9.BÖLÜM "TABUT"

264 18 13
                                    

      Yerden doğrulup Daniel 'ın sesine doğru ilerledim. İçimde buruk bir acı vardı. Hem Ella'yı bulmak , hem de bu evden gitmeyi istiyordum.

     Daniel 'in yanına vardığımda ağzım açık kaldı.Bir Daniel'e bir yerdeki tabuta bakıyordum. Bu tabut nereden gelmişti şimdi ? Kapağı yarısına kadar açık olan kismindan çıplak kadın ayaklarını görebiliyordum. Tekrar Daniel'e baktığımda acı bir şekilde yere baktığını gördüm. Ellerini dizlerinin hizasında birleştirmişti ve hiç konuşmuyordu. Bu hali beni ürkütmüştü. Neden böyleydi ?

    Her zaman tabutlardan ve ölülerden korkmuşumdur. Daniel ise benim aksime korkmazdı. Ne oldu neden böyle duruyor? diye düşünürken adımlarımın geriye doğru kaçtığını hissettim. Bu tür seylerden ciddi anlamda korkuyordum. Daniel'ı dürtüp " Neler oluyor ? Bu tabut ne" desemde cevap vermedi. Yumruk şeklinde duran elini ısıran ağzı bir an bile konuşmadı.

    Ondan cevap beklemem boşunaydı. Daniel bir kere daha kendini belli etmese olmazdı. Zaten arkadaşlarımı ölü bulmak bana koymuştu. Birde canlı olanlar ölü gibi davranırsa ne yapardım ?

    Sağ ayağımı tabuta doğru yöneltip bir adım attım. Bu bu gün gördüğüm üçüncü ceset olacaktı. Alışmaya bile başladım neredeyse. İkinci adımda tabuta vardım. Titreyen elimi tabutun kapağına uzattığım sırada

"Ella"

dedi Daniel.

Bakmak için arkamı döndüm. Ama Ella yoktu. Demin sessizce oturan Daniel ise ağlıyordu.

"Hani nerede ?" dediğimde alayci bir tonda bana baktı sonra tekrar kafasını yere dikti ve

" Tabuttaki Ella ." dedi

     Demin korkarak yaklaştığım tabuta şimdi koşarak gittim. Kapağını açıp baktım. Tüm vücudumu daha önce hiç hissetmediğim bir duygu kapladı. Tabutta Ella ' nin cesedi yatıyordu. Haykırıp, bağırıp, ağlamak istiyordum. Ellerimi saçlarına götürdüm. Onu hiç bir zaman bu kadar sıkı sarılmıştım. Kafasını göğsüme bastırdım. Bastırdıkça açım daha da arttı. Daha çok ağladım.

    Sarılmayı bıraktığımda karnının üzerindeki kağıt parçasını gördüm. Elimi uzatıp kağıdı aldım. Açtığımda" BU EVDEN GİDİN, BİR GÜN SÜRE VERİYORUM. BU EVDEN GİTMEZSENİZ SIRA SİZE DE GELEBİLİR" yaziyordu.

"Daniel Daniel ! Şuna bak?"

dediğimde kafasını bile kaldırmadı. Bu yüzden oturduğu duvarın kenarına gidip notu önüne attım.

"Şimdi ne yapacağız?"

dedim. Bir bana bir kağıda baktıktan sonra eline aldı ve okudu.

"Ben burdayım sen git" dedi.

    Umutsuzluğu yüzüne vurmuştu. Bir bela gibi başımıza çöken bu evden kurtulmak imkansız mı ? Mutlaka bu evden çıkmamız lazım. Arkadaşlarimiz ne yaparsak yapalım geri gelmeyecekler bu yüzden bu evde kalmanın bir anlamı yok.

    Düşündüklerimi Daniel' e de söyledim ama o hiç oralı olmadı. Kendine gelmesi lazımdı . Elimle bir kaç kere durttum. Ne bir cevap veriyor, ne de bir kere olsa bakıyordu. Bu hali beni sinir etti.

    Durup dururken ölen üç kişi, kaybolan bir ceset ve salak birinin gönderdiği mesajlar... Ne bok yiyeceğiz ?

    Belki de son kez Ellan'nın tabutunun yanına gittim. Masadan aldığım çiçeği iki elinin arasına koyarken gözümden akan yaşlara engel olamadım. En iyi arkadaşımı son kez bu şekilde uğurlamak istemezdim. Kim isterdi ki ?

KÜÇÜK DAĞ EVİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin