→Arkadaşlar,
Yeni bölümün çok geciktiğini biliyoruz. Fakat herkesin olduğu gibi, bizim de yoğun birkaç haftamız oldu. Malum, sınavlar. Artık sınavlar da bittiğine göre, rahatız. Yeni bölümü daha da uzatacaktık, ama sizi daha fazla bekletmemek için bundan vazgeçtik. Yorum ve votelerinizi bekliyoruz. :)
İyi okumalar ! :)←Bir erkeğin en çok istediği şey tam karşımdaydı. Dünyada eşi benzeri bulunmayacak kadar güzel görünüyordu. Cennet'ten düşmüş bir hediye gibiydi. Asla vazgeçemeyeceğim, hep yanımda olmasını istediğim şey...
Fazla uzatmaya gerek yok. Makaronlar bir sepetin içinde sanki bana "Beni ye" dermiş gibi bakıyordu. Yemezsem ayıp olur düşüncesiyle elimi sepete doğru uzattım. O anda yediğim darbeyle bundan vazgeçtim. Makaronların lezzetinden beni mahrum bırakan kişiyi görebilmek için kafamı biraz yukarı kaldırdığımda bir çift ela gözle karşı karşıya geldim. Makarondan bile güzel gözlerdi. Ama bakışları beni biraz ürkütmüştü. Cesaretimi toplayıp Bay Sherwood'un tuttuğu kolumu sertçe çektim.
" Ben ki, dünyanın gördüğü en yakışıklı insan. Ben ki, bu okulun Einstein'i. Sen kimsin ki bana makaronları yedirmemeye cürret edersin?!" diye bağırdım arkamda sinirle beni dürtükleyip duran Bay Sherwood'u görmezden gelerek.
" Asıl sen kimsin ki makaronlarıma saldırıyorsun!"
"Bu kadar yeter çocuklar! Ran! Çabuk müdürün odasına! Küçük Hanım, siz de yerinize geçin."
-SAKURA-
Önümdeki çocuğa tiksintiyle bakarak yerime geçtim. O pis obur az kalsın öğle yemeğimi yiyecekti. Ahmak. Müdürün odasına gittiğine göre sanırım serserinin önde gideni. Zaten okulun adı kadar öğrencileri de anormal (Okulun adı X).
Merakla yanımdaki kıza döndüm. Selam bile vermeden, "Bu çocuğun sorunu ne? " diye sordum.
Bana şaşkın şaşkın bakarak cevap verdi.
"Ran mı? Onun sorunu herkesle. Kimse neyi olduğunu bilmiyor anlayacağın. Bir de ilk günden biyoloji öğretmenine laf atma çabası yok mu? Müdürün odasını boyladı. "
Tam tahmin ettiğim gibi. Bunu kehanet olarak görmedim, sonuçta her okulun kendini beğenmiş bir aptalı vardır. Tek sorun, bu çocuk akıl hastasıydı. Ondan nefret edecektim, bundan adım gibi emindim.
Tüm dersi boş boş sınıfı inceleyerek geçirince biraz bunalmıştım. Teneffüs zili çalınca yerimden kalktığım gibi sepetimi de aldım ve kapıya yöneldim.
-RAN-
Müdürün odasını incelerken, Bay Sherwood beni Bay "Fish"er'a ispiyonlamakla meşguldü.
" Bu kabul edilemez, Bay Fisher! Boyu yeterince uzun, evet. Ama bu konuda bana hakaret etmesi kesinlikle, hiç bir şekilde kabul E-Dİ-LE-MEZ! Bir de benim dersimde bana evrim teorisini anlatıyor. "
Müdürün sert bakışları bir anda yumuşamış ve yüzünde hafif bir gülümseme belirmişti. Gülümsemesi yavaş yavaş kendini alaycı bir kahkahaya bıraktı. Ben müdürün kahkahasına eşlik ederken, Bay Sherwood'un yüzü şaşkınlık ve öfkeyle gerildi. Müdürün bunu farketmesiyle ortamdaki yumuşak hava dağıldı ve Bay "Fish"er yapmacık bir ciddiyetle bakışlarını bana çevirerek konuşmaya başladı.
" Haklısınız, Bay Sherwood. Ran, ceza olarak bugün lavaboyu ve öğretmenler odasını temizleyeceksin. "
Tam cezaya karşı çıkacakken Bay Sherwood'un piyangoyu kazanmışçasına sevindiğini gördüm. Whatsapp durumumu "Ölmeye hazır mısın, Bay Sherwood? Muhahahas. " olarak değiştirmezsem ben de Ran değilim.
**OKUL ÇIKIŞI**
Çıkış zilinin çalmasıyla yerimden fırladım. Öğretmenin son söylediklerini duymazdan gelerek kendimi sınıftan dışarı attım. Tam dış kapıya varmıştım ki Sakura'nın hala yüzünden silinmeyen nefret dolu gülümsemesiyle karşı karşıya geldim. Ne olduğunu bile anlamadan kendimi yerde düşmüş bir şekilde buldum. (Rankiler yani fanlarım bu duruma üzüldüğünüzü biliyorum. Ama kendimi daha da acındırmak için size başımdan geçen bu acı anı daha ayrıntılı anlatacağım. Sakura'nın garip gülümsemesine karşılık vermek isterken dış kapının açılmasıyla o güzel yüzümü mahvetmesi bir oldu. Daha sonra bunlar yetmezmiş gibi bir şeye takılmamla merdivenlerden aşağı düştüm. Tanrı'ya şükür merdivenler üç basamaklıydı da, çok ciddi bir şey olmadı. )
Başımdan akıp duran kana aldırmadan neye takıldığımı öğrenmek için arkama baktım. Bu sabah benim elimden kılpayı kurtulan ukala yaratığı gördüm. Onun da bakışları benimki gibi öfkeyle doluydu. Bir şey söylemek için tam ağzımı açmıştım ki o çocuk benden önce davranarak konuştu.
" Kız kardeşimden uzak dur, ufaklık. " Bana bunu söylerken yumruklarını sıktığını farkettim.
Sakura da bu soğuk havadan rahatsız olmuş olacak ki, elini çocuğun omzuna koydu.
"Onu rahat bırak, Keita. Uğraşmaya değmez. " dedi göz ucuyla bana bakarak. Bunu söylerken sabahki şeytan tekrar belirdi ve kolumu dürtüp, " Tam sırası, dostum. Bitir işini. " dedi. İlk defa benim gibi düşünmeye başladın, aferin , diye şeytanımı överken birden ayağa kalktım ve Keita denen çocuğun yüzüne yumruğu yapıştırdığım gibi koşmaya başladım.
Koşarken bir yandan da, "Japonya'ın en yakışıklı erkeğinden yumruk yediğin için kendini şanslı hissetmelisin. Üzülme Keita, yakında daha fazlasını da tadacaksın!" diye bağırıyordum.Not:
☆Şeytan, Ran'ın iç sesidir. Kendisi ona bu isimle hitap etmektedir.
☆Ran'ın tabiriyle okuyucularımız 'Ranki'lerdir! :)Multimedia Sakura ;)