Not yazmaya korkuyorum. İki ay oldu mu? Bağışlayın.
Siz sıkılıyorsunuz ama benim sıkılmaya vaktim bile yok :((
I've been work work work work working on my shit!
Arkadaşımı bile arayamıyorum düşünün (Tuğçee böbeğim:( )
İyi okumalar canlarım. İsterseniz oy atabilirsiniz hani yani bence gibi :)))
Sıcak.
Ateş.
Yüzüm yanıyor.
Gözlerimi tahmin ettiğimden daha kolay bir şekilde araladım. Normalde uyanma evresi bile yarım saat süren bir insandım ama bu sefer kolay olmuştu. Sebebiyse zaten gece boyunca hiçbir şekilde rahat edip uyuyamamış olmamdı.
Gözlerim iyice açıldığında ışıkla beraber havada uçuşan toz zerrelerinin netliğini izledim.
Bayan toz zerresi ve bay güneş ışığının dansı.
Beyaz tavan.
Dışardan gelen ufak sesler dışında oda yeterince sessizdi. Saat kaçtı? Belki altı ya da daha erken. Berbat bir gece geçirmiştim ve toplasan en fazla dört saat yatabilmiştim. Bu seferde uykumu bay güneş ışığı bölmüştü. Anahtar kelime ise 'bu seferde'.
Gözlerim uykusunu istiyordu ve isteğini belli etmek için de 'yanma' yolunu terih etmişti, uykum var kahretsin uykum!
Geceden beri bir türlü rahat edipte uyuyamamıştım. Gözlerimi tekrar kapattım. Güneşin yüzümü iyice kavurmasıyla sırtımı cama verip yatak tarafına doğru döndüm.
Yorganı iki kat serdiğim için üşüteceğimi düşünmüyordum ama vücudumun tutulması konusunda aynı şeyi kesinlikle söyleyemem. Ne tarafıma dönersem döneyim bir türlü rahat edememiştim zaten. İşin komik tarafıysa kendi kemiklerim bana batıyordu. Çok saçma gelse de öyleydi ve canımı yakıyordu.
Kendi annesine düşman olan kemiklerim ve kemiklere dost olan güneş.
Düşmanımın dostu, düşmanımdır.
Güneş bana rahat vermeyecekti anlaşılan. Bu seferde sırtım yanıyordu. Daha fazla -zorlasamda- uyuyamayacağımı anlayıp gözlerimi yavaşça araladım. Direk yatağın altına bakıyordum. Gözlerim kendine geldiğinde yatağın altındaki kısımda halının kirden griye dönmüş olduğunu gördüm. Saç telleri, toz birikintisi, su şişesi kapağı ve tek başına boynu bükük yatan çorap.. ööğğ!
Burnum alarm sinyallerini çalmaya başlamıştı bile. Yerimden doğrulurken çoktan istem dışı ardı ardına hapşuruyordum. Oda temizdi ama sanırım sadece görünür yerleri için geçerliydi bu kural.
Burnumu sanki üzerine kuş pislemişçesine hunharca ve canımı acıtarak temizliyordum. İyice ayaklandığımda gözüm Yekta'ya kaydı.
Çok huzurlu görünüyordu. Melekler gibi. İki eli yastığın altında, yüz üstü, saçları birbirine girmiş, yarı çıplak, kafasını yastığa gömdüğü için dudakları büzüşmüş, ağzından salyalar akan bir şekilde uyuyordu. Üzerindeki ekoseli pijamanın karakteriyle olan inanılmaz bir zıtlık uyumu vardı. Zıt ama uyumlu.
Her ne kadar erkeklere karşı bir mesafem olsa da unutulmaması gereken bir şey vardı. O da, ben bir kızdım.
Ona karşı bir ilgi duymuyorum zaten, sadece vücudu güzel. Evet iğrenç bir insandı, evet beni zorla peşinden sürüklüyordu, evet tam bir piçti ve evet çok yakışıklıydı. Çok çok derinlerimde de olsa gözlerim, yüz üstü yatmasına ve karın kaslarını görememeye üzülüyordu ama Yekta piçi uyurken bile içimdeki şeyleri harekete geçirmeyi başarıyordu. Başarma yoluysa geniş inanılmaz sert görünen sırtıydı.. Adi!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÖRÜNMEZ
RomansaBelki birinin hikayesi iyi olsaydı toparlayabilirlerdi ama ya ikiside yıpranmış, yıllarca kullanılmış ve yırtılmaya yüz tutmuş kazaklar gibiyse.. İşte bu kötü. Kardeşinin doğumunda annesini kaybetmiş, babasının toparlayamamasıyla yalnızlığa mahkum v...