Sonunda yazabildim!! Bunu çoğunlukla sınıf arkideşim İsmail'e erkek kafasını anlamak için hikayenin konusunu anlatıp, cevap almama borçluyum. O olmasa, on yıl daha yazamayabilirdim. Bu yüzden İsmail için bi' teşekkür alalım 😂
*
"Onunla aynı arabaya binmek istemiyorum. Hatta mümkünse onunla aynı havayı solumak bile istemiyorum!"
"Abine 'o' diyemezsin." Annem bıkkınlıkla yüzünü buruşturdu. "Siz ikiniz birbirinize saygı duymayı ne zaman öğreneceksiniz?"
Geri adım atmayacağımı belli etmek istercesine kollarımı göğsümde birleştirdim. "Eğer saygıyı hak etseydi, ona saygı duyardım."
Annem bana söz geçiremeyeceğini anladığında, dış kapının hemen yanında, duvara yaslanmış ve gözlerini üzerimize dikmiş Owen'a döndü. "Kardeşinin seninle gelmesini sağlamak için bir şeyler yapar mısın lütfen?"
Owen omuz silkti. "İsterse bu soğukta okula kadar yürüyüp donabilir. Mantıklı seçeneği kendi başına seçemiyorsa, neden seçmesi için uğraşmamız gerekiyor ki? Bir aptallık yapıyorsan, bunun sonuçlarına katlanmak zorundasındır."
Annem başını onaylamayan bir şekilde salladı. "Babana gerçekten çok benziyorsun."
"Babam ne kadar iyi bir insansa, Owen o kadar kötü," diye karşı çıktım. "Hiç benzemiyorlar. Biraz bile."
Owen bana kötü bir bakış attı. "Sana fikrini soran olmadı."
"Ben özgür bir insanım, fikrimi söyleyebilmem için birinin fikrimi sormasına gerek yok, sivri zekâlı."
"Yeter!" diye bağırdı birden annem. "Şimdi çıkıp, okula gidiyorsunuz. Birlikte!"
Tereddütle anneme baktım. "Ya gitmezsek?"
Annem bakışları üstümde, kollarını beline yerleştirdi. "Sana okul dışı bütün aktiviteleri yasaklarım. Yemin ediyorum, eğer gitmemekte biraz daha diretirsen, Megan'ın bu eve adım atmasını bile yasaklarım."
Owen şaşırtıcı bir şekilde araya girdi. "Megan'ın gelmesini niye yasaklıyorsun ki, o ne yaptı?"
Annem, Owen'a cevap vermek yerine, öfkeyle dolu bir bakış attı. Owen başını öne eğdi ve annemin dikkati tekrar benim üstümde toplanmış oldu.
Eh, kesinlikle Owen ile okula gitmekten başka şansım yoktu. Annem beni yapabileceği en iyi şekilde tehdit etmişti. Oflayıp, "Tamam," dedim. Başka hiçbir şey söylemeden montumu ve sırt çantamı kaptığım gibi dışarı çıktım. Hava normalde olduğundan çok daha soğuktu. Sanırım evden havalı bir çıkış yapmadan önce, montumu giysem iyi olurdu.
Donarak Owen'ın arabasının yanına gittim. Kapıyı açmaya çalıştım, ama kilitli olduğu için açılmıyordu. Anlık bir sinirle kapı kolunu zorladım.
"Montunu giymeyen sensin ve neden yaptığın salaklığın bedelini arabama ödetiyorsun?" Owen, sürücü koltuğunun yanındaki kapıya yürürken, bakışlarını üstümde tuttu. Ona homurdanarak karşılık verdim. Birkaç saniye içinde kapıyı açtı ve hızla arabaya bindim. Owen da binip, arabayı çalıştırdı. Araba hareket ettiğinde, başımı pencereye çevirerek Owen ile aramızda geçebilecek herhangi bir konuşmaya sonuna kadar kapalı olduğumu kendi yolumla belli ettim. Onun da benimle konuşmaya meraklı olmadığını biliyordum, sadece içimdeki başkaldırma isteğini bir türlü yok edemiyordum.
Yolculuğun ilk on beş dakikası büyük bir sessizlikle geçti. Owen konuşarak beni şaşırtmasa, bu sessizliğin sonsuza dek sürebileceğine kendimi inandırabilirdim. Hatta böyle olması hoşuma bile giderdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
You suck at love // l.h
FanfictionPortia'nın yeni yıldan bir sürü beklentisi vardı. Yeni yıl ise, ona sürpriz yapıp, karşısına yeni yıldan asla beklemeyeceği tek şeyi, aşkı çıkardı.