçtiğini anımsadı. Kendisi iki yıldır farkına bile varmadan özlemini çektiği arkadaşını her şeyi geride bırakarak geri kazanmıştı. Şu an otobüste yanında oturan adamsa Kyung'a içini açmıştı. Kumral, bunu sık sık yapmadığını tahmin etmekte zorlanmıyordu. Büyük ihtimalle uzun zamandır. Ellerini kendininkilerden büyük olan ellerle birleştirdi sessizce camdan dışarıyı seyrederken. Gözünün önüne dünkü anlar gelip duruyordu. Jiho'nun hissettiği güçlü kalp atışları, bir mahkum gibi gözünden dışarı kaçmaya çalışan göz yaşları, titreyen nefesleri, hüzünlü damlaların tişörtünü yıkayışı...Düşünmeden edemiyordu. Dışarıdan bakıldığında asla yıkılmayan ve güçlü biri gibi duran bu adam aslında yaralıydı. Yaralarını diğerlerinden saklamasını çok iyi biliyordu sadece.
"Burası."
Otobüsten indikten sonra oldukça ıssız bir yerde konumlanmış mezarlığın paslı kapısından içeri girdiler. Jiho'nun parmağıyla gösterdiği yer, kuru toprağında birkaç yerden fırlamış yeşillikten başka şey olmayan bir ölü yatağıydı. Kyung taşın üstünde yazan ismi okudu.
Woo Jiseok
11 Mart 2017Tam bir yıldır Jiho kederini içinde saklamıştı. Tek başına dımdızlak tıkılı kalmış yüreğininin tam ortasında.
Bomboş ve kuru toprağa bakarken ölümün ne kadar ıssız ve soğuk olduğunu düşündü.
"Bitkileri hiç sevmezdi. Sade bir zevki vardı."
Galiba Jiho bu yüzden Kyung çiçek almayı teklif ettiğinde onu reddetmişti.
Orada bulundukları sürece Jihoon'u düşünmeden edemedi. Bu sessizliğin arasında yatan kişi o olabilirdi. Jiho'nun abisiyle aynı kaderi paylaşabilirdi. Belki de tüm bu olay örgüsü yaşanmasaydı gerçekleşecek olan buydu. Kyung'a zarar vermişti ve Kyung, uzun süre ondan nefret etmişti ama onun bu duruma gelmesindense, bıçaklanmayı tercih ederdi. Dostuna yaptığı şeylerden duyduğu pişmanlık onun hayatını kurtarmıştı.
Bu dünyada yaşanan her şeyin gerçekten de bir sebebi vardı.
Kumral olan duyduğu çakmak sesiyle düşüncelerinden sıyrıldı. Jiho'nun dikkatini dağıtmasına izin verdi ve vücudunu ona döndürdü. Sarışın, ateşi dudaklarının arasına sıkıştırdığı sigaraya götürüp derin bir nefes aldı. Sonrasında paketinden bir sigara daha çıkarıp mezarın başucuna koydu.
"Başlarda sigara içmeme kızardı. Tabi onu asla dinlemeyip karşısında tüttürürdüm ben. Dayanamayıp bana eşlik ederdi."
Çömelip elini toprağa sürttü.
"Fazla ironik değil mi? Benim sağlığımı düşünüp kendininkini asla önemsememiş olması...Bir gram bile."
"Annem ablamın sigara içtiğini öğrendiğinde o da aynısını yapmıştı. Bırakması gerektiğine dair öğütler verip bir dal yakardı."
"Sigaradan bahsetmiyordum ki."
"Biliyorum."
Neyden bahsettiğini tabi ki biliyordu. Bilmediği şey ne söylemesi gerektiğiydi. Zaten genelde etrafta negatif enerji varken tıkanıp kalırdı. Bu onun baş edebileceğinden bile daha büyüktü. Bu geri dönüşü ya da çaresi olmayan bir durumdu. Onu teselli edemezdi. Elinden yanında dikilip durmaktan başka hiçbir şey gelmiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Be The Light // Zikyung
Fanfiction"Bakın, asıl sınav için endişe etmesi gereken o. Küçükken annemin uzak durmamı istediği tiplere benziyor." Gözlüklü olan onayladı. "Öyle de zaten. Pek parlak bir adam değil. Duyduğuma göre hırsızlıktan sabıkası varmış. Bizim okula girmeyi nasıl baş...