13. Bölüm

8 0 0
                                    

Ah salak kafam! Alarmı niye kurmam ki ben. Buse'nin nasıl kızacağından emindim. Telefonu elime alırken 20den fazla cevapsız olmaması için dua ediyordum. O da neydi öyle?! 37 cevapsız arama? Ah, ne yapacaktım şimdi? Aramasam hemen yanına gitsem? Yok öyle daha çok kızardı. Tek çaremi uygulmak zorundaydım. Daha ilk çalmadan sonra açmıştı ve o ses kulaklarımı yitirmeme sebep olabilirdi;

-Nerdesin sen?!!

-Sanırım duyma yetkimi kaybettim, dedim alaycı bir sesle. Kız bana orda sinirli ve ben hala espri yapma çabalarınd.. Her neyse işte.

-Eğer 5 dakika içinde burada olmazsan seni öldürürüm Dünya!

Bu bahsettiği kişi ben miydim? Genelde bunu gerçek dünya için söylerdi. Dünyayı sevmeyen, içindekileri seven herkes gibi biriydi işte. Ne, herkes böyle değil midir? Koyu gri pantolon ve açık mavi t-shirt giyip altıma da beyaz sporlarımı geçirdikten sonra kaykayımı alıp doğruca parka gittim. Malum 5 dakika! Evet, bizim kaykay günlerimiz vardı ve evet kabul ediyorum bu malcaydı. Hayır! Tabiki de kaykaya binmek değil malca olan. Onun için gün belirlemek. Her perşembe.. 6 dakika 29 saniye diye bana sinirli şekilde bakıp arkamdan koşturmaya başladı. Kaykayla nomal koşmam arasındaki uçuk farkı göremeyecek kadar aptal değildim. O arkamda koşarken ben önde kaykayla uzaklaşıyordum;

-Gel buraya Dünya! Kaçma gel dedim!

-Canıma mı susadım. Üstelik bu genç yaşta derken ona dil çıkarmak için arkama döndüğümde pat diye bir ses duydum. Kendimi hastane odasında bulmuştum. Arada olan hiçbir şeyi hatırlayamıyordum. Buse yanımda ağlamaya başlamıştı. Ne çok duygusal bir kızdır bu!

-Papyon, kes ağlamayı. Rahat yok mu bana hiçbir yerde?

-S-sen uyandın mı?

-Ordan bakınca uykumda konuşuyor gibi mi duruyorum?

Hemen bana sarıldı.

-Özür dilerim, çok özür dilerim. Hepsi benim yüzü..

Hemen ağzını kapattım. Bu sözden nefret ederdim. "Benim yüzümden" İlla hikayesi olacak değil ya, zevk işte. Nefret ediyordum. Evet, böyle farklı nefretlerim olabilir. Ne yani? Çok mu anormalim. Evet, biraz sanırım.

Hemen doktor çağırdı. Sanki ameliyattan çıkmışım gibi davranmayı kesmeleri gerekti artık. Kendimi kötü hissetmeme neden oluyorlardı. Doktor yanıma gelip dik dik baktıktan sonra beni yiyecek sandım. Gözlerimi sıkıca kapattım. Buse çıkacakken onu durdurup elimi tut dedim. Neden böyle yapıyordum? Doktor insan mı yer, kafan nerde senin Dünya? Of, bu hastaneler bana hiç iyi gelmiyordu. Hemen kurtulmak istiyordum burdan, hem de hemen. Bir kaç muayeneden sonra doktorun 'taburcu olabilirsiniz' sözü doktoru bana şirin adammış gibi gösterdi. Belki de öyleydi, bilmiyorum. Hemen ayağa kalkıp gidiyordum ki doktor eski haliyle 'bu ne hız' deyince yerime tekrar yattım. O doktorun gülümsemesi cidden çok hoştu. Ton ton dedeler olur ya böyle, Super Mario kıyafetli. İşte tam onlar gibi gülmüştü. Tüm doktorlar öyle oldaydı yemin ediyorum hastaneleri sevebilirdim. Gerçekten. Buse kalkmama yardım ederken doktor arkasına dönüp,

-Bu arada, 2 hafta boyunca ayağa kalkmak yok.

-Neee?!! çığlığım gerçekten Buserninkiler yanında bir hiçtş. Ama baya etkş yapmıştı. Yani kaykayda mı yok?

-Ellerinle kullanıyorsan niye olmasın kızım, dedi ve gitti.

Şaka mı bu adam? Espri yaptığını mı sanıyordu? Ah, hayır. Şakanın sırası değil. Cidden çok iğrençti. Orda o espriden sonra gülebilirdi. Ama gülmedi. Tek teselli kaynağım buydu.

"Hayaller Yazınca Güzel"Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin