Derin bir sessizliğin ardından ertesi gün olmuş, öğle saatleriydi ve kimse konuşmuyordu. Lena elinde bir kolye tutuyor, gözlerini bile kırpmadan kolyeye bakıyor, Tucker ise kanatlarıyla kendini sarmış, siyah bir kelebek kozası gibi duruyordu.
Kedi kız ise bir köşeye sinmiş, ayak bileğine yapışmış olan tasmayı çıkartmak için bulduğu tornavida ile uğraşıyordu. Acwel'i dürterek ''Bileğimde ki tasmayı çıkartır mısın?'' dediğim zaman kız da ''Benim bileğimdekini de çıkart!'' diye seslenerek yanımıza hızlı adımlarla gelmeye başladığında Acwel gülerek onu izlemeye başladı.
Kız yanımıza gelince yere turdu ve ayağını Acwel'e uzatarak ''Ah şunu açarken lütfen kırma olur mu?'' dediğinde Acwel elini tasmaya uzatırken ''Neden kırmayayım? Ne yapmayı planlıyorsun?'' diye sordu. Kız ise omuz silkerek ''Önemli bir şey değil. Sadece o şeye zarar verme.'' dedi ve beklemeye başladı.
Kollarında onlarca çizik vardı ve bunların bir çoğu önceden olmuşa benziyordu. Acwel iki elini de bilekliğe koyup bir süre bir kısmı ovaladıktan sonra iki yana çekmesiyle bileklik açılmıştı. Kızın kafasında iki büyük kedi kulağı belirip, arkasında hızla uzayıp kalınlaşan kuyruğu, ve gözlerinin değişimini fark ettiğimde gücünün onde neden böyle bir değişime sebep olduğunu merak etmeden duramamıştım.
Kız hızla ellerini bilekliğe uzatarak ''Kırdın mı? Kırmadın değil mi?'' diye sorarken bilekliği inceliyordu bir yandan da. Acwel başını sallayarak ''Kırmadım.'' dediğinde kız gülerek ''Teşekkürler.'' diyerek yürümeye başlamıştı.
Acwel bana döndüğünde ''Rica etsem, benimkini de çıkartır mısın?'' dediğimde suratında belli bir tebessümle ''Seninki de kırılmadan mı çıkarılsın yoksa kırılsa bir sorun olur mu?'' dediğinde başımızda duran birisiyle kafamı kaldırdım.
Near sanki bir şey diyecekmiş gibi bize bakıyor, bir yandan da bileğinde ki kalın üç halkadan oluşan bileklikleriyle oyalanıyordu. Elimi Acwel'e uzatarak ''Sorun mu var Near?'' diye sordum. Near ise bir yeri işaret ederek ''Alex bir şeyler fısıldıyor ama anlamıyorum.'' dediğinde başımı işaret ettiği yöne çevirdim.
Ugo, koltuğun üstüne oturttukları Alex'i omzundan tutup, duvara yaslıyor, sanki düşmemesi için onu tutmaya çalışıyor gibiydi. Bileklikten gelen sesle beraber ayağa kalkarak ''Teşekkürler.'' dedim ve Alex'e doğru yürümeye başladım.
Üstünde bazı küçük yırtıklar olan siyah bir tişörtü ve eşofman altı ile duran Alex'in yanına gelip oturduğumda kafasını benim olduğum yere çevirmişti. Gözleri hafif parlak bir gri olmuş ve sanki hem bana bakıyor, hem de boşluğa bakıyor gibi duruyordu. Bir şeyler fısıldarken elini kaldırdı ve bana uzattı. Derin bir nefes aldım ve ''İşte başlıyoruz.'' diye mırıldanarak elimi onun eline uzattım. Elini tutmamla bir an yüksek bir enerji tarafından çarpıldığımı hissederken, bir şimşeğin çaktığını duymuştum. Yüksek bir ışık kaynağı etrafımı sarıp, beni kör edecek kadar yayıldığında gözlerimi kısmaya çalıştım fakat işe yaramadı.
Hareketsizce beklerken, ışık yavaş yavaş kısıldı ve bulunduğum odayı açığa çıkardı. Bembeyaz bir oda, gri bir yatak ve küçük bir dolap dışında bir şey yoktu. neredeyim ben?
Odayı incelerken ellerimle alnımı kontrol ettim. Alnımda iğneler vardı. İğneleri tutup yavaşça çektiğimde bir an titremiş, tüm bedenime yayılan karıncalanma hissiyle geriye sendelemiştim fakat ayakta durmayı başardığımda odanın kapısına doğru hızla ilerlemeye başladım.
Odanın kapısı açıldığında kendimi koridora atarak ilerlemeye başladım. İlk başta ağır adımlar atsam da ilerleyen her adımda, giderek hızlanıyordum. Neredeyim ben!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
K.A.O.S. Projesi: İsyan Ateşi
Science FictionK.A.O.S PROJESI'NİN 2.KİTABIDIR. Bilimkurgu'da #7 ♥⭐♥⭐♥⭐♥ Bu ölüm kalım savaşı başladığında herkes korkuyor, ne yapacaklarını bilmiyorladı. Sadece yaşamayı istiyorlardı. Bunu onlara, Tüm taşıyıcılara veren Irus ve kendi grubu onların güvendiği tek...