BÖLÜM 7

57 5 2
                                    

Lys bitti üstüne birde sonuçları açıklandı. Ne diyeyim, söylenicek tek bir şey var Allah belanı versin ÖSYM. Herkese iyi okumalar:)

Şakağımdan yanağıma doğru akan ter damlasını elimin tersiyle silip önümde kurulanmayı bekleyen bardaklara baktım. Ateş Bey bana iş için bahçedeki içecek tezgahını uygun görmüştü. Üç metrekarelik alanda tepemde güneş, bütün gün tek başıma uğraşmıştım. Ortada sipariş için koşturan garsonlarla tanışma fırsatım olmuştu ama. Bir yandan siparişleri hazırlarken bir yandan da ayaküstü merhabalaşıp, sohbet etmiştik. Hepside gayet sıcak ve samimi insanlardı. Ateş Beyin aksine.

Bütün gün -odası olduğunu tahmin ettiğim- kafenin ikinci kat camından bahçedeki beni izlemişti. Ve kesinlikle bu benim kuruntum değildi. Kaşları çatık bir şekilde ben ne yapsam gözleriyle beni takip ediyordu. Arada aşağı inip işleri kontrol amaçlı geziniyordu ama bu gezinti sanki 'Azra kontrolü amaçlı'ydı. Bakışları hiç işe yeni aldığı elemanı teftiş eder gibi değildi. Daha çok her an alt tezgahtan bışak çıkarıp birinin boğazını kesecekmişim gibi bakıyordu.

''Azra, huu'' Bulut'un yüzüme iyice yaklaşan yüzüyle aniden irkilip elimde kuruladığım bardağı düşürdüm.

''Ahh!'' Siten dolu inleyişim bardağa gibi görünse de aslında gittikçe dibe batan hayatımaydı.

''İyi misin? Dikkat et biraz, daldın gittin.''

''Hayır, hayır. Tamam sorun yok. Şey..ben burayı hallederim. Sen ne istemiştin?''

Önlüğünün ön cebindeki makineyi çıkarıp ağır bir modda konuşmaya başladı. ''İki türk kahvesi ve birde karışık, sıkma portakal-armut-limon suyu.'' Ben duyduklarımla harekete geçerken o da tezgahın önündeki yüksek taburelerden birine oturdu.

''Azra, şu şeker kamışlarından bir tane uzatsana.''

Sıkma makinesinden başımı kaldırıp omzumun üstünden yan bir şekilde Bulut'a baktım. ''Bu bugün yediğin yirminci şeker kamışı olacak Bulut. Müşteriler için olduğunu unutma.''

''Hadi ama sanki cebinden veriyorsun, uzat işte.'' O lafımı zaten 'yemesin, kafenin malı!' şeklinde saçmalıklar için söylememişti. Kesinlikle bu en son düşüneceğim şey olurdu. Gözlerimi devirerek kaçışları uzattım, karşılık olarak aldığım şeyse gözleri -bilerek- kısılmış 32 diş gülümsemesi oldu.

Bir yandan önüme gelen işle uğraşırken bir yandan da konuşmaya başladım. ''Bir şey sorabilir miyim Bulut?''

''Sor bakalım çaylak.''

Çaylak noktasına takılmamaya çalışarak devam ettim. ''Ateş Bey hep mi böyle ağresif-pimpirik-soğuk üçlüsü kombinasyonu, yoksa sadece bana mı böyle.''

Elindeki kamıştan güçlükle bir parça kopardıktan sonra kamışı havada sallayıp ''Yoo, sana öyle gelmiştir. Ateş Bey kafa patrondur.'' dedi.

Ona dönüp ''Bilmiyorum ama bana hiç 'kafa' biri gelmedi müdür.'' dedim kafa kelimesini havada tırnak çizip belirterek.

Kocaman bir kahkaha atıp ''İyiymiş, sevdim bu müdürü. Kafa lafımı beğenmiyorsun ama müdürlü falan konuşmayı biliyorsun oooh.'' dedi. Bitmekte olan kamışından yine bir ısırık alıp ''Hoop müdür naber yaa..'' diye havaya el ense çekmeye başladı. Bu çocuk ne anlamıştı böyle, acaba müdür kelimesini biraz yayarak mı söylemiştim de lakap diye algılamıştı. Ama bu hallerini çokta takmaya gerek yoktu, Bulut'un yapısında biraz çocukluk vardı ve yakışıyordu da.

Başımı iki yana sallayıp gülümserken onun bu tatlı hallerini imrenmiştim. Hiç bir zaman içimdeki çocuk özgür olmamıştı benim. Ben misafirliğe gidildiğinde hiç büyük akrabaların öpücüklerinden kaçma lüksüne sahip olan şımarık bir çocuk olamamıştım. Babamın korkusundan beni kucaklarına çağırıp sevmek isteyen sakallı amcaların yüzümü tahriç eden ve hiç sevmediğim sakallarına rağmen onlara naz yapıp yanlarına gitmemezlikte edememiştim. Ben hep büyüktüm. Benim söylenmeye, utanmaya, naz yapmaya hakkım hiç olmamıştı. Ben dokuz yaşında düzgün, edepli oturmak ne demek onu öğrenmiştim. Elbiseyle nasıl oturulacağını. Sanki o yaşta elalem benim oturmama kalkmama bakıyormuş, her an görücü çıkabilirmiş gibi yürüyen, çatal bıçak kullanıp yemek yiyen bir kızdım. XVI.yüzyıl İngiltere leydisi olmaya hazırlanan bir çoçuktum. Benim adım yoktu. Benim adım 'büyüktü'. 

GÖRÜNMEZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin