"Medyada ki Selin"
Keyifli okumalar :)
Ruhunuz gider, elleriniz boşluğa düşer. Ölmeden önce alınan son nefes gibiydi yaşadıklarım. Ölümün siyah incisini kalbimde taşıyordum.
Kendimi öyle boşlukta hissediyorum ki bir adım atsam hayatıma son verecektim.
Küçükken hep birilerinin ruhunu görmek, içlerini okumak isterdim. Bunun imkansızlığını çok daha sonra farkettim. Herkes saf duygularla konuşur sanıyordum. Ama maalesef durum öyle değilmiş.
Kandırılmak kötü bir şey. Koskoca geçmiş ellerinden kayıp gider. Sende arkasından yolcu edersin çünkü yapacağın başka bir şey olmaz.
Yıllarca kandırıldığımı bu ölüm satırlarında farkediyorum. Bu satırlar benim ölüm fermanımı hazırlamış gibi.
"Sevgili kızım, öncelikle bana kızmanı istemiyorum. Bu durum nasıl açıklanır bilmiyorum ama bir yerden başlamam gerekiyor.
Senden önce bizim çocuğumuz olmuyordu. Bazı şeyleri unutmak için bende her gece bara giderdim.
Bir gün oraya gittiğimde bir kadını gördüm. Şaşkınca ona baktım. Gerçekten alımlı biriydi. Sonra tanışmak istedim. Bir şekilde numarasını aldım. Başladık konuşmaya.
Her gece barda onunla sohbet edip, içerdik. Sonra bir gece içkiyi fazla kaçırmışım. Kendimde değildim. Bunun sonucunda o kadın benden hamile kaldı. Sakın sizi sevmediğimi düşünmeyin.
Anneni de seni de çok seviyorum. O zamanlar gençtik yaptık bir hata.
Demir Çetiner, senin abin. Şuan doktor. Onu bulmanı istiyorum. O zaten bunların hepsini biliyor.
Birbirinize tutunmanızı istiyorum. Lütfen bana kızma kızım. Bazı şeyler olmak zorundadır ve olur. Senden tek ricam abini benimse, ondan nefret etme. Emin ol o seni çok seviyor. Seni çok seviyorum canım kızım. Kendine iyi bak... "
Okudum, okudum...
Defalarca bunun imkansız olduğunu söylemeye çalıştım kendime. Demirle nasıl abi kardeş olurdum ben.
Bu zamana kadar hep annemle babamın aşkından isterdim. Artık işler değişti. Babam resmen anneme ihanet etmişti. Aklım almıyordu bu durumu.
Geceleri bazen ruhun senin vücudundan çıkar. Başka birine gider, ona dönüşür. Hatta buna bağlı olarak sabahları ruh halimiz değişik olur. Bir gün biriyken başka gün diğeri...
Bununla yaşamayı öğrenmiş artık insanlar. Mektubu okuduktan sonra bir sürü duygu barındırdı bedenim. En çokta öfke. Babamın böyle bir şey yapacağına hala inanamıyorum. Bunları düşündükçe beynim zonkluyordu.
Sertçe elimde ki kitabı, odanın diğer köşesine fırlattım. Artık benim için bu odanında, babamında bir önemi yok.
Peki annem biliyor mu bu durumu? Bilmiyorsa nasıl karşılar acaba. Hayatımda olan herkes sırtıma yük bindirmekten başka bir şey yapmıyor.
Demir ile konuşucam elbet ama ondan önce kendimi, öfkemi, dizginlemem gerekiyor. Yoksa olmadık şekilde kalp kıracağım. Bu en son isteyeceğim şey.
Bu durumda yapılacak en iyi şey uyumak. Gözlerime ağırlık çökerken kendimi uykunun kollarına teslim ettim.
~°~°~°~°~
Uyandığımda daha gün yeni aydınlanıyordu. Ne çok uyumuştum! Yaşadıklarımı düşününce bunun normal olduğunu anladım. Son birkaç gündür kaldırmakta zorlanacağım şeyler yaşamıştım.
Koltuktan doğrulduğumda boynumda feci bir ağrı vardı. Bir bu eksikti! Boynum başka zaman tutulsa olmuyordu.
Yavaş adımlarla mutfağa yürüdüm. Bir şeyler atıştırsam iyi olacaktı. Ses çıkarmamaya özen gösterdim, sabahın erken saatleri olduğu için annem uyuyor olmalıydı.
Bir kaseye mısır gevreği koyup onu yemeye başladım. Aklım başka yerdeydi. Demir ile karşılaştığımda nasıl bir tepki verecektim daha da önemlisi nasıl davranmam gerekiyordu.
Zihnim bunlarla doluyken içeriden bir ses duydum. Bu saatte annem kalkmazdı. Başka biri olmalıydı, ama kim?
Hemen içeriye girdiğimde camın açık olduğunu gördüm. Kalbim teklemişti. Ne olduğunu anlamazken bir silüet belirdi. Benim odama doğru gidiyordu. Aşırı derecede heyecan yapmıştım. Bu saatte kim, neden benim odama girsin ki!
Ses çıkarmamaya özen göstererek odama ilerledim. Keşke kendimi savunacağım bir şey alsaydım yanıma. Yavaşça odama ilerledim, tam kapıdan gireceğim sırada bir bedenle çarpıştım. Çığlık atacağım sırada o kişi eliyle ağzımı kapattı.
"Sakin ol, ben Demir" dediğinde rahatlamış hissettim. Bir dakika onun bizim evimizde ne işi vardı? Hemde izinsiz bir şekilde. "Senin burda ne işin var?" yüzü gerilince söylemeyeceğini anladım. Söylemezse ben de zorla söyletirdim. Kolunu elimle kavrayıp onu balkona sürükledim. Evde sesli konuşup annemi uyandırmak istemiyordum.
"Sana burda ne işin var dediğimi hatırlıyorum!" yüz kaslarım gerildi. Israrlı gözlerle ona bakıyordum.
"Mektubu okudun mu?" sorduğu soruyla afalladım. Başımı evet anlamında salladım.
"Kabullensende, kabullenmesende ben senin abinim..." devam edeceği sırada bağırarak "senin sesini bile duymak istemiyorum. Belki bu durumda senin suçun olmayabilir ama suçlu olmayışın gerçekleri değiştirmiyor. Bir daha izinsiz evimize girme!" dediğimde üzülmüşe benziyordu.
Onun söyleyeceklerini dinlemeden hızla odama gittim. Üzerime kot pantolonumu ve beyaz kazağımı geçirdim. Arabamın anahtarını ve cüzdanımı alıp evden çıktım.
Arabama bindiğimde bugün neler yaşadığımı düşünmeye başladım. Demir ile daha fazla aynı ortamda bulunmak istemediğim için hemen evden çıkmıştım ama ne yapacağımı hiç düşünmemiştim. Cenk aklıma gelince 2 gündür yanına uğrayamadığımı, tedavi süresince yanında olacağıma söz verdiğimi düşündüm.
Şimdi onun yanına gitsem iyi olacaktı yoksa o idiot tedavi olmazdı.
Hastaneye doğru yola çıktığımda 23 yıllık hayatımda yaşadıklarımı düşündüm. Hayatımda ki herkesin bende ki yeri ayrıydı. Ama babamın yeri bu olayları öğrenmeden önce daha ayrıydı.
Hastaneye geldiğimde emniyet kemerimi çözüp arabadan indim. Bugün hava çok güzeldi. Tam piknik havasıydı ama piknik yapacak halim yoktu. Hastaneye girdiğimde danışmandan Cenk'in oda numarasını aldım. Farklı bir odaya almışlardı onu.
Cenk'in yanına girdiğimde tek başına olduğunu gördüm. Anlaşılan Batu gitmişti. Bu düşüncemle suratımı astım. Onu görmeyi hayal ediyordum.
Cenk "beni gördüğüne sevinmedin galiba" deyip gülünce kendime geldim. "Saçmalama Cenk ya sadece Batu yok ondan dolayı biraz üzüldüm." dememle Cenk'in "oo" laması bir oldu. Cenk gözlerini arkamda bir noktaya sabitleyince yavaşça oraya döndüm.
Dönmemle şok geçirmem bir oldu. Resmen Batu tüm söylediklerimi duymuştu! Ya ben nasıl bir aptalım. Niye kapıyı kapatmadan konuştum ki. Bir ilanı aşk etmediğim kaldı çocuğa.
Boğazımdaki yumrunun gitmesi için sertçe yutkundum. Batu'nun gözlerine bakamıyordum. "Şey yani Cenk çok sıkıcı ondan dolayı öyle söylemiştim" dediğimde inanmadığını belli eden yüz ifadesiyle bana bakıyordu.
"Önemli değil" dediğinde Cenk'e yöneldim. "Bugün çıkış işlemlerini halledicem, yarın birlikte Amatem'e gidicez ve tedaviye başlayacaksın. Tamam mı?" diye sorduğumda durgunlaştı. Sanırım bağımlı olduğunu hâlâ kabul edemiyordu.
"Iıı şey, Batu sen Cenk'in yanında olacaksın dimi?" sorduğum soruya anında cevap verdi. "Tabii ki, o benim en yakın arkadaşım. Böyle bir zamanda onu yalnız bırakamam."
"O zaman ben şimdi gidiyorum, iş yerine uğramam lazım mutlaka haberleşiriz. " dediğimde hızla odadan çıktım. Söylediklerimi duyduktan sonra Batu ile o kadar süre aynı ortamda bulunmam bile mucizeydi.
Çıkış işlemlerini halledip hastaneden ayrıldım. İş teklifi almıştık ama onunla hiç ilgilenememiştim. İnternetten Özer Holdingi araştırdım. Okuduklarımla vücudumda şok dalgası yayıldı. Can Özer Holdingin ortaklarından biriydi!
Artık iş teklifini kabul etmiştik geri dönüşü olamazdı. Onunla karşı karşıya gelmek zorundaydım. Yıllardır bir şekilde birbirimizi görüyorduk. Bu çok sinir bozucuydu!
Otoparka gidip arabama bindim. İş yerine doğru yola çıkarken ne yapacağımı düşünüyordum. Can ile karşı karşıya gelmek istemiyordum. O zaman benim yerime başka biri onlarla muhatap olabilirdi! Bu parlak düşüncem yüzünden kendimi tebrik ettim. Tek sıkıntı oraya kimi yollayacağımdı. Cenk olabilirdi ama oda tedavi olacaktı. Betül! Büyük ihtimalle böyle bir şeyi sadece Betül yapabilirdi. Kısa süre önce tanışmamıza rağmen ona güveniyordum.
İş yerine geldiğimde arabamdan indim. Kafamda ki düşüncelerle birlikte yürüyordum. Hemen Betül'ü bulup ona bu teklifte bulunmalıydım. İçeriye girdiğimde herkesin yoğun şekilde çalıştığını görünce memnuniyetle gülümsedim. Ben olmamama rağmen hâlâ yoğun şekilde çalışıyorlardı. Onları işe aldığım için şuan çok mutlu olmuştum.
Aralarından Betül'ü seçtiğimde yavaş adımlarla yanına gittim. "Betül gelebilir misin? Seninle bir şey konuşmam gerekiyor" dediğimde telaş yapmıştı. Korktuğunu anladığımda "kötü bir şey söylemeyeceğim, korkma" dedim gülerek.
Birlikte odama doğru yürüyorduk. Ben konuyu nasıl açacağımı düşünüyordum. En iyisi açık açık söylemekti.
"Betül, sana bir teklifte bulunucam ama hemen hayır demeni istemiyorum tamam mı?" diye sorduğumda kafasını tamam anlamında salladı. "Güzel. Biliyorsun Özer Holding bize iş teklifiyle gelmişti. Bizde kabul etmiştik. Bunun için oranın genel müdürüyle yüz yüze konuşmamız gerekiyor. Ben sonradan farkettimki hiç sevmediğim, hayatımda tek nefret ettiğim insan oranın ortaklarından. Onunla karşı karşıya gelmek istemiyorum. Yani uzun lafın kısası benim yerime oraya sen gider misin? " yüzümü yavru köpek bakışları kapladığında gülerek" tamam, ben giderim" demesiyle boynuna atladım. "Sen en iyi arkadaşımsın. Hayatımı kurtardın Betül" söylediklerime ikimiz birden gülmeye başladık.
Betül'e baktığımda artık gerçekten yalnız olmadığımı onunla çok iyi zamanlar geçireceğimizi anladım. Güzel bir arkadaşlık için yıllardır birbirini tanıyor olmak gerekmiyor. Hayatımda ki tek yakın olduğum kız arkadaşım artık Betül'dü...
"Mutlu sonla biten bir bölüm ile karşınızdayım. Hikayenin diğer bölümlerinde kopukluklar olduğunu hissediyorum. 7. Bölümde hepsini toparlayacağıma inanıyorum. Oy vermeyi unutmayın. Seviliyorsunuz :)