12. Bölüm

2.3K 234 240
                                    

Her güzel şeyin bir sonu vardır. Owen ile aramızın sütliman olmasının da bu tarz güzel şeylerden biri olduğunu biliyordum. O kadar inanılması güçtü ki, alışmak yerine bozulmasını beklemekten kendimi alıkoyamıyordum. Bu şey uzun sürmeyecekti. Bitiverecekti ve alışmamak, kendime yapabileceğim en büyük iyilikti. Tabii beklediğim şey gerçekleştiğinde, kendime ne kadar aksini söyleyip dursam da, aslında bu duruma alıştığımı anladım. Peki beklediğim şey nasıl mı gerçekleşti?

Her şey, Owen'ın, ben bilgisayarda proje ödevimi yazmaya çalışırken odama dalmasıyla başladı.

"Hazırlan, akşam dışarı çıkıyoruz."

Kaşlarımı kaldırdım. "Neden, nereye ve annem hayatta izin vermez."

Owen'ın suratında sevimli mi sevimli bir gülümseme belirdi. "Annemden çoktan izin aldım, partiye gidiyoruz ve neden soruna gelecek olursak, çünkü ben öyle istiyorum. Şimdi, halletmem gereken işlerim var."

Kapıyı açıp, hızla dışarı çıktı. Şok olmuş bir şekilde kapıya bakakaldım. Ne yapmayı amaçlıyordu ki? Beni onca yıldır partilerden uzak tutmak için elinden geleni yapmıştı, şimdi kendi elleriyle beni bir partiye mi götürüyordu?

Beş saniye bile geçmemişti ki, Owen tekrar kapıyı açtı ve bana parıldayan gözlerle baktı. Eli kapı kolunu tutuyordu, başını hafifçe kapıdan çıkarmıştı. "Megan'a haber vermeyi unutma. O da gelsin."

Tekrar kapıyı kapatacaktı ki, yarıda durup tekrar açtı. Bu sefer gözlerini kısmış, ciddi bir şekilde bakıyordu. "Ve son olarak, açık herhangi bir şey giydiğini görürsem, o kıyafeti üstünde yakarım."

Bir şey dememe fırsat bırakmadan kapıyı kapattı. Adım seslerinden uzaklaştığını anladım. Gerçekten, ne yapmayı amaçlıyordu?

Telefonumu alıp Megan'ı aradım. Telefonu ikinci çalışta açtı. "Efendim?"

"Çok garip bir şey oldu," dedim arkama yaslanarak.

Sesi heyecanla yükseldi. "Yoksa Owen senden, bana yüzük beğenebilmek için yardım mı istedi?"

Gözlerimi devirdim. "Yo, hayır. Bu, onun yanında çok çok daha az garip kalıyor."

"Tüh," dedi, sesi hayal kırıklığına uğramış gibi çıkıyordu. "Ne oldu o zaman?"

"Owen az önce odama gelip beni bir partiye götüreceğini söyledi."

"Seni mi? Partiye?" Megan kahkahalara boğuldu. Gülmeyi kestiğinde, "sen ciddi misin?" diye sordu, hayretle.

"Ciddiyim. Ben de şaşırdım. Owen'ın benim partilere gitmemle alakalı ne düşündüğünü bilirsin."

Megan konuştuğunda, sesi her an kahkaha atmaya başlayabilecek gibi çıkıyordu. "Bir kez sen gitmek için tutturduğun partiye gidemeyesin diye, seni odana kilitlemişti." Kıkırdadı. "Deli çocuk."

"Heyecandan deliye dönmeyeceksen, bir şey daha söyleyeceğim."

"Ne?"

"Çığlık atmayacağına veya herhangi bir anormal şey yapmayacağına söz ver."

"Tamam, tamam. Heyecanlandırma da söyle işte!"

"Owen," dedim inanılmaz bir yavaşlıkta. "Seni de çağırıyor."

"Ne?" Megan, büyük bir çığlık kopararak, telefonumun hoparlörüne de, kulağıma da büyük bir kötülük yapmış oldu.

"Çığlık atmayacağına söz vermiştin," dedim yüzümü buruşturarak.

"Sana atmadım ki! Owen bana mesaj atmış, ona çıldırdım."

"Ne?" Bağırma sırası bendeydi. "Abim sana mesaj mı atmış?"

You suck at love // l.hHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin