Uyandığımda saat 5 i geçiyordu. Zar zor gözlerimi açıp yüzümü yıkmaya gittim. Aynada gördüğüm yüz benim değildi yani bence olamazdı. Gözlerim şişmiş ve kırmızıydı. Birkaç kez daha yıkadım ve böyle geçmeyeceğini anlayınca aşağı indim. Annem televizyon izliyor babamsa gazete okuyordu. 'Anlatacak mısın? ' dedi annem merakla kafasını bana çevirirken. Sonra da irileşen ve 'Bu hal nee?!' diye bağırışı. 'Şuraya bir otur Deniz. Bu yüzün hali ne şu gözlere bak bir de!' Ciddi anlamda kızmış ve bağırıyordu. Gökhan'ı tanımadığı için abarttığımı düşünüyordu. Yanına sessizce oturup neler diyecek diye yüzüne baktım. 'Anladım tamam anladım, arkadaşın, iyi insan, duyarlısın ama bu hal ne! Sana kim acıyacak? Ya manyak mısın kızım gözlerinin halina bak!' Tam bir şey diyeceğim lafı ağzıma tıktı 'Git yemek ye. Sonra da çık yukarı uyu dinlen. Dışarı falan çıkmıyorsun.' 'Anne ama benim..' 'Sakın karşı çıkma Deniz. Ne dersen tamam diyoruz ama şu haline bak hasta olacaksın. Bu sefer çok katıyım. Kesinlikle.' Sinirden delirmiş bir şekilde söylenerek mutfağa geçti ve bir şeyler koymaya başladı. Babama belki bir umut ışığı yanar diye baktım ve gayet de cevabımı aldım. 'Savunulacak bir yanın yok. Arar sorarsın. Bu kadar şeye gerek yok. Dün alacaktım gelmedim annen durdurdu. Ah dinlemeseydim. Bu yüz ne!?' Daha sakin ama daha sert bir şekilde bunları söyledikten sonra annem tekrar başladı. 'Ya benim salak kafam. Ne dinlersin sen Deniz'i. Ne dinlersin!? Git al diyeceksin. ' Bu kadar sinirleneceğini hiç düşünmezdim. Cidden şu an şaşkınlık içindeyim. Ama çok haklılar. Ben de olsam ben de aynısını yaparım. Bilmedikleri biri için ne kadar kötü olmuşum cidden. Of ben de salak gibi indim direk aşağı. Herbi salağım ya baya baya. ' Gel burayaa' diye bağıran anneme karşı yürümeye başladım. Bana kızmasına dayanamıyorum. Of ya of. Affetmesi için yanağını öpüp oturdum masaya. Annemse geri çekildi. ' Beni affetmezsen tek lokma yemem hıh' dedim küskün çocuk taklidi yaparak. Arkasını döndü ve 'Öyle diyorsun yani? Tamam yeme. Hasta ol. Otur tüm yaz evde. Bana da arkadaş olursun pekala. ' Cidden çok fena ikna ediyor. Dediği zaman yapar ben ondan korkarım. Bu arada babam sessizce dinliyordu. Korkuyorum en son patlar diye. Bir anneme bir babama bir tabağa baka baka bitirdim yemeğimi. Ne acıkmışım be. Cidden yemek falan yemedim tabi. Süt dökmüş kedi gibi yanına oturdum annemin. ' Meleğiiiiim, özür dileriiim. Affeder misin benii? Bak çok haklısın. Hep haklısın ama bugün daha çok haklısın. Aynı sen gibi güzel görünene kadar evdeyim bitaneeemm. Hadi barışalımm.' Kedi gibi bir yandan sürtünüyor bir yandan da öpücük konduruyordum. 'Bir daha olursa sana 15 tane kedi alır ve seni yaşlanana kadar sadece onlarla yaşamaya mahkum bırakırım. ' dedi kıkırdayarak ama hâlâ sinirli bir sesle. ' Aaa kediler varsa tamamdır' diyerek kocamann sarıldım. ' Haklısın ben kimim ki? Neyim yani? Aaa önemli mi affetmem benim?' Diye itiraz eden babamın gittim yanına oturdum. Tekli koltukta oturuyordu ama ben iyce sıkıştırmıştım. ' Hıh sıkış madem ordaa' diyip yanağını sıkınca tabiki affetti. Ben de yorgun bir şekilde odama uyumaya çıktım. Aşağıda belli etmesem de meraktan deliriyordum. Hemen telefonu alıp Can'ı aradım. Telefonun çalışına bile tahammül edemiyordum. E yoruldum cidden. Üçüncü çalışta telefon açıldı ve 'Uyandı Gökhan uyandııııııı!!!!!!' Diye bağıran Can'ı duyunca yatağımdaki tavşana sarılıp sıktım. 'Ciddi misin? ' dedim gene de. Bunun üstüne biraz küfür yesem de doğru olduğunu öğrendim. 'Ahh orda olmak istiyorum ama yasak. Yüzümü görsen sen de yasaklarsın aslında' dedim sıkkın bir sesle. ' Biliyorum, hastanede ve kalabalık olduğu için sesimi çıkarmadım ama bunu konuşacağız biricik arkadaşımm' dedi iğneleyici bir sesle. Uff yandım ya hepsi canımı okuyacak. Telefonu kapatırken sevinçten şarkı söylediğimi farkettim. Vay canına cidden çok mutluydum. Oraya gitmek istiyordum ama dinlemeden gidemezdim. Öyle olunca ben de uyumaya karar verdim. Kafamı koyduğum gibi gene uyudum. Çünkü ben Deniz'im!
~~
Telefonum çalıyor. Ekranda Gökhan ismini görünce gözlerim parlıyor ve heyecanla açıyorum telefonumu. Heyecanımı gizlemeye çalışarak dediği adresi bildiğimi söylüyorum. Bana bir şeyler söylemek istediğini söylediği için gidiyorum. Üzerimde ince askılı mavi, pudra, kahverengi, krem gibi birçok rengin bir arada olduğu, mini bir elbise var. Melek kanatlı uzun bir kolye ve siyah açık ve bir o kadar da zarif görünen ayakkabılarımı giyip çıkıyorum. Biraz daha ilerleyince Gökhan'ı görüyorum. Gidip utangaç bir şekilde "Merhaba" diyorum ve beni süzüp "Vay canınaa" diyor. Ben de gülüyorum. O da bir jean ve asker yeşili üzerinde barış işareti olan bir tişört ile nedense çok iyi gözüküyor. Olduğundan daha yakışıklı. Biraz yürüyoruz ve kulağıma bir şeyler diyor ve ben de bir anda boynuna sarılıyorum.
![](https://img.wattpad.com/cover/15983294-288-k465432.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mavinin Sen Tonu
RomanceDenize karşı oturmuş öylece bakıyorum. Neye bakıyorum, ne düşünüyorum, ya da ne hissediyorum. Yalnızlık öyle ki yavaş yavaş hissediyorsun. Aynı soğuk bir havada başta titrerken sonra uyuşur ve alışır gibi. Önce uyuşuyor sonra alışıyorsun. Ya da alı...