Dün, Bugün, Tekrar Dün

240 7 0
                                    

Güzel günler geçiriyordum. Esra'ya sürpriz doğum günü hazırlayacaktım. Oda benim gibiydi. Hiçbir zaman doğum günü kullanmamış kişilerden. Sabah 7 de kalkıp Etimesgut'a Kenan abinin yanına yola çıkmıştım en güzel pastayı onlar yapıyor diye. 120 km mesafede. Gittim pastayı hazırladım mekana da Kezban'ı yolladım orayı ayarlayacaktı. Esra'nın ablası Eda'nın haberi vardı o Esra'yı oyalıyordu. Esra'da bana baskı yapıyordu vaktim kalmadı nerde kaldın sen diye. Hızlandık iyice Kenan abi beni parka bıraktı ordan Kezban'ın yanına gitti. Onlar pastayı mekanı ayarladıktan sonra Esra'yla sarıldık birazcık fırça yedim. Sustum tabi. Bir şey yapamıycam doğum gününe demiştim. Sorun değil yanıma gelsen yeter demişti. Beklentisini sıfıra indirmiştim ki sürprizden haberi olmasın. Eda geldi yanımıza bana işareti çaktı. Bende hayatım hava soğuk gel hadi cafeye gidelim dedim. Görürdüm içeri girdiğinde çoğu arkadaşı ve benim arkadaşlarım vardı. Iyi ki doğdun Esra sesleri yükseliyordu o ara. Herkes diyeceğini dedi sarıldı. Ben Esra'yı aldım Kenan abiye manzaralı bir tepeye çektirdim. Orda bagajı açtım aldım kutuyu. Kenan abim bize musade etti indi arabadan. Esra kutuyu açtı. 4 tane boyanmış desenli yumurta vardı. Üzerinde "Annen, Baban, Kardeşin, Sevdiceğin" yazıyordu. Ne olduğunu anlamadı ilk başta kır sırayla dedim. Kıyamadan ufak ufak kırdı içlerinde evdekilerin yazmış olduğu doğum günü mesajları vardı. Onları okurken gözleri doldu. Daha sonrasında rulo şeklinde sarılmış kâğıtları tek tek açtı okudu. En sonunda ise üzeri kartınla kaplı bir şey vardı. Kartonu kaldırdı ve bir kitap gördü. Kitabın yazarı kısmında benim adım ön ve arka kapaklarda da bizim resmimiz vardı. Kitabın adı ; Bir Turkuaz Sevda, Arka  kapağında da Sonsuz Aşkın Son Çifti yazıyordu. Herkes öyle bilirdi bizi sosyal medya'da. Bir sayfa bizi paylaşacağı zaman altına Sonsuz Aşkın Son Çifti etiketini atardı. Kitabı okumaya başladı. Bizim aşkımızın en başından en sonuna kadar hepsi yazıyordu tek tek en ince detayına kadar. O gün en mutlu günlerinden birisiydi Esra'nın. Hep öyle kalması tek dileğimdi. Namus şeref sözü vermiştik biz ayrılmamak için. Tabi Esra ablasının oyunuyla bozmuştu bunu. Hâlâ devam ediyor sanıyordu. Günlerden bir gün Ayşe adında bir arkadaşıyla facebook üzerinden bir tartışma yaşıyor. Saat 18.20 10 dakika kalmış benim işten çıkmama. Yusuf sana birsey söylüycem ama kızma bana diyor. Tamam söyle diyorum. Biz canberkle konuştuk dedi. Beynimden vurulmuşa döndüm. Canberk Esra'nın benden önce sevdiği çocuktu. Erkek olarak delirdim kıskançlığım beynimi ele geçirmişti. Düşünemiyordum. Ağzıma ne geldiyse saymak istiyordum ama ona yazmadım. Sadece arkadaşlarından o çocuğun numarasını istedim. Esra hala sadece ilişkimizi konuştuk oda iliskisini anlattı tarzında beni ikna etmeye çalışıyordu. Ikna olmuyordum tabikide o çocuğu bulup onunla konuşup gerekirse ağzını burnunu kırmalıydım. Kimsede yok numarası nasıl oluyorsa. En sonunda hesabını buldum ve yazdım bir kez daha duyarsam senin kemiklerini kırar kafanı koparırım cocuk dedim tek bir kelime dahi edemedi. Etmeye kalkışsa lakin koşa koşa 30 km'yi gider bulur döverdim onu. Esra'yı süründürmeye başladım. En sonunda buluşacaktık o güne kadar ne kadar soğuk davranılırsa davranmıştım. Buluşmaya gittim Eda geldi öncesinde Esra kuafördeymiş. Elinde iki balıkla geldi. Bunlar ne demiştim senin bunlar dedi bıraktı Esra birazdan gelir dedi gitti. Eda gidince gergin yüzüm biraz yumuşamıştı balıklarla oynuyordum çok tatlılardı. Esra gelince yine kaskatı kesildim. Kahkul kestirmişti. Nefret ederim kahkulden. Ona çok yakışmıştı. Aşktandır dedim geçtim. Sarılmak istedi izin vermedim. Yapma Yusuf dedi. Sen beni aldattın Esra diye vurgulaya vurgulaya söyledim. Ağlamaya başladı hemde hıçkırarak. Kalbim ağrıdı dayanamadım sarıldım. Tamam geçti bidaha yapmayacaksın sana güveniyorum ben dedim hafiflettim ağlamasını. Günü bir şekilde geçirdik. Aldığı balıklar çok yaşamadı öldüler ama Esra'ya söyleyemedim. Doğum gününde de komşusu bakamadığı için köpeğini getirmişti  daha 20 günlük yavru golden tipinde. Ondan aldım o yavruyu eve getirdim evdekiler ilk başta biraz ters yapsalarda hepsi benden çok sevdi benden çok oynadı onunla. Büyüdü büyüdü ve artık ona bir yuva yapmanın zamanı gelmişti bahçede. Hazırladık artık bahçedeydi. Pasa koymuştum adını. Çok özlüyorum senide Paşam. Her neyse Esra'yla o kadar saçma sapan hallere geldik ki canımız her gün çok sıkkın her gün kavgalı olmuştu. Ben Canberk dedikce oda Sena diyordu. Geçmişimizden vuruyorduk birbirimizi. Ayrıldık sonunda. Pursaklarda bir cafeye gitmiştim. Alt katta Sena vardı. O var diye üst kata çıkmıştım. Esra ordaymış aradı beni lütfen çık ordan dedi oturuyorum arkadaşlarımlayım çıkamam dedim 5 dakika geçmeden Eda geldi kapıda da Esra. Yusuf bir konuşalım gel dediler gizlim saklım yok konuşun dedim. Yusuf hadi sizin yemininiz var dedi Eda. Bizim yeminimiz 28 Agustosta bitti ablan bitirdi Esra bitirdi siz bitirdiniz şimdi gidin konusmak istemiyorum dedim. Gittiler. 20 Ağustos doğum günümdü. Yalnız geçirdim yine yanıma bile gelmemişti. Gelememişti de denebilir. Sürekli buluşma ayarlayan bir kadın doğum günüm icin bulamamıştı buda ayrı bir ironiydi tabi. Mesajla geçiştirmişti. 1 hafta sonrasında da ayrılmıştı benden. Ne çok dün'e bugüne döndüm yine bu yazımda. Sen kitap yazarsın 120 sayfalık sana mesaj atarlar 120 karakterlik. Hayat böyledir işte. Ne zaman hangi taraf diğerinden bir tık fazla sever, tüm yük onun sırtına biner.  Hayatın düzeni müzeni yok. Inşallah bir gün denginizi bulursunuz.

Dün, Bugün, YarınHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin