Zafer ile ilk tanışmamız hastane koridorunda oldu. O zamanlar intörn doktor olmanın cefasını çekerken , Zafer bir güneş gibi hayatıma doğmuş ve o müthiş gülümsemesiyle tüm hayatımı aydınlatmıştı. Zafer beni çabuk kazanmadı. Kazandığında da ondan bir türlü kopamadım.Güzel gülümserdi Zafer. Benim yanımda hep gülümserdi. O gülümserdi benim içim erirdi. Gerçi o bana hiç öfkeli yüzünü göstermedi. Fakat burada ki Zafer kızgındı. Burada ki Zafer alabildiğine öfkeliydi.
"Şş köse oğlan."
Elimdeki kandan çektiğim bakışlarımı çadırdan çıkan doktora yönlendirdim. Ellili yaşlarının başlarındaydı. Saçlarının bazı yerleri kırlaşmış , kırışıklıkları gözle görünür bir konuma ulaşmıştı. Uzun süredir benimle birlikte o çocuğa müdahale ediyordu. İkimiz de yorgunduk. İkimizde uykusuzduk. Sesimin tonunu kontrol edip konuşmaya başladım.
"B-buyrun ?"
Çarpık bir şekilde gülümsedi. Cebinden tabakasını çıkarıp içinden kaptığı sigarayı dudaklarının arasına götürdü. Tabakayı bana doğru uzatıp davetkâr bir şekilde bakışlarıyla işaretledi. Burun kıvırıp bakışlarımı tekrar kanlı ellerime çevirdim.
"Teşekkür ederim. Kullanmıyorum."
Gülümsedi. Sigarasını yakıp hemen yanımdaki boşluğa çömeldi. Kollarını dizlerinin üstüne koyup önündeki boşluğa bakışlarını sabitledi. Sustu. Sustum. Bu süre içersinde ben hiçbir şey yapmazken adam arada bir sigarasını dudaklarına götürüyor dumanını içine çekiyordu.
"Genç olmana rağmen mucizeler yarattın orada köse oğlan."
Kafasımı çevirip gözlerimi doktorun çenesine sabitledim. Mucize... Esas mucize yaptıklarım değildi. Esas mucize kanlı canlı bir şekilde karşıma çıkan Zafer'di.
"Öyle mi dersiniz ?"
Yan bakış atıp yüzümü süzdü. Sonra bakışlarını tekrar kaçırıp ortalıkta gezinmekte olan askerlere çevirdi.
" Öyle. Savaşlar da ufakta olsa mucizelere ihtiyaç vardır evlat. Bugünün de mucizesi sendin. "
Gülümsemeye çalıştım. Olmadı. Bakışlarımı bu sefer adamın yüzünden çekip onun baktığı doğrultuya çevirdim. Birkaç asker sırtında taşıdıkları silahlarıyla volta atmaktaydı. Hepsinin yaşı ya benimle yaşıt ya da benden küçüktü. Üstelik askerler havanın soğukluğuna aldırmadan büyük bir zihin açıklığıyla gezinmeye devam ediyorlardı.
"Bu insanların mucizeden çok sulha ihtiyacı var . Ölüm her daim enselerindeyken mucizeleri umursadıklarını düşünmüyorum."
Sigarasından derin bir nefes alıp geri verdi ve "Adın ne senin köse oğlan ? " dedi. Adım... Sahi adım neydi benim? Bu adama ne söyleyecektim ? Boğazımı temizleyip üşüyen ellerimi birleştirdim.
"Muazz... Muzaffer. Adım Muzaffer. Sizin ?"
"Süleyman."
Süleyman sigarasının külünü yere savurup sesli bir şekilde öksürdü. Fakat öksürmesi son bulmadı. Aksine daha da şiddetlendi. Hatta bir ara nefes almadığını düşündüm. Panikle oturduğum yerden doğrulup sırtına hafifçe vurmaya başladım. İşe yaradı. Öksürüğü tıpkı başladığı gibi aniden kesildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MUAZZEZ'İN YOLCULUK DEFTERİ
Historical FictionBen Muazzez . 17.02.2018 tarihinde pencereye vuran kar tanelerini izlerken yaşadığım bu sefil hayata son verdim. Ölümün beni kucakladığını hissettiğim o anda mutluydum. Çünkü her şey bitmiş , tüm acılarım dinmişti. Ta ki... Ta ki... Gözlerimi hi...