Hızlı hızlı merdivenleri çıkarak Krystal'i buldum. Aklımda Kris'in gülüşü vardı. Neden bu kadar etkilendiğimi anlamadım ama şeyden galiba.. Şeyy.. Hani şimdi o nadir gülüyor ya,heh ondan işte :))
Krystal'in yanına oturduğum da etrafa saf saf gülücük atıyordum. O da kesin yüzüme aval aval bakıyordu,eminim.
"Unnie! Daha ne kadar böyle kalacaksın! Anlat artık,meraklandırma beni! "
Krystal'in ince ve cırtlak sesi kulaklarımı kanatmıştı... Ona doğru döndüm ve ;
"Soojung ne yapacağım?"
Bana doğru baktı ve bağırmaya başladı..
"YAAA JESSİCA!!! BENİ DELİ ETMEYE Mİ ÇALIŞIYORSUN ? OLAYI ANLAT DA SANA YARDIMCI OLAYIM!!"
Kafasına bir tane vurdum;
"Ablana bağırmaya nasıl cürret edersin ? Neyse anlatıyorum beni iyi dinle;
Şimdi sınıfta hoca yerleri değiştirdi Taeyeon ile beni ayırdı. Taeyeon'u Kris'in yanına oturttu. Kris kim diye soracak olursan söyleyeyim. Bizim sınıftan bir çocuk. Sonra Taeyeon kalemliğini unutmuş sırada bende oma fırlatırken Kris'in kafasına geldi :( Biraz ağırdı bu nedenle Kris'in kafası şişti. Hoca bizi aldı müdüre götürdü ve hoca beni azarlarken Kris kolumdan tuttu beni dışarı çıkarttı. Biraz konuştuktan sonra kantine indik bişeyler atıştırdık ve Kris'in arkadaşları geldi bizi sevgili falan sandılar bende utançtan yanına geldim :)"
Krystal şaşkın bakışlarla yüzüme bakıyordu. O da haklı okulun ilk haftasından müdürün odasında olmama mı üzülsün,Kris ile aramızda yaşananlara mı gülsün...
"Unnie bende görmek istiyorum o çocuğu lütfen lütfen lütfen~"
Krystal'in aegyo dolu sözleri karşısındaki ki sevimliliğine dayanamayıp ;
"Sonraki tenefüs gel gösteririm" Dedim ve zil çaldığı için sınıfıma doğru yola koyuldum.
Kris ve arkadaşları da sınıfa yeni giriyordu. Hepsi tek tek girdi en arkada Kris vardı. Bende yavaş yavaş yürüyordum kapıda karşılaşmamak için. Sanki o da hissetmiş gibi yavaş yavaş yürüyordu. Kapıya vardığımızda ikimizde aynı anda geldik. Kris bana ;
"Önce sen gir" dedikten sonra ben sınıfıma adımımı attım. Havalı görünmek bazen sizi rezil de edebilir :) Kafam yukarda yürürken bir şeye takıldım. Yere düşeceğimi sanıp gözlerimi kapattım fakat belime dolanan bir el ve Kris ile karşılaştım. Ben onun gözlerinin içine bakarken o da bana bakıyordu. Utandım ve kalkmaya çalıştım. Kris beni sıkıca tutuyordu ilk deneyişte başaramadım. Ben tam Kris'e bişey söyleyeceğim sırada o benden önce davrandı. Kris sımsıkı tuttuğunu belimden ellerini yavaşsa çekti ve beni bıraktı. Kafamı eğerek yerine geçtim ve o da arkamdan sıradına oturdu. Utançtan kimsenin suratına bakamıyorum.
Zil çaldı ve kafamı gömerek yattım. Daha sonra Krystal gelmiş olmalı ki beni hırpalıyordu. Kafamı kaldırıp ona baktım ve boş boş bakışlar atmaya başladım.
"Unnie hani gösterecektin bana K..."
Hızlıca elimi ağzına götürdüm ve;
"Şşşşşş!! Az daha bağırsaydın alt katlar duymamış"
Ellerimi ağzından çektim ve gözlerimle sıraya oturması için işaret ettim.
"Bak şimdi şu kapı kenarındaki sıranın en arkasına bak. Gördün mü? En soldaki çocuk Kris işte"
Krystal çocuğa nasıl baktıysa artık bende Kris'e döndüğümde şaşkın bakışlar atıyordu.
"Ya Krystal! İnsan çaktırmadan bakar! Hiç mi öğrenmedin böyle şeyleri ya.."
"Unnie bişey diyeceğim, çocuk iyi olmasına çok iyi de..."
"Geveleyip durma anlat Soojung"
"Sanki ben bu çocuğu bir yerde gördüm"
"Dayak yiyeceksin şimdi! Meraklandırma insanı anlat!"
"Bizim sınıfta bir kız. Hemen ön sıramda oturuyor. Geçen gün sevdiği çocuğun fotoğraflarını gösterirken yanlışlıkla görebilmiştim. Üst sınıflardan olduğunu söylemişti ama o çocuk mu emin değilim."
"Peki aralarında bişey var mı?"
"O kadarını bilmiyorum ama bişeyler anlatıyordu"
"Neler anlatıyordu?"
"Bugün göz göze geldik.." gibi şeyler söylüyordu."
"Soojung kızın ismini biliyor musun?"
"Yujin olabilir"
Soojung'u kolundan tutup sınıflarına doğru ilerlemeye başladım. O da arkamdan geliyordu.
"Çok merak ettim göster bana"
Dedikten sonra sınıfa girdik ve Soojung'un sırasına oturduk.
Gözleriyle önümdeki kızı işaret ediyordu. Kalktım ve "Ben gidiyorum" dedim.
Giderken kızın suratına da ucundan ucundan baktım. Şimdi ego yapmak gibi olmasın ama ben daha güzelim :)
Sınıfıma doğru yürümeye başladım. Sınıfa girdiğimde sırama oturdum ve ders için hazırlıklarımı yaptım. Hoca sınıfa elinde kağıtlar ile girince karıma ağrılar girdi. Kitapları kaldırın deneme sınavı olacaksınız. Hocalar birdenbire ellerinde kağıt ile gelince oluşan o sancıyı bilirsiniz... Söylene söylene kitaplarımı çantama koydum. Hoca kağıtları dağıttı ve sınıfta oluşan sessizlik sonrası herkes çözmeye koyuldu. Neyse ki derslerime çalışan bir kızım. Sorular bana basit geliyordu. Hepsini yaptım ve bitirdim. Zil çalana kadar da vermeme gibi bir huyum var bunun için bekledim. Beklerken acaba Kris ne yapıyor diye de düşünmedim değil. Ona doğru bakmak istedim fakat bakarsam anlaşılır diye kafamı sıraya gömdüm ve zilin çalmasını bekledim.
Zil çaldı ve hoca sınav kağıtlarını topladı. Tenefüste herkes "Kanka o soruyu ne yaptın?" Gibi sorularla kafa şişiriyordu. Hayır yani! Öğrenince ne olucak? onu anlamıyorum. Midemden gelen gurultuları duyunca sıramda kalktım, kantine doğru ilerledim. Birkaç bişey alıp, cam kenarında bir masaya oturdum ve dışarıyı izlemeye başladım. O sırada karşıma biri oturdu. Şaşkınlıkla ona baktım. Bu Chen'di hatırlıyorum. Kris'in yakın arkadaşlarından biri. Ayrıca çokta eğlenceli bir çocuk. Pek fazla konuşmuşluğumuz olmasa da sınıfta yaptığı esprileri bilmeyen yoktur. Ben Chen'e bakarken o da öksürdü ve "Şey, izin almadan oturdum ama bir sakıncası varsa kalkabilirim" dedi. Şimdi çocuğa kalk diyemem. Bende "Önemli değil oturabilirsin" diye geçiştirdim.
"Bu arada sen geçen Kris ile oturan kızsın dimi? Adın neydi? Şeyy,hatırladım Jessica!"
Dedikten sonra gülebildim. "Evet Jessica sende Chen olmalısın?" Dedim. O da nazikçe güldü ve neden geldiğini merak ettiğim konuya giriş yapmaya hazırlandı.
"Aslında ben şey için geldim~" dedi. Çok meraklandığım için "Ne için?" Diye sormadan edemedim..
"Ya geçen yanına bir kız geldi. Yakın arkadaşın galiba. Sana da benziyor oysa ki.. Neyse o kızın sevgilisi var mı? Bizim tayfadan biri baya beğenmişte.."
"Hee sen Soojung'u diyorsun. Kardeşim o benim. Sevgilisi yok yani en azından ben öyle biliyorum. Fakat ben Soojung'dan hoşlanan kişiyi bilmiyorum onun için buna izin veremem ama kim olduğunu söylersen belki bişeyler yaparım.."
"Tanır mısın ? Bilmem ama.. Jongin yani biraz esmer olan"
"Aa evet hatırladım.. Peki neden kendisi gelmedi de seni gönderdi?" Dedikten hemen sonra Jongin de geldi.
"Jongin sensin değil mi?" Diye sordum. O da başını eğip;
"Evet benim" dedi.
Kafam bir hayli karıştı. Ne yapacağımı bilemedim. Soojung'a sormadan hareket edersem beni keser.. Konuyu dağıtmam lazım bu sayede Soojung'un yanına gidebilirim.
"O zaman ben kardeşimin yanına gideyim. Ağzından birkaç laf alayım. Sınıfta görüşürüz. Dedikten sonra Jongin'in gözleri güldü :)
Merdivenlerden hızla çıktım ve Soojung'un sınıfına girdim. Sırasında usulca oturmuş, kitap okuyordu. Yavaşça yanına oturdum ve sırtını sıvazladım.
"Eee Soojung nasılsın?"
"Unnie bişey mi oldu?"
"Yoo sadece sordum"
"Kitap okuyorum gördüğün gibi!"
"Soojung nedir bu havaların? Neyse bişey diyeceğim sana ama bağırma~"
"Ne diyeceksin?"
"Hoşlandığın biri var mı?"
"Yok!"
"Hadi amaa... Ben senin ablanım bilmeye hakkım var."
"Unnie gerçekten yok. Hiçbir çocuk ilgimi çekmedi. Şu sınıfa bak sence yakışıklı bir çocuk var mı?"
"Hımm.. Şey diyeceğim, bizim sınıfta bir çocuk var. Tam senin ideal tipin. Uzun boylu, esmer,nazik,beyefendi,yakışıklı da.. Tanıştırayım mı?"
"Çocuğu görmeden,tanımadan bişey diyemem.."
"O zaman çıkışta buluşuyorsunuz."
"Unnie ben öyle bişey demedim.."
"Kapının orada ol"
Soojung'u dinlemeden sınıfa çıktım. Jongin ben girince meraklı gözlerle bana baktı. Hemen yanlarına gittim. Oldukça da kalabalıklar,insanın aklı karışıyor. Ben yanlarına gittiğimde hepsi gözlerini bana dikmişti. Bende hepsine tek tek baktım, o yoktu. 11 kişilerdi, tam konuşmaya başlayacaktım ki Kris gelmiş olmalı hepsi benden bir adım uzaklaştı. O an farkettim bana yakın duruyorlarmış. Bakışlarımı Jongin'e çevirdim;
"Çıkışta benim gel!"
Kai bana başını salladı. Hepsi şaşkın bakışlarla bana bakıyordu. Gülmeye başladılar..
"Kardeşim ile tanıştıracağım ! Herşeyi yanlış anlamaya çok mu bayılıyorsunuz siz?"
Gülenler sustu. Kris ile göz göze geldim. O bu sıralar konuşmuyordu. Daha sonrasında sırama geçtim.
***
Kai
Heyecandan bayılmak üzere olduğumu farkettim. Yerimde duramıyordum. Saatte inadına ilerlemiyordu. Biraz oyalandım, defterimi falan karaladım. Sonunda zil çalabildi. Bizim tayfa toplanmış, bana iyi şanslar diledikten sonra gitmeye koyuldular. Hepsi arkasına bakmadan giderken;
"Durun! İçinizden biri benimle gelsin"
Dedim ve hepsi durmuş birbirlerine bakıyordu.
"Ben tek gidemem. Jessica kardeşinin yanında olacak sizlerden biri de benim yanımda dursun."
En sonunda Chen atladı ortaya.
"Ben gelebilirim, merak ediyorum." Kris bakışlarını Chen'e çevirdi;
"Ben giderim size gerek yok!" Hepsi başını salladı bende gülümsedim.
Kris'e işaret edip yürümeye başladım.
"Ya Kris! Bacaklarım titriyor.."
"Olum ilk defa mı bir kızla tanışacaksın? Sakin ol!"
"Ya ne biliyim.. Bu arada şey diyeceğim. Biz orda konuşurken sizde Jessica ile mi konuşsanız?"
"Jongin! Yürü beni dellendirme"
Bu çocuğu anlamıyorum.. Kızı kıskanıyor, bizi sürekli "Ona bakmayın" diye uyarıyor. Sonra bişey deyince biz suçlu oluyoruz...
Kapının oraya baktığımda Soojung oradaydı. Kris'e ;
"Bayılırsam tut beni" dedim, o da güldü.
Kızların yanına vardığımızda sesimi düzelttim, kendimi tanıttım.
"Merhaba ben Kai.. Şey Jongin yani" dedim ve elimi uzattım.
Arkadaşlar aramızda hepimiz kısa isimler kullanırız ben Kai'yi kullanmaya alıştım tabi~
Bana baktı ve;
"Bende Soojung. Krystal'i de kullanıyorum. Memnun oldum" dedi ve elimi sıktı.
Elleri ellerime değdi... Galiba terledim. Burası sıcak mı oldu ne ?
Ortalık biraz sessizleşti ve Jessica araya girdi;
"Ben gideyim. Jongin sen Soojung'u eve bırakırsın olur mu?"
"Merak etme Jessica."
Jessica güldü ve başını eğdi. Kris'e baktığımda o da Jessica'nın gülüşüne gülüyordu. Biliyorum. Seviyor işte biliyorum.
Kris de;
"O zaman bende gideyim, siz takılın. Jessica'yı da eve bırakırım. Malum, okul çıkışı.."
"Hadi siz gidin" dedim ve güldüm.Jessica
Kris ile yürürken ikimizde çok sessizdik. Ne o konuşuyordu, ne ben.. Sessizliğim ardından eve vardık ve ben;
"Teşekkür ederim eşlik ettiğin için~" dedim.
"Önemli değil. Yarın görüşürüz" dedi. Birbirimize el salladıktan sonra eve girdim.
Nedense üzerimde bir yorgunluk var. Kendimi odama attım, ve yatağa atladım. Aklım Soojung'da kaldı. Yatağımda doğruldum ve yanımdaki masadan kitabımı aldım. Ben kitap okurken çoktan 2 saat geçmiş bile. Kapımı biri tıkırdadı.
"Girebilirsin" dedikten sonra, içeri ağzı kulaklarına varan Soojung girdi. Onun bu şapşik haline güldükten sonra yanıma oturması için işaret ettim.
"Unnieeeeeee!!!"
Soojung salak salak çığlık atıyordu.
"Unnie Jongin çok iyi bir çocuk. Oldukça nazik ve de çok utangaç~"
Ona gülümsedim ve "Gününüz nasıl geçti?" diye sordum.
"Jongin beni bir kafeye götürdü. Hava da çok sıcak değil zaten kapalı alan iyi oldu. Sonra oturduk ve o bir sürü şey söyledi. Kahvelerimizi içtikten sonra bana itiraf etti~ ayayayaya utandım yaaa"
Soojung bu haliyle oldukça sevimliydi.
"Peki şuan çıkıyor musunuz?"
"Uhmm.. Aslında çıkabilirdik. Fakat bu halimizi daha da sevdiğimiz için biraz daha bekleyebiliriz diye düşündüm. Hem onu daha iyi tanırım" dedi.
Soojung'a sıkıca sarıldım o da beni kucakladı.
"Hadi git yat dinlen. Yorulmuş olmalısın" dedikten sonra başını salladı ve odasına doğru yola koyuldu. Giderken bana öpücük yollamayı da unutmadı tabi.
Bazen beni uyuz etsede çok seviyorum onu. Bende göz kapaklarımı zar zor tuttuğum için yatağın içine girdim. Üzerimi iyice örttüm ve kendimi uykuya bıraktım.Merhaba 👋🏻 Şimdi diyebilirsiniz "Kaistal ne alaka" diye.. Fakat eğer ortaya bir ilişki katarsam Krissica'yı daha güzel bir şekilde kaynaştırabilirim. Umarım beğenmişsinizdir😗
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İce Prince and İce Princess
FanfictionKris ve Jessica'nın lise zamanlarında ki aşklarını keşfetmeye hazır mısınız? O zaman keyifli okumalar..