Perşembe günü, benim için okulun en hızlı bittiği gündü. Bu güne ait olan bütün dersleri sevdiğim için, ne zaman bittiğini asla anlamazdım. Aynı şekilde neticelenmesinden duyduğum tatminle, okulumun kısa bir mesafe ötesinde olan kütüphaneye gitmek için harekete geçtim. Kütüphanenin sessiz ortamında kitap okumaktan daha çok zevk aldığım hiçbir şey yoktu çünkü.
Okulun bahçesine adım atmıştım ki, Megan birden yanımda belirivererek beni korkuttu.
"Konuşmamız gerek." Sesi o kadar ciddiydi ki, bu içime anlamsız bir korku saldı.
"Sana da merhaba Megan," dedim. "O telefon konuşmasından sonra benimle konuşmak istemezsin sanıyordum."
Kafasını olumsuz anlamda salladı. "Saçmalama. Sen benim en yakın arkadaşımsın ve acayip akıllısın. Haklıydın, yani hâlâ haklısın. Gerçekleri o şekilde duymayı bir an için hazmedememiştim sadece."
"Buna sevindim." Rahatlamıştım. Megan'ı öz kardeşim gibi severdim. Bazen dünyanın en korkunç insanı olabilse de, onu kaybetmeyi hiç istemezdim.
"Bak, konuşmak istediğim başka bir şey. Daha önemli bir şey. Korkunç bir şey!"
Kaşlarımı çattım. "Kötü bir şey mi oldu?"
"Hem de çok kötü."
Ona tam ne olacağını soracaktım ki, bakışlarım Megan'ın üstünden kayıp, başka bir yere odaklandı: Yanında, bana çok tanıdık gelen sarı saçlara sahip bir kızla konuşan abim, Owen'a. Abimin suratında kocaman, mükemmel bir gülümseme vardı. Bu hayatta, onun bu şekilde güldüğü tek bir kız vardı.
Megan bakışlarımı takip etti ve odaklandığım yere baktığında, sinirle ayağını yere vurduğunu duydum. "Sürtüğe bak, dakikasında Owen'ın dibinde bitti. Buna inanamıyorum!"
Kız, birden Owen'a sarıldı ve böylece yüzünü görebildim. Tahmin ettiğim gibiydi. Bu, O'ydu.
"Kancık," dedi Megan. "Hiç değişmemiş."
Arabasının önünde, abime sıkıca sarılan orijinal sarışının adı, Martha Howard'dı. Onu çocukluğumdan beri tanırdım. Bir zamanlar, bizim evin hemen karşısında otururlardı. Kendimi bildiğim andan itibaren, en yakın arkadaşım olmuştu. Yani, belli olaylar yaşanana kadar böyleydi. Onun hakkında bilinmesi gereken garip gerçeklerden biri de, Owen'ın garip bir şekilde onu çok sevmesiydi. Onunla oyunlar oynar, onu parka götürür, her zaman onu bana karşı savunurdu. Tanrı biliyor ya, bu yüzden onu hiç kıskanmamıştım. Çünkü nasıl kendimi bildim bileli Martha ile arkadaşsam, kendimi bildim bileli de Owen'ın nefret ettiği kardeşiydim. Martha ile yedinci sınıfın ikinci dönemine kadar aramız her zaman çok iyi olmuştu. Sonra ben, Bryce adında bir çocuktan hoşlanmaya başlamıştım ve her şey sarpa sarmıştı. Martha, sandığımın aksine dünyanın en korkunç insanıydı. Bunu, hoşlandığımı bile bile Bryce'ı baştan çıkarıp, bekâretini onunla kaybetmesiyle gayet güzel bir şekilde kanıtlamış, bana dünyanın en mükemmel kazığını atmıştı. Sonrasında ise ailesi ile birlikte taşınmış, beni yediğim kazıkla baş başa bırakmıştı. Sanırım Owen ile bu kadar iyi anlaşmasının sebebi buydu, ikisi de korkunç derece kötüydüler.
"Hey!" Megan'ın beni dürtmesiyle daldığım yerden çıktım. "Transtan çıkar mısın artık?"
Boğazımı temizledim. "Pardon, dalmışım işte."
"Eski günler aklına geldi, değil mi?"
Kafamı salladım. Gerçekten sinirim son derece bozulmuştu.
"Seni daha da üzmek istemem, ama bilmen gerekiyor. Kâbus geri döndü. Martha yeniden buraya taşınmış, taşınmakla da kalmayıp, kaydını bizim okula aldırmış." Megan tekrar ikisinin olduğu tarafa baktı. "Iyy, on saattir ahtapot gibi yapıştı çocuğa, bırakmıyor. Öldürürüm ben bu kızı!"
"Owen bundan pek rahatsız olmuşa benzemiyor." Sakinliğimi koruyordum. Hatıraların beni devirmesine izin vermeyecektim.
"O senin abin ve küçüklüğünden beri sana, ona davrandığının çeyreği kadar bile iyi davranmadı Portia. Azıcık bile olsun kıskanmadığına inanamıyorum. Üstelik âşık olduğun çocuğu çalmıştı. Senin yerinde olsam onu ölünceye kadar tokatlardım. Başına gelebilecek her şeyi hak ediyor."
Omuz silktim. "Bu hayatta her zaman kötü insanlar olacak. Hepsiyle mücadele edemem ya. Ben bir süper kahraman değilim."
Hemen arkamızdan, tanıdık bir erkek sesi geldi. "Siz kızlar bu kadar dikkatli neye bakıyorsunuz?""
Başımı sesin sahibine çevirdim. Luke Hemmings, gülümseyerek yanımıza doğru geliyordu. Martha'dan sonra sinirimi kimsenin daha fazla bozamayacağından emindim, ama Luke'u görmek beni daha da öfkelendirdi. Geçen gece banyoda söylediği şeyler hâlâ aklımın bir köşesinde duruyordu.
"Seni ilgilendirmez," dedim dişlerimin arasından. Şu an için Luke beni, en az Owen kadar iğrendiriyordu.
"Vay canına." Luke'un gözleri Owen ile Martha'yı bulunca, ağzı hayretle aralandı. "Owen'ın böyle güldüğünü hiç görmemiştim. Bayağı tuhaf." Tekrar dikkatini bize verdi. "Yanındaki kız kim, tanıyor musunuz?"
"Neden kendisine sormuyorsun?" diye tersledim onu. Kaşlarını çatarak bana döndü. "Aramızda bir problem mi var?"
"Aramızda bir problem olması için ilk önce aramızın olması gerekir."
Mavi gözleri, şirin sayılabilecek bir gülümsemeyle kısıldı. "Sinirli halinden hoşlandım. Öfkeliyken, normalde olduğundan daha güzel görünüyorsun." Bize sırtını dönmeden, geri geri onlara doğru yürüdü. "Şimdi söylediğini yapıp, Owen'dan kızın kim olduğunu öğrenmeye gidiyorum. Sonra görüşürüz."
Sırtını döndü ve koşar adımlarla onların yanına gitti. O gittiği an Megan bana dönüp, "Sana çok fena asılıyor," dedi.
İç geçirdim. "Geçen gece Owen'a onun tipi olmadığımı, esmerlerden hoşlandığını söyledi."
"Zırvalık!"
Şaşkınlıkla Megan'a döndüm. "Ne?"
"Yüzde doksan dokuz nokta dokuz eminim ki, senden hoşlanıyor. Owen sizi yakaladığında muhtemelen korkup bir şey söyleyememiştir. Hem ne diyecekti, kardeşine aşığım lütfen onu becermeme izin ver, falan mı? Owen onu bir güzel döverdi."
"Hoşlanıyor veya hoşlanmıyor, umurumda değil. Ben sadece Owen ve arkadaşlarının olmadığı bir hayat istiyorum."
"Ben de Owen'ı istiyorum," dedi dudak büzerek. "Ama o sinir bozucu derecede güzel, içinden kötülük akan bir sarışını sarmalamakla meşgul."
Göz devirdim. "Ben kütüphaneye gidiyorum."
Hızlı adımlarla yürümeye başladığımda, Megan arkamdan, "beklesene," diye seslendi. Beklemedim. Sadece uzaklaşmak istiyordum. Her şeyden ve herkesten. Bütün günüm yeterince berbat olmuştu ve daha fazla olmasına müsaade etmek istemiyordum. Zaten emindim ki, ilerleyen günler benim için daha da berbat olacaktı.
❄️
Paragraf yorumlarından ziyade gerçek, uzun yorumlar yaparsanız gerçekten dünyanın en mutlu insanı olurum!
Bu arada, sanırım bu bir aşk hikâyesinden çok, abi-kardeş arasındaki ilişkinin daha çok üstünde duran bir hikâye. Deli bir aşk bekleyenler, lütfen beklemesinler çünkü bu, size onu veremez...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
You suck at love // l.h
FanfictionPortia'nın yeni yıldan bir sürü beklentisi vardı. Yeni yıl ise, ona sürpriz yapıp, karşısına yeni yıldan asla beklemeyeceği tek şeyi, aşkı çıkardı.