Merhaba, bölüm gecikti. Kusura bakmayın. İyi okumalarr ♥
Saat 7'de uyanabileceğimi bilseydim daha önce de katılırdım. Üstelik ilk uyanan ve herkesi uyandıran ben! Kızları normal bir şekilde rahatlıkla uyandırdım ama bizim öküzler uyanmayınca çok insancıl yollarla (!) uyandırdım. Kaan'ın kafasından aşağı soğuk su dökerken, Can'ın kulağına son seste Metallica şarkısı çalan telefonumu dayadım. Ay ahahah hâlâ gülüyorum o yüz ifadesine. Ama başta normalce iki kere denedim baktım olmuyor... Tabi benimle konuşmuyor ve küslerler ama affederler. Yani herhalde. Umarım. Can iyi küfretti ama bana. Ofof.. Ay ama hâlâ gözümden yaş geliyor gülmekten. O nasıl bir fırlayış ve "Aman amann anneeeeee" diye bağırıştı. Ay unutamıyorum bir türlü. Kahkahalar eşliğinde -sadece biz kızlar için geçerli olsa da- dışarı çıkarken böyle eğlenceli başlayan günün eğlenceli devam etmesini umuyorduk. Kaan ve Can'ın yüzleri her ne kadar soğuk ve intikam dolu olsa da onlar da eğlenecek. Ama korkuyorum yani, böyle duruyorlarsa ki durmazlar kesin bir şeyler yaparlar. Küçük sırt çantama korkudan bikaç parça eşya aldım hatta. Hava sıcaktı ve tabiki etraf yemyeşil ve masmaviydi. Huzur kokuyordu. Kapıdan çıkınca etrafımdaki ağaçların yeşili ve mavinin sabaha merhaba diyen o masum tonu gene beni etkilemeye yetti. Üzerime giydiğim beyaz kısa tişörtüm ve mavi şortum doğaya muhteşem bir şekilde ayak uyduruyordu. Kalabalık gruba doğru gidince dün gece tanıştığımız esmer bir çocuk olan Sarp'ın grubunun gelmediğini farkettim. Grupları tam olarak öğrenmemiştim. Aklımda kalan kişilere göre grupları isimlendiriyordum. Onları beklerken bugün neler yapılacağını dinlemeye başladık. Şapka, güneş kremi, gözlük, alerjisi olanların ise ilaçlarını yanlarına almalarını önemle defalarca tekrarladılar. Anlaşılan bizi bugün heyecanlı ve bir o kadar da yorucu bir gün bekliyor. Rehperlerimizin konuşması bitince son olarak gelen grupla artık araçlarımıza yöneldik. Dünkü görüntülere benzer şeyler gördük ama daha etkileyiciydi bu sefer. Biraz yol aldıktan sonra durup halat çekme yarışması yaptık. Biz ve Gökhan'ın olmadığı ama arkadaşlarının olduğu grup, Sarp ve Gokhanların grubu. Uzun uğraşlar sonucu diğer grubu yendik. Bu arada bu oyunu tam da küçük bir göl kenarında oynuyorduk ve sürekli ayağımıza su geliyordu. Ayaklarımız kayıyordu. Diğer yarışı yapanlardan da Sarp'ın grubu yendi ve biz ikimiz son olarak yapacaktık. Üç sefer oynuyorduk. İlk önce biz yendik. Ardından onlar yendi. Sonuncuyu oynarken gölden gelen suyla zorlanmaya başladım. Ayağım kaydı ve bir anda ipi çeken Sarp yüzünden yere yapıştım. Çok kötü düşmüştüm ve ayağım acıyordu. Hadi ama savaş mı yapıyoruz ne hırs bu böyle?! Yere düşüp bağırınca yanıma koşmaya başladılar. Kaan kucağına aldı ve ben bağırıyordum. Can da oturmam için bir yer buldu. O sırada gözüm Gökhan'a kaydı. Sarp'a doğru yürüyor ve şiddetle bağırıyordu. Korkunç sinirli gözüküyordu ve her an bir kavga çıkabilecek gibiydi. Can koşarak Gökhan'ın yanına gitti ve bileğini tuttu. 'Eğer hesap sorcak biri varsa sen değil benim. O benim kardeşim. Şimdi sakin ol ve uzak dur. Ve sen Sarp söylesene kaç yaşındasın? çocuk musun? 5,6,7? Hangisi? Aptal mısın peki?!' öfkeyle bağıran ve Sarpa elini kaldıran Can'a 'Cann elimi tut canım acıyor. Kavga değil yanımda dur!' diye bağırınca koşarak yanıma geldi. Sarp'a attığı o ölümcül bakıştan sonra uzun bir süre sessizlik oldu. Rehperlerimiz yanımdaydı ve bilgi sahibiydi. Hemen arabadan sargı bezi ve adını bilmediğim bir krem getirdi. Önce kremle ovdu ardından da sargı bezini sardı. Başta delicesine yanan bileğim kısa süre içinde alışmıştı. ' Biraz burda duralım. İyi hissedince gideriz. Beyler siz de sakin olmayı deneyin ne dersiniz?' diyerek uzaklaştı. Ardından dil çıkaran Can'a içten kahkaha atsam da sıradan bir gülümseme ile tepki gösterdim. Yarım saat kadar durduktan sonra iyi olduğumu söyleyerek kalkmak istedim. Bu yarım saat içinde Duru ve Ada ayağıma buz koyuyor ve ara ara ovuyorlardı. Can sıkı sıkı elimi tutuyordu ki canım acıyınca sıkayım. Kaan da başımda oturup beni güldürmeye çalışıyordu. Ben iyi dostlar edinmiştim. Her an yanımda olacak kişiler vardı. Elimi sıkı sıkı tutan, acımı acısı gibi yaşayan, benim bu kadar mutlu olmama neden olan dostlarım vardı. Hayat saçma ve adaletsizdi. Belki de benim güldüğüm kadar gülünecek bir şey yoktu. Ama ben onlar sayesinde her şeye göğüs germeyi öğrendim. Sıkı sıkı tutunmayı, düşmemeyi öğrendim. Yaşamayı öğrendim. Aynı Şebnem Ferah'ın dediği gibi; iyi dostlar biriktirdim, hepsi ailem oldu. Hepsi benim canım, kanım, nefesim oldu. Ve Nazım Hikmet'in dediği gibi "O gider, bu gider, şu gider; dostluk sen yanı başımızda kalırsın."
Arabaya kadar iyi olduğumu söylediğim halde Kaan kucağında götürdü. Iyki varsın be Kaan. İyki varsınız siz. İyki varız biz! Bir müddet etrafı izleyerek ve şarkılar söyleyerek gittik. Tamamen doğal bir ortamdaydık ve her şey olağanüstüydü. Birçok böcek vardı ve ben çığlık dahi atmadan ilgiyle bütün hayvanları, doğayı izliyordum. Geçtiğimiz birçok yerde farklı farklı kareler elde ettim. Normalde göremeyeceğimiz birçok hayvana tanık olduk. Her ne kadar korkup Kaan'ın arkasına ara sıra saklansam da gene de müthişti. Saat altıya geliyordu ve geri dönme kararı aldık. Bu sefer daha sakin bir şekilde yorgunluktan kolumuzu kaldıramaz halde evlerimize döndük. Biraz bir şeyler yedikten sonra dışarı çıkıp oturduk. Sarp yanıma gelip 'Bak, Deniz ben cidden özür dilerim. Afedersin. ' dedi pişman bir sesle. Sakin bir şekilde cevap verip olası bir kavgaya karşı Sarp'ı gönderdim. Bu sırada bana dik dik bakan Gökhan'a ve saçma hareketlerine göz devirmekle yetinebildim. Gene farklı bir konu vardı ve on ikiye kadar devam etti. Yarın yola çıkacaktık ve ben yorgunluktan ölüyordum. Bundan dolayı eve gitmeye grupça karar verdik. Bazen tökezliyordum. Çünkü ayağım ara sıra ağrıyordu. Gidince galiba göstermem gerekecek. Içeri girince içimde tüm gün tuttuğum o sevgiyi dışarı vurup hepsine tek tek sarıldım. ' Tamam artık uyuyabiliriiim' dedim çocukça bir sesle. Gülerek herkes odasına çekildi. Kızlarla gün değerlendirmesi yapacağız diye gene uyumamız gecikti. Bu tatilin de sonuna gelmiştik. Güzeldi. Farklı bir deneyimdi. Yeni şeyler tatmak her zaman eğlenceliydi. Ama bir o kadar da yorucu. En iyisi uyumaktı. Galiba geri eve dönünce tüm gün uyuyacağım...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mavinin Sen Tonu
RomanceDenize karşı oturmuş öylece bakıyorum. Neye bakıyorum, ne düşünüyorum, ya da ne hissediyorum. Yalnızlık öyle ki yavaş yavaş hissediyorsun. Aynı soğuk bir havada başta titrerken sonra uyuşur ve alışır gibi. Önce uyuşuyor sonra alışıyorsun. Ya da alı...