9. Bölüm

18 0 0
                                    

Yağmur arttıkça arttı. Ara sokaklarda yürüyorduk. Ceketini ikimizin başı girecek şekilde altına aldı.

-Belki bu ıslandığımız son yağmur Cancan, bırak ıslanalım doyasıya.

-Ya hasta olursan sonra?

-Bakmaya gelmez misin bana?

-Hazır çorba içersen yaparım.

-Hazır çorba iyileştirir mi sanki?

-Nane limon kaynatırım o zaman sana. Üstüne battaniye örterim. Her tarafta sümüklü peçete bırakırsın sen bir de. Onları toplarım.

-Çok mu dağınık görünüyorum ordan.

-Az olmadığı kesin de çok mu orasını bilemem.

Yüzüne baktım, derin derin. Ilk defa ona uzun süre bu kadar çok bakabiliyordum. Gülümsedi bana, ben de ona gülümsedim. Öyle bir gülümsemesi vardı ki kendisinden bile kıskanıyordum. Aynalara gülmesin istercesine kıskanıyordum.

-Neden bu kadar vazgeçilmezsin? diye sordu Can. Seni gördüğüm ilk günden beri aklımdan bir an olsun çıkmadın.

-Sen vazgeçilmez olduğumu düşündüğün için öyleyimdir belki de?

-Başka bir nedeni var bence. Bana böyle güzel bakmasaydın, o kadar içten gülmeseydin belki vazgeçerdim senden.

-Senin onu nasıl gördüğün önemli Cancan. O kadar temiz ki gözlerin, çamuru bile su olarak görebiliyorsun.

-Seni çok seviyorum uyku! Tahminlerinin az kalacağı kadar çok.

-Ben de seni seviyorum Cancan, kalbimin sevebileceği en büyük sevgiyle seviyorum.

Ikimiz de konuşmadık yol boyunca. Benim öksürük krizim bozmasaydı ne iyi olurdu ama.

-Hasta olacaksın demiştim sana.

-Olur öyle arada, korkma. Hem her yağmur yağarken dışarda yağmuru izlerdim ben, alışığım yani.

-Olsun, sana bi'şey olmasından korkuyorum ben. Korkamaz mıyım?

-Dene bakalım. Korktun mu?

-Çok, o yüzden eve gidiyoruz şimdi.

-O kadar kolay mı benden kurtulmak Can bey? Ben hasta olurken sana ne olacak. Sen de doğru eve gidiyorsun.

-Sen camdan aşağı bak, ben seni izlerim. Eve gidersem yine özlerim.

-Olmaz, eve yürü bakalım. Sonra arar sorarım nerdesin diye.

-Ya inanmazsan bana? Delil ister misin?

-Sana kendimden çok güveniyorum ben Cancan, ne desen inanırım, bana sevginden eminim hem, yalan söylemezsin ki bana.

-Hep böyle dürüst kalalım olur mu?

-Her zaman.

-Eğer bir gün beni sevmekten vazgeçersen yalan söyleme, anlat her şeyi bana. Anlayışla karşılarım ben.

-Bidaha böyle şeyler söyleme Cancan. Sen demez misin üzülmeni istemiyorum diye.

O an ayrılığı düşündüm. Can olmasa ne olurdu acaba? Yaşayabilir miydim o olmadan? Ne kadar imkansız geliyor şimdi. Beni eve bıraktığında arkamdan el salladı. Giderken arkamı döndüm, ona doğru koşmaya başladım. Bu düşünceler kötü hissettirmişti beni. Sarıldım sımsıkı. Tüm özlemimi gidermek için. Dayanamadım, hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım. Gözyaşlarım biraz daha aksaydı sel olabilirdi. Hıçkırıklarımı duyunca beni geriye iktirip gözlerime çok dikkatli baktı Can, korkmuş gibiydi;

-Uyku ne oldu? Bişey mi gördün, ne hatırladın? Uyku kendine gel!

-Cancan,

Sakın beni bir gün bırakma olur mu?

Gidersen ölürüm ben.

Beni öldürme olur mu?

Can birden bana öyle bir sarıldı ki, hani korkmuş bir çocuğa ailesi sımsıkı sarılır ya, işte öyle. Sildi gözyaşlarımı;

-Asla böyle düşünme bir daha, ağlama da tamam mı?

-Ama seni çok seviyorum ben. Bunu derken bile kendimi tutamıyordum. Tekrar sarıldı bana. Hadi gir artık eve dedi. Gir, üşütme.

"Hayaller Yazınca Güzel"Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin