"Nazım Hikmet - Seni Düşünmek"
'Seni düşünmek güzel şey, ümitli şey.
Dünyanın en güzel sesinden
En güzel şarkıyı dinlemek gibi bir şey.
Fakat artık ümit yetmiyor bana.
Ben artık şarkı dinlemek değil,
Şarkı söylemek istiyorum.'
Ne güzel söylemiş şair. Ne güzel anlatmış duygularını. Şarkı dinlemek elbet güzel, ama söylemek. Herkesin kendi şarkısı olmalı bence hayatta. Kendi yazmalı şarkısını. Kendi dillendirmeli ve her gün yeni şeyler katmalı kendine. Katmadıkça küçülür insan. Azalır. Yerinde saymak geriye gitmek demektir. Bunun için ilerlemeyi bilmeli. Bugün dünkü karamsarlığıma inat masmavi umutlar var içimde. Güneş penceremden içeri usulca sızarken mutlulukla çıktım yataktan. Ne de güzeldi hava. Pırıl pırıl parlayan bu güneş. İnsan gülmek için gelmiştir düşüncem beynimde tekrar canlanırken bir yandan da bugün ne yapsam diye düşünüyordum. Hmm galiba ilk şey karnımı doyurmak olacak. Hoplaya zıplaya aşağı indim. Kahvaltı hâlâ sofradaydı masada da bir not vardı. Yürüyüşe gitmişler. Saatlerce yürürlerdi. Sabahtan kalkarlar yürürler de yürürler. Ah bu kadar uykucu olmasam da kalkabilsem. Her neyse. Kahvaltımı yaptıktan sonra Duru'yu aradım. Konuşmaya başladık ve konuşmaya Ada'yı da dahil ettik. Bir yerlere gidip bir şeyler içmeye kırk beş dakika sonunda karar verebildik! Telefonu kapattıktan sonra ne giysem krizi başladı. Uzun uğraşlar sonunda hazırlanıp evden çıkmayı becerdim. Hava sıcaktı ve ben salak gibi yürüyerek gidiyordum. En sonunda gelebilmiştim. Genelde gençlerin olduğu bir kafedeydik. Daha önce buraya gelememiştim. Ada'nın tavsiyesine uyup gelmiştik. Pişman olmadık çünkü güzel bir yerdi. Bir Karmakarışık olamaz ama neyse. Soğuk bir şeyler içerken konuşmaya başladık. "Şöyle yakınlarda konser falan olsa da gitsek. Tek eğlencemiz burdaki bütün kafeleri gezmek. Bir burası kalmıştı gelmediğim buraya da geldik. Tam oldu!" diye sızlandım. Haklıydım. Sürekli kafelerde vakit geçiriyorduk. Bize yeni eğlenceler lazıım. "Ne istersiniz hanım efendi? Varsa öneriniz buyurun? " diye mırıldandı isyankar bir sesle Duru. "Hmm bir bakalım. Meselaa, meselaa durun bulucam ben. Sizi sadece kafede oturmaktan kurtaracağım." Ne olabilir ki diye internetten bakınmaya başladım. Buranın bir web sitesi vardı ve yazın yapılan etkinlikler vardı. Biraz değişik olmalıydı. Biraz heyecanlı. Sıradışı. Of ne ne? Dur bulucam. Birçok program gözüküyordu. Dağa tırmanmak? Aslında iyi fikir ama. Hmm yok olmaz bu sıcakta. Yunuslarla yüzme? Offf. Bisiklet turu? Sıkıcı. Safari? "Bulduuum! Safariye gidiyoruz!" "Oha o tur devam ediyor mu?" " Evet evet! Tekrar başlamış! Burdan Karaburun'a jip kiralayıp gidiyoruz. Tur başlıyor bir grupla beraber. Beraber ormanlık yerlerden geçiyoruz. Bazen küçük dereler oluyor ama problem yok. Hmm, evet bak sonra ara ara durup yarışmalar, su savaşları falan yapabilirmişiz. Otele akşam ulaşılıyor fakat öyle büyük otel değil. Yemyeşil bir ortamda yan yana birçok ev. Müstakil. İstediğin kadar kişiyle kalıyorsun. Orda kalıyor ve ertesi gün doğa keşfine çıkıyorsun. Akşam gene gelip kalıyor ve ertesi gün gene jiplerle dönüyoruz. Nasıl ama?" Beğenmişe benzer bir yüz ifadeleri vardı. "Muhteşem! " biliyorum biliyorum muhteşem bir insanım. " Duru?" Sanki hoşuna gitmemişti. Yaa ama. Çok güzel olucak. Bizde biri istemedi mi olmazdı o iş. Ya hep ya hiç hesabı."Can ve Kaan'ı ne zaman arıyoruz!" neşeli bir sesle bunu diyince nasıl mutlu oldum bilemezsiniz. Can ve Kaan'ı aradıktan ortalama 20 dakika sonra geldiler. Bir çırpıda onlara da anlattım. Kafeden bıkmış canım arkadaşlarım. Tabiki kabul ettiler! " Yanımıza şal, boyunluk, şapka, güneş kremi, gözlük, rahat bir spor ayakkabı, sırt çantası almayı unutmayalım. Bak bunlar çok önemli. Kızlar, biz de süslü püslü giyinme derdine düşmeyelim. Ay çok güzel olacak!" Bir gülümseme ile yüzüme baktılar. Bu gezme, görme, eğlenme konusunda kendimi durduramıyordum. Kanımda var diye boşuna mı diyorum? "Hangi gün gidiyoruz?" Merak içinde soran Can'a dönüp bir hafta sonra olduğunu söyledim. Ay geçmez şimdi bu hafta. Ne yapsak ne giysek konuşmaları başını almış gitmişti ve Kaan'la Can cidden sıkılmıştı. "Hadi o zaman biz gidelim başvuru formlarını alalım. Doldurup hemen götürürüz. Siz de 'ayy ne giyseeek' konuşmanıza devam edin." Ettik de. Ne var aslında pek anlamıyorum. Eskiden böyle değildim. Hep Duru ve Ada'dan geçti. Bir saate yakın konuşmuşuz. Daha sonra bu konuyu Kaan'ların gelmesi ile yarıda kestik. Yarıda(!) Formlar gelmiş. Pek duyrulmamış çünkü birkaç yıldır bu yapılmıyordu. Bu yıl tekrar başlamış. Henüz iki grup oluşmuş. Biz de üçüncü. Uyarılarda yüksek topuk, takı vb. şeyleri olabildiğince az hatta hiç kullanmamamız gerektiği yazıyordu. Özellikle yüksek topuk kalın yazılmıştı. Hangi zeki giyerdi ki safaride? "Yaa topuklu yok mu?!" Ada, hmm peki tamam...
♧
Uzun süredir Deniz'i görmüyordum. Genelde yolumuz kesişiyordu. Ancak şu aralar ortalıkta yoktu. Kampımızın üç haftası kalmıştı ve istediğimizi yapabildiğimiz için bir turuna gitmeye karar verdik. Biz katıldığımızda hiç kimse katılmamıştı ama görevliler artacağını söylemişlerdi. Yeşillikler içinde müthiş bir yerde kalacaktık. Plan bana ait. Her zamanki gibi! Genelde bu tüm planlar bana aittir ve genelde ben organize ederdim. Bu da öyle oldu işte. İrem aynı bendi. Macera, gezme, eğlence kızıydı. Alışverişe gider ortalama 6 saat alışveriş yapardı. Ha bir de kitap tutkusu. Uyumaz kitap okur o derece. Hatta bir keresinde dörde kadar oturup kitap okumuş. Bir geldi kıpkırmızı gözler. Bu yüzden biz ona "Gece beş sayfa, sabah beş dakika İrem" diyoruz. Evet uzun ama öyle. Aslında bu turu da İrem'le beraber bulduk. Tabi bir de Gözde ve İrem'in "ee ne giyicez?" konuşmalarını Barış ve Emre'yle beraber dinledik. Dayanamayıp 15.dakikada koşarak uzaklaşmak zorunda bırakıldık ya da. Gerçi İrem sayesinde epey alıştım. Bir ara benimle kuzeninin düğünü için elbise bakmaya çıktı. Tam 8 saat tüm İstanbul'u gezdik. Pekii nerdekini aldı dersiniz? Taa ilk girdiğimiz mağazadakini. Siz beni anladınız.Ben devam edemeyeceği galiba.
![](https://img.wattpad.com/cover/15983294-288-k465432.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mavinin Sen Tonu
RomanceDenize karşı oturmuş öylece bakıyorum. Neye bakıyorum, ne düşünüyorum, ya da ne hissediyorum. Yalnızlık öyle ki yavaş yavaş hissediyorsun. Aynı soğuk bir havada başta titrerken sonra uyuşur ve alışır gibi. Önce uyuşuyor sonra alışıyorsun. Ya da alı...