O

85 2 0
                                    

Sarhoşluk, kusma vakaları bitmiş Aysel'le Yağmur Ankaraya gitmiş. Sonrasında birkaç mevzu olup Ümit'le Yağmur ayrılmıştı. Bizde saçlarımızı 3 numaraya vurmuştuk. Biz Aysel'le devam ediyorduk. O sıralar evimin yanına açılan cafe'ye ara sıra iner oturur çay içerdik. Fiyatları çok uygun olduğu için eve de sipariş verirdik. Hamburger+Patates+Kola 5 tl'ydi. Yeme de yanında yat. Akşamları inelim dediğimde Aysel sıkıntı yapıyordu. Yarım saate evde ol gibi emirler veriyordu çocuk gönderir gibi. Dedim ya bir tasma takmamıştı. Bu hareketleriyle çoktan geçirmişti tasmayı boynuma. Günün birisinde içtiğimiz çayların parasını almadı Hasan abi. Çocuğunun doğum günü olduğu için bide bize pasta ikram etmişti.

Ertesi gün sabah okula geç kaldığımda evde bir şeyler hazırlamak yerine cafeye indim oradan yerim dedim. İndiğimde ilk defa gördüğüm alımlı bir kız vardı. Hasan abi yok mu dedim yok dedi. Açım ben bir şeyler hazırlar mısın dedim. Ben yapamam ki dedi. Tost yap bari dedim. Biraz düşündü tamam onu yaparım nasıl olsun dedi. Karışık istedim. Baya bir sürdü tostu yapması. Gecikmiştim iyice geciktim hızlıca yedim. Her ısırışta kaşar geliyordu sucuğun tadı nerdeyse yok o kadar doldurmuş ki içini. Her neyse akşamına o kızı tekrar görürüm diye gittim yoktu. Diğer kız vardı. Oda Mehmetle beni her gördüğünde 'geldi yine tipini s*ktiklerim' bakışı atardı. Hoşlanmıyordu bizden belli. Çayımızı içtik Hasan abiyle sohbet edip eve çıktık. Sabahları da gitmeye başladık. Kokoreç yapıyorlarmış. Nasıl sevdiğimi tanıyanlar bilir. İlki geldi yedik 2. 3. Derken abi 5.leri yolla dedik. Kızla gözgöze geldik. Maşallah dercesine şaşırdı ve baktı. Bende ilgisini çekiyor diye yiyordum sanırım. En son tıkandım yiyemedim. Orda Hasan abinin diğer ortağıyla karşılaştık onunla da biraz konuştuk ama o Hasan abi gibi içten değildi bir soğukluk vardı biraz da kurnazlık. Gel zaman git zaman samimi olmaya başladık sabah dükkanı birlikte açar gece birlikte kapatır olduk. O kızla konuşmak istiyordum ama cesaret edemiyordum. Ara sıra yardımlaşırken konuşuyorduk.

Bir gün dükkanı kapatacakken Mehmete dedim ki Şenay'a bir şeyler yazalım kağıtlarıda yapıştıralım her yere. O açıyordu çünkü cafeyi sabahları. 4 gibi de işten çıkıp okula gidiyordu. Bir sürü güzel şey söyledim. Yazdı hepsini Mehmet yazısı güzel olduğu için. En sonunda da 'Mola İstanbul'un amelesi' yazdı ve gülücük koydu. Ertesi gün yazılarla karşılaşınca çok mutlu olmuştu. Bu sürpriz onu mutlu etmişti. Bizimle iyice samimi olmuştu. İşime yaramıştı. Cafeden her çıktığında elinde telefon vardı ve birisini arıyordu. Sevgilisi var diye içime oturuyordu öküz. Aysel'den kurtulacaksam eğer o benim tek ve en güzel çıkışım olacaktı.

Birkaç gün sonrasında diğer çalışan Kübra Ankaralı olduğumu öğrenmiş ve ilk defa gülümsemişti bize karşı. Neresinden falan diye sohbet ettiğimizde şimdi sevdim seni demişti. Hasan abiye abi whatsapp grubu açalım hep beraber gülelim eğlenelim diyorduk. O bahaneyle onun numarasını alacaktım. O günün sonunda Mehmetle düşünüp dedik ki. Bu kıza da bir şeyler yazalım cebine koyalım kötü hissetmesin dedik. Mehmet tutup 'Mola İstanbul'un Gülü' yazmış cebine koymuştu. Oda giderken cebinde görüp okuyup döndü ve dedi ki 'bende sizi seviyorum' deyip gülümsemişti. Ben o gece Aysel'e ayrılalım dedim. Neden falan derken ayrıldık bitti deyip noktalamıştım. Eğer ki devam etse ondan intikam alacaktım. Bana o kadar yalan söylemesinin cezası olarak fotoğraflarını doğum gününde herkesin önünde sergileyip ayrılacaktım. Vicdanım beni rahat ettirmedi. Hiçbir şey yapmadan ayrılıyım dedim.

Ertesi gün cafede abi ayrıldım sevgilimden diye bağırıyorum nerdeyse. O duysun diye. Duymuş. Kübra demiş ona. Ortalıkta ayrıldım diye mutlu mutlu geziniyor diye. Aralarında ne konuştular bilmiyorum.

Whatsapp grubu kuruldu. Kübra, Mehmet in yazdığı notu sağolun çocuklar diye gruba attı fotoğrafı. O gün girmedim gruba. Ertesi gün cafeye geldiğimde o bana çok soğuktu. Bir şey mi var dediğimde yok vs diye geçiştiriyordu. Hasan abiye sordum abi neyi var diye oda bana sordu bir şey mi dediniz diye. Sonrasında Hasan abi konuşturmaya başladı. Neyim olacak ki benim abi amelesiyim ya zaten buranın diye başladı içini dökmeye. O an jeton dank etti. Kıskanmıştı Kübra'ya yazılan diğer notu. Hemen affettirmeye çalıştım ben yazmadım onu benim fikrim değildi diyerek aradan sıyrılmaya çalıştım olmadı. Saatlerce ilgilendim onunla hoşuna gittiğinin farkında değildim ama gidiyormuş aslında. Sonrasında kapıda çakmakla uğraşırken elim yandı. İçeri gittim su tutmaya. O ara gördü noldu falan derken içi sızladı yüzünden hissettim. Hemen ilgilendi benimle. Elimi sildi temizledi yarabandı yapıştırdı. O sıralar dükkanda dolanan deli kız Büşra bir yandan bülbül gibi sesiyle şarkı söylüyor bir yandan da video çekiyor. O sırada O benim elime yarabandı yapıştırıyordu. Ben ise videoda olduğu gibi gözlerimi bir an alamıyordum ondan o ara da o da bir an başını kaldırıp bana baktı ve işte o bakış herşeyi başlattı sanırım. Etkilenmiştim. Daha sonrasında ufak fıstık gelmişti. Ceylin. Çiğdem hanımın kızı :)) Onun doğum günüymüş Mehmetle eğlendirmek için müziği son ses verip noel baba şapkalarımızı takmıştık dans etmeye başlamıştık. O sıra Büşra Ceylin ve O gülümsüyordu onları eğlendiriyorduk. O sıra bir selfie yaptı Büşra. O'nun yanındaydım yakındık birbirimize. Mutluydum. Sonrasında diğer noel şapkasını o taktı ve ilk kez sadece ikimiz bir fotoğraf çekindik hala durur arşivimde. Şaşırmadınız tabiki. Dev gibi bir arşivim var :) O gün araya giren konularla unutturdum kızgınlığını. Mehmetle daha sonra çıktık cafeden babasından arabayı almaya. Arabayı almaya giderken o ve Büşrayı gezdirelim mi hem de kaynaşmış oluruz diye bir fikir attım ortaya Mehmet kabul etti. Aradım onu hazırlanın sizi almaya geliyoruz diye. Aldık cafenin biraz uzağından. Dükkandakiler bilmesin diye. Yavaştan dolaşmaya başladık. İlk başta ben önde oturuyordum onlar arkada. Şarkı söylüyordu Büşra. Bizde ara sıra katılıyorduk ona. Videoda sadece onu çekiyordum. Bir ucunda da ben gözüküyordum. Utanıp gülümsüyordu. Ara sıra kamerayı unutup bana bakışlarını gördükçe kalbim hızla çarpıyordu. O sıralarda "Bir ayrılık şarkısı seç" adlı şarkıyı söylüyordu Büşra. "Aynanın karşısına geç 'yüzüme bak' dediğinde bana doğru eğilip söylemişti bende başımı çevirdiğimde bütün tatlılığıyla 'benim için' diyerek devam ettirmişti şarkıyı. Bir iki saat böyle dolandıktan sonra Büşrayla O'nu eve bırakıp bekledik. Sonra tekrar aradılar. Ben bu sefer arkaya oturmuştum Büşrayı öne aldık. Bende onunla arkaya geçmiştim ^^ Mehmet arabayla bir sağ bir sol yaptıkça biz birbirimize çarpıyorduk. Artık bilinçli olarak çarpmaya başladık hoşumuza gidiyordu. İlk okulda sevdiğin kızın saçını çekmek gibi bir şeydi 😂 Çok eğlenceliydi. Sonrasında ellerimiz birbirine değdi. Yavaş yavaş eller üst üste geldi ve en sonunda parmaklarımızı kenetlemiştik. Kampüste ki otoparka geldiğimizde Yusuf napıyosun biz iş arkadaşıyız sadece demişti gülümseyerek tabi ki dedim hadi açta kapıyı inelim arkadaşım dedim. Gülümseyerek indik. Direk Mehmetin yanına gidip oğlum elele tutuştuk lan dedim hadiii dedi sevindi oda şaşırdı birazda. Girdik cafeye iki waffle söyleyecektik. Birisi Mehmetle Büşra'ya diğeri benimle ona. Seçenek kağıtları geldi onunla ben hadi ikimizde ayrı ayrı yapalım bakalım ne olacak dedi. İkimizde birbirimizinkini birebir doldurmuştuk. O ara yine göz göze geldik. Waffle'ları yiyip kalkmıştık. Onlar orda kaldı işleri olduğunu söylediler bizde Mehmet'le çektik bir yere oturduk. Mehmet sevgilisiyle takılacaktı onun arkadaşı Asiye de gelecekmiş. Takılalım mı 4'ümüz dedi olur dedim. Geldiler beni almaya bine binecekken o aradı beni. Ben bosnadayım istersen gel biraz takılırız dedi. Olur dedim Mehmeti unutup. Mehmet'e dedim ben gideyim bozuk bir şekilde gitme dercesine iyi tamam falan dedi. Diğer kız da takılacaz sanıp ümitlenmişti. Sonra ben Bosna'ya indim ve onu aradım Cafe Caffein'in önündeyim dedi gittim oraya. Tüm sevecenliğiyle bekliyordu beni. Oturduk bizim cafeye toptan mal getiren çocukla birlikte. Hiçte sevmem tipini sevdiğimi. Herneyae sonra arabasına bindik. Onunla ben arkadaydık o arabadan inip bir dükkana gittiğinde yattı göğsüme sarıldı bana. Olmuştuk sanırım biz. Çok mutluydum o an bitmesin istiyordum. Onları bırakınca bana sormuştu o çocuk "Sevgili misiniz diye" yok öyle arkadaşız falan dedim. Eve geçip onunla güzel bir sohbet arkasına kalplerle o koca günü kapattık. Yepyeni bir hayat başlıyordu. Dün'e dönmeden edemiyordum. Eğlenceli sevimli tatlı halleriyle ne de benziyordu Esra'ya. Ah be günler kahpe günler...

Dün, Bugün, YarınHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin