Toprak Karasu'nun gözünden

6 2 0
                                    

Denizi kaybettikten sonra babamın pis işlerinden daha da soğumuştum. Amcam öldürüldükten sonra deliye dönmüş intikam uğrunda Denizimi harcamıştı. Şimdi de Denizin intikamı diye tutturdu. Daha kaç kişiyi kaybetmemiz gerekliydi. Yüksek lisansımı bahane ederek New York'a yerleşmiştim. Asıl amaç bu olaylardan kaçmaktı. Lisansım bitmişti ama ben burada kalmaya kararlıydım ta ki Karan'dan gelen telefona kadar.
-Efendim Karan
-Toprak acilen dönmen gerek
-Noluyor yine
-Kardeşini işlere bulaştırmaya başladı baban ikisinide ikna edemiyorum.
-Ne diyorsun lan sen. Deniz öldü şimdide O'yu mu kaybedeceğiz!
-Sadece dön tamam mı. Dilimde tüy bitti uğraşamıyorum artık bunlarla.
Eşyalarımı toplayıp ilk uçakla Ankara'ya  döndüm. Eve gitmeden önce Ömer abinin yanına uğrayım dedim. Bar işletiyor kendisi. Tam birşeyler içtik ki normalde kolay kolay sarhoş olmam, babama çok sinirliyim ve de yol yorgunuyum fazla kaçırdım sanırım. Abi ben çıkıyorum diyip arkamı dönmemle bir meteorun bana çarpması bir oldu. Kız birden yere düştü. İri kahverengi gözleri, esmer teni, uzun koyu saçları, Kara kaşı gözü ne bileyim işte tutuldum sanki... Elimi uzattım pardon diyerek. Bana minnet etmeden kendisi kalktı. Dikkat etsene biraz, ağzınla içemiyorsan içme kardeşim  diyerek hızla arkasını döndü. Kolundan utup hızla kendime çevirdim. Başkası olsa çoktan asılmaya hatta öpmeye başlamıştı beni. Biz göz göze sanki birbirimizi okuyorduk dakikalarca. Kimse konuşmadı derken yine polis bastı. Kız kara kara gözlerimin içine bakıyor. Boyuda kısa, uzun olduğum için yukarı bakarken iri olan gözleri çok daha iri bir hal alıyor.
Kıza seni burdan çıkarırım ama bana adını söyleyeceksin dedim. Tamam demesiyle elinden tutup koşmaya başladım arka tarafa doğru. Arkadaki küçük camdan çıktık dışarı. Sakince hiçbir şey olmamış gibi arabasına bindi. Tam gidecekken camına tıklattım. Birşey unutmadın mı dedim. Camı biraz indirdi. Adının Eylül olduğunu söyleyip çekip gitti. Öylece bakakaldım arkasından. Buraları bilmediği çok belliydi. Ne arıyordu acaba? Ayağındaki topuklular o kadar eğreti duruyordu ki onlara bile alışkın değildi belli ki. Kıyafetleri bile buraya gelen kadınlara nazaran daha üsturupluydu. Onu bir daha görecek miyim?
Yeniden karşılaşmak dileklerimle kara kız.
Bende kendi lanet olası evime doğru yola çıktım. Küfürler ede ede bahçe kapısından içeri girdim. O kadar uzun zamandır  yoktum ki kapıdaki adamlar beni tanımıyor. Toprak Karasu demesem kapıyı açmayıp babama haber göndereceklerdi. Arabadan indim, adamlardan biri arabamı garaja çekmek için bebeğimin içine oturdu. Ters ters baksamda unutmuşum burdakilerin bu adetlerini, alışacaktım. Kapıyı açan Selma anne Toprağımmmm diyerek sarıldı boynuma. Kendisi sadece çalışanımız değil beni ve kardeşlerimi büyüten kadındır.  Ana dur sakin ol seversin daha desemde gevşetmedi kollarını. Arkadan babam sert bir suratla çıkınca Selma anne mutfağa döndü. Babam konuşmaya başladı.
-Hangi dağda kurt öldü de evin yolunu bulabildin acaba?
-O'yu pis işlerinde kullandığın doğru mu?
-Ha hesap sormaya geldin yani!
-Baba Deniz öldü sıra O'da mı?
-Çık odana dinlen daha konuşacak çok şey var.
Nereden geldiğini anlamadığım karga ses Abiiiiiiiiiiiiğğğğğ diyerek üstüme zıpladı. Bu zıplayan tabiki kardeşim Okyanustu. Nefes alamadığım için kollarından kurtulmaya çalışırken eşarbı kaydı. Abi napıyorsun yaaaaa diyip yüzü düşünce kafasını kolumun altında sıkıştırıp küçükken ki gibi kafasını kaşımaya başladım.
Birazcık dinleneyim konuşuruz diyerek odama çıktım.

ZEHİR Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin