Ben 5SOSff okurlarına hep çok üşengeçler asla uzun yorum yapmıyorlar, kolaya kaçıyorlar derdim. Bunun böyle olmadığını bana kanıtladığınız, elinizden geldiği kadar uzun yorum yapmaya çalıştığınız için çok teşekkür ederim. Beni acayip mutlu ediyorsunuz, ÇOK TEŞEKKÜR EDERİM SİZİ SEVİYORUM <3
*
"Çok ayakaltında dolanmadan yukarı çık." Owen her zamanki gibi, agresif bir şekilde bana emirler yağdırmaya devam ediyordu. Annemle babam evde olmadığı zaman, ekstra güç kazanmış bir oyun karakterinden farksız olurdu ve şansa bakın ki, onlar yine evde yoktu.
"İstediğim yerde dolanırım, sana ne?" diye çıkıştım. Owen'ın beni kolay sindiremeyeceğini anlaması için kaç yıl geçmesi gerekiyordu, gerçekten merak ediyorum. Çabuk teslim olan biri değildim, hiç olmamıştım, olmayacaktım da.
Owen salona geçerken bana karşılık vermeyi ihmal etmedi. "Arkadaşlarım gelecek. Defol, seni çirkin böcek."
Mutfağa geçip bir şeyler atıştıracaktım, ama vazgeçip onun peşinden salona girdim. Salondaki televizyon karşısında yer alan koltuğa kendimi atıp pişkin pişkin güldüm. "Arkadaşların geliyorsa, kesin kalıyorum."
Owen, televizyon kumandasını aramakla o kadar meşguldü ki, bana laf atmakta biraz gecikti. Kumandayı bulduğunda yüzünü bana döndü ve gözlerini kıstı. "Martha da geliyor. Kalmak istediğine emin misin gerçekten?"
Aptal abimin Martha seviciliğinden bana gına gelmişti, ama bunu ona belli etmedim. "İnan, kalma isteğim biraz olsun bile azalmadı sevgili abiciğim."
"Anneme edebiyat notunu söylememi istiyorsun yani, anladım." Kozunu daha gerçekçi kullanmak için telefonunu cebinden çıkardı. "Arayayım bari."
Gülümsemeyi kesmeden bacak bacak üstüne attım. "Ara lütfen. Zaten bildiği bir şeyi ona söylemek sana ne kazandıracaksa..."
Yüzü düştü, ama güçlü imajından taviz vermedi. "Eğer beş dakika içinde odana çıkmazsan, seni zorla çıkarırım."
"Gerçekten senin arkadaşlarınla takılmak istediğimi mi sanıyorsun?" Hızla ayağa kalktım. "Benim belli bir kalite seviyem var bir kere, çıtamı düşüremem."
"Tanrıya şükür böyle düşünüyorsun! Bizi beğenseydin kahrolurdum."
Ona dil çıkarıp salondan çıktım. Merdivenlerden çıkacaktım ki, kapı çaldı. Bir ay falan önce olsa, Owen'ın arkadaşlarının geldiğini biliyorsam eğer kapının çalması umurumda olmazdı. Tabii artık dengeler değişmişti. Luke'un ardında olduğu bir kapıyı açmak için asla tereddüt etmezdim.
Owen'dan önce kapıya gidip kapıyı açtım. Luke da dâhil, bütün çocuklar kapının önünde duruyorlardı. Tabii benim gözlerim, sadece birinin üstüne odaklanmıştı.
"Sen hâlâ yukarı çıkmadın mı?" diye azarladı Owen beni, birden arkamda belirerek. Ama çok sevgili arkadaşları gürültülü bir şekilde içeri doluşunca, dikkati tamamen onlara kaydı.
İçeri en son Luke girdi. Bir şey söylemek yerine, sadece gülümsedi. Yanımdan geçerken parmaklarının parmaklarıma değdiğini hissettim. Bilerek mi yapmıştı bilmiyordum, ama bunun beni baştan aşağı ürperttiği kesindi.
Kapıyı kapatıp, koridoru kaplayan, dikkatlerini ne olduğunu göremediğim bir şeye vermiş belalı çeteye döndüm.
"Büyükbabam bunun büyülü olduğuna yemin etti," dedi Calum. "Bu aleti kullanarak gerçekten büyükannemi gördüğünü bile söyledi."
"Büyükbaban kaç yaşında?" diye sordu Owen. "Sadece bunamış olmasın?"
Calum sanki büyükbabasından değil de, kendisinden bahsediyormuş gibi bir özgüvenle konuştu. "Seksen dokuz, ama sana bana taş çıkartır."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
You suck at love // l.h
FanfictionPortia'nın yeni yıldan bir sürü beklentisi vardı. Yeni yıl ise, ona sürpriz yapıp, karşısına yeni yıldan asla beklemeyeceği tek şeyi, aşkı çıkardı.