10.BÖLÜM

96 9 0
                                    

 

İremm meleğiimm ♥♥♥

Merhabaa... Multimedia'dan kalacakları yerin resmini bulabilirsiniz. İyi okumalar :*

Sabah ne giysem telaaşı yaşamamak için geceden giyeceklerimi hazırlamıştım. Altıma yırtık açık tonda bir kot şort, üzerime siyah ince askılı beyaz detaylı küçük bir badi. Saçlarımı açık bıraktım ama yanıma her ihtimale karşı toka aldı. Zaten sırt çantam ilk yardım çantası gibi. Ne ararsan var. Olur daa lazım olur belki. Bir de astım sorunlusu olunca tabi, daha dikkatli olmalı insan. Küçük bir valiz (!) hazırlamıştım ve gitmek için hazırdım. Kahvaltıyı yaparken babam konuşmaya başladı.'Bak kendine dikkat ediyorsun. Seni Kaan'a emanet ediyorum. Böcek falan görürsen de bağırıp herkesi ayağa kaldırma. Tamam mıı?' Bu son cümleleri gülerek ama bir o kadar da içten söylemişti. Off ne de güzel tanıyor beni. Canım babam yaa. Annem de babamla sonuna kadar aynı fikirdeydi. Neyse bağırmamaya çalışıcam artık. Kahvaltı bittikten sonra hep beraber karar verdiğimiz yerde toplandık. Ailelerimiz sanki anlaşmış gibi aynı şeyleri söylüyorlardı.Kiraladığımız üstü açık jipe binerek yol almaya başladık. 18'imizi geçtiğimiz için hepimiz kullanabilirdik ki dördümüzün de ehliyeti vardı. Sadece Duru henüz almamıştı. O da birkaç ay içinde halledecekti. Şimdilik arabayı Can sürüyordu. Zaten bize sürdüreceklerini sanmıyorum. Babalarımızın tembihi üzerine. Gidilecek mesafe çok uzak değildi. Çok geçmeden geldik. Dört grup vardı ve hepsi bizim yaşlarımızdaydı. İşte aradığım grup! Cidden iyi duruyorlardı. Eee hemen bir araya gelip tanışalım öyleyse değil mi ? Bizimkilere dedikten sonra kalabalık gruba 'Galiba beklenen son grup bizdik! ' dedim heyecanlı bir sesle. Yüzleri gülüyordu ve sevimli insanlardı. Hepsiyle tanışmak istiyordum.Tek tek ellerini sıktım yaşlarını sordum. Adını bilmediğim esmer bir kız 'Bekleyin biri daha gelecek' dedi ve daha sonra arkadan bir ses geldi. Tanıdık bir ses. 'Tamam gidebiliriz'

Çok renkli olacak gibi. Gruptakiler çok kafa dengi. Biri yanında gitar getirmiş. Her ne kadar safari için zor olucak olsa da akşamları için çok güzel bir düşünce. Üç grup burdaydık ve diğer grubun gelmesini bekliyorduk. Sabırsızlanmıştım ve artık gelmezlerse çatlıycaktım. Çok sıcak olduğu için önünde beklediğimiz kafenin içine geçip serinlemek istedim düşüncelerimi bölerek. Ben içeri girdikten çok kısa bir sonra diğer grup gelmiş. Sesleri farkedince koştum. Yüzünü göremediğim ama tanıdık bir ses biriyle tanışıyordu. Diğer taraftan sabırsızlığı sesinden anlaşılan bir kız bir şeyler söyleyince İrem de atıldı. Ben de geldiğimi belli ederek 'Tamam gidebiliriz!' dedim. Ve o an masmavi gözleri gördüm. Deniz, beklediğimiz grup onun arkadaşlarının grubuydu. O da burdaydı. O çocuk da vardı. Ama Deniz vardı. Off iyi de banane?

Vay canına. Gökhan mı? Burda mı? Safari? Arkadaşları? O güzel kızla? Ya sen hayırdır? Yani cidden sen hayırdır diye bağırmak istedim. Of niye mal mal bunu düşünüyorsam. Banane ki? Gökhan'ı önemsemeden ve büyüyen bir heyecanla 'Hadi gidelim!' diye bağırdım. Herkes çığlıklar eşliğinde ilerledi ve turumuz başladı! Rehberlerimizden biri bayan biriyse erkekti. 24 yaşlarında olan Tan ve Gökçe cidden iyiydiler. Aslında yakışıyorlardı. Off ne diyorum gene ben. Neyse turun ilk beş dakikası onların "Bakın bunlar çok önemli" başlığı altındaki konuşmalarını dinledik. Cidden önemliydi. Konuşmaları bitince yüksek seste şarkı açıp söylemeye başladık. Dağların ve yemyeşil ağaçların arasından geçiyorduk. İşte en sevdiğim görüntü. Muhteşem mavi ve yeşil dansı... Bayılıyorum bu görüntüye. Mavinin en masum tonu ve yeşilin en saf haliyle muhteşem bir ahenk. Kameramı elime alıp çektim. Zaten tüm geziyi fotoğraf çekerek geçiricem galiba. Nedense çok seviyorum. Yolculuk eğlenceli başlamıştı. Hemen önümüzde Gökhan'ın da olduğu bir grup onun önünde gene onlardan bir grup onun önünde diğer bir grup ve en başta rehber eşliğinde gidiyorduk. En öndeki grupta gitara benzer bir şey gördüm. Huhuu evet gitar, uzmanlık alanım tatlımlar, yol açın! Hahah şaka yapıyorum uzmanlık alanım ama öyle bir idaaya girip kimseyi kırmam. O gitarı tüm yol orda nasıl taşıyacak cidden merak ediyordum, biz bile valizlerle zor sığmıştık. Bua )arada sürekli yemyeşil alanlardan geçiyorduk. Huzur kokuyor huzur! Sinirden, stresten arınmış mavi kokuyor her yer! Ya var ya aslında aşık olacaksın. Maviyi de alacak karşına başlayacaksın konuşmaya onunla. Yeşili de katacaksın araya. Deyme keyfine sonra. Ama işte neyse ben böyle iyiyim ya. Ben de Kaan'la yaparım olmadı. Hıh bu da dert mi?! Bu arada galiba bir çift var ve çok talı. Acaba onlara mı desem böyle romantikli takılsınlar. En sevdiğim şey de zaten budur. Sevgilisi olan arkadaşlarıma akıl verir, romantiklik yaptırır sonra dinleyip "ayy ya" diye başlayan milyon cümle kurarım. Bunları severim ama aşka inanmam öyle de garip bir insanım. Bu arada baya yol almıştık ve ben yolun başından beri konuşmamıştım. Çok dikkat çekmiş olacak ki Ada'nın beni dürtmesiyle beraber kendime geldim. "Hayırdır geveze niye suskunsun?" Emin bir sesle cevap verdim "Yol daha yeni başladı. Enerjimi ilerleyen zamanlara saklıyorum!" Daha sonra hiç durmadan konuştum. Hatta galiba çok konuşmuşum Kaan beni diğer gruba gönderecekti. Ee suskunsun demeyecektin Ada hanımm. 'Ya tüm akşam uyanığız  tamam mı? Süper olacak . Çok eğleneceğiz. Film falan izleriz, ya da buluruz bir şeyler ama uyumak yok asla asla asla!' 'Diğer gruplarla birleşiriz . Gitar var bak biri çalar biri söyler. Tanışırız muhabbet kurulur ya çok güzel olucak zaten.' Duru'dan gelen cevap beni mutlu etmeye yetmişti. Herkes mutlu duruyordu. Ben de öyleydim. Güzel olucak güzel. Ortalama bir buçuk saat sonra bir yerde durduk. Yanımızda yiyecekler vardı ki zaten burası dağın başıydı olmasa aç kalacaktık. Bir şeyler yemek vb. şeyler için verdiğimiz arada biraz da eğlence için hazırlanalım demi? Yanımda 100 tane su balonu vardı. Yarısını suyla doldurdum ve bizim gruba dağıttım. Kimse görmeden sakladık. Biraz bir şeyler atıştırdıktan sonra arabalara döndük ve yol başladı. Yavaşça çantamızdan su balonlarımızı çıkardık yavaşladık hafiften ve 'Üç, iki, birr!' geri sayımım ile su balonlarını önümüzdeki gruba atmaya başladık. Hazırlıksız olduklarını sanarken onlarda da olduğunu farkedince yıkıldım! Onlar bize biz onlara. Attıklarımın biri Gökhan'ın kafasına gelmişti ve uçuşan saçları çok komik bir hal almıştı. Tüm karizman bozuldu dimi yakışıklı çocukk! Böyle alayla gülerken o da bana attı ve tam yüzüme geldi. Onlarıncelinde çok daha az vardı. Bizdekilerin dörtte biri kadar. Savunmasız bırakacaktım onları! Nihahahaha! Elimdeki balonlardan birini Gökhan'a birini de diğer grupla uğraşan güzel kıza attım. İremdi galiba. Ha evet İrem. Attığım balon tam şortuna geldi ve ahahah altına yapmış gibiydi! 'Upss üzgünüm' dedim kahkaha atarak. Bu sefer İrem bize döndü. Ama ne yazık ki ellerindeki su balonları bitti. Bir tanesi daha attıktan sonra şimdilik buna ara verdik. Daha yol uzun. Sana göstericem ben Gökhancım :)) Yolumuza devam ederken küçük bir köyden geçtik. Köy dediğime bakmayın. İzmiri'n köyü çoğu şehire bin basar. Deniz kıyısında ufacık tepecik içi dolu turşucuk bir köycük. Ama öyle güzel ki. Alışveriş merkezinden bowling salonlarına kadar her şey var. Sahil kasabası da denilebilir. Uff çok seviyorum İzmiri!! Bu arada bu denizin bir özelliği var. Belli yerlerde olan bir şey. Denizi turkuaz! Allah'ım daha güzel bir manzara olabilir mi acaba?! Turkuaz yemyeşil ormanların arasında sanki nazar boncuğu misali gizlemiş kendini. Buranın yerlisi olmayanlar dönüp dönüp güzelliğine baktı. Gerçi hayran olmamak elde mi?! Bir de hayran olduğum şehir olan Antalya var. Her rengi, her güzelliği, binbir gizemi içinde barındıran, İzmiri aratmayan bir şehir. İki defa gittim ve o kadar çok etkilendim ki. Öylesine bir şehir ki, gidenin hep orda kalmak isteyeceği gibi. Ve Mustafa Kemal Atatürk'ün dediği gibi "Hiç şüphesiz ki Antalya dünyanın en güzel yeridir!"  

Mavinin Sen TonuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin