15. Bölüm (Özel Bölüm)

2.3K 192 34
                                    

Luhan kafasını yastığa gömer gömmez yorgana yumuldu ve masa ışığıyla aydınlattığı odasına baktı. Tavanı taradı gözleri. 2 hafta boyunca bir başka tavanla arkadaşlık kurmuştu. Zengin bir tavanla.. Daha uzun ve gösterişli bir tavanla.. Ve evet o tavan çatlaklarla dolu değildi ve yine evet o tavan akıtmıyordu. 
Ama o tavanı özlüyor olmasının sebebi akıtmaması, daha gösterişli ve daha düzgün boyanmış olması değildi. O tavan Kris’in odasında sonlanıyordu. Aynı gökyüzünü paylaşmak herkesin yaşayabileceği bir şeydi ama.. aynı tavan. Bu özeldi. 
Luhan yalnız olmasına hatta sessiz düşünmesine rağmen tüm bu düşüncelerinden utandı ve yorganı kafasına kadar çekti.
Oksijensiz kalmaya yemin etmişçesine yorganın altında savaş veriyordu kendisiyle –ki ani telefon sesi kendisini ürkütene kadar. Luhan ufak bir titreme ardından yanındaki telefona hızla uzandı.
Luhan daha fazla bekletmeden yanıtladı.

“A-aloohhh...”
“Luhan..”
“Hhhh, Wu Fan.. Neden uyumadınhhh..?”
“LUHAN NE YAPIYORSUN?” Luhan korkmaya başlamıştı. Kris aniden bağırarak konuşuyordu.
“B-benh.. Uzanıyorumhhh..”
“Luhan.. sen.. neden.... yani.. neden.. nefes.. nefesesin?..”
Luhan aniden yatakta doğruldu. Gözleri öyle açılmıştı ki, gerçekten suç üstü yakalanmış gibi hissediyordu. Kris’in sesi.. Tarif edemiyordu ama.. Hayalkırıklığıyla karışık tedirginlik? Evet bunun birkaç boy büyüğü kabul edilebilirdi. 
“B-ben.. Oh.. Şu an iyi mi?” Luhan dudaklarını kemirdi. Düşünmeden konuşmamalıydı.
“Aaaa.. evet. Ama az önce.. Yani.. sen iyi misin?”
“TABİİ Kİ! HARİKAYIM!!” ---Luhan Kris’i rahatlatmaya çalışıyordu.
“H-harika?” ---Evet çok rahatlatmıştı(!)
“Eeee..” Luhan açıkça yanlış anladığını söylemek istiyordu ama ya Kris yanlış anlamamış değilse.. Belki yine kendi kendine panik yaşıyordu.
Luhan aniden –kendince- en doğru açıklamayı şakıdı. 
“Eeee.... Yorganın altındaydım!”
“Lanet olsun Luhan. O kahrolası yorganın altında ne yapıyorsun?!”
“Neden bağırıyorsun? UTANMIŞTIM!” Luhan aniden söylediği son kelimeden ötürü ağzını kapadı.
“NE?! KİMDEN UTANDIN? LUHAN NEREDESİN VE NE SİKİM YAPIYORSUN?!”
Luhan biraz olsun Kris’i tanıyorsa, şu an üstünü giymeye çalışıyordu ve bunu başardığı an kapısında alacaktı soluğu. 
“ŞU AN AKLINDAN NELER GEÇİYOR WU FAN? BEN UTANDIM ÇÜNKÜ-“
“ÇÜNKÜ NE?”
“ÇÜNKÜ SENİ DÜŞÜNÜYORDUM BOK WUFAN!”
“BOK MU?”
“O CÜMLE “BOK”TAN DAHA ÖNEMLİ ŞEYLER İÇERİYOR!!!!!”
“Hey.. Beni mi... düşünüyordun?”
“Tebrikler!” Luhan Kris onu görmese bile dudağını büzüp kaşlarını çatmayı ihmal etmedi.
“Luhan..”
“Hm?” Luhan bu defa omuzlarını indirip kaldırıyordu, sağ tarafında Kris varmışçasına.
“Peki neden beni düşünürken... yorganın altına giriyorsun?..” Kris’in sesi bu defa “masum” geliyordu. Başka bir zaman olsa Luhan kendini tutamaz gülerdi ama bu sefer başka bir “suç”la itham ediliyordu.
“B-b-ben.. D-dedim y-ya.. u-utanmıştım!”
“Neden? Hakkımda neler düşünüyordun?”
“WUFAN!”
Kris’in kahkaha sesleri Luhan’ın daha fazla kızarmasına sebep olmuştu.
“Pekala pekala.” Kris gülmesini engeleyyebilirse her şey daha güzel olacaktı.
“Şimdi tekrar pijamalarını giyip yatağa girebilirsin.” Luhan hala bozuk atan tavırlarla konuştu ve az evvel kendisini utanç kuyusuna düşüren yatağına tekrar gömüldü.
“Oh..” Kris şaşırmış gibiydi. “Beni o kadar tanıyor musun gerçekten?”
“İyi bir bakıcıyım.”
“Oh doğru. HEY BAKICI DEMİŞKEN SENİN YÜZÜNDEN ASIL ARAMA SEBEBİMİ UNUTUYORDUM..”
“BENİM YÜZÜMDEN Mİ SEN BENİM O TARZ BİR ŞEYİ YAPTIĞ-aissh!” Luhan konuştukça sinirleniyordu.
“Ah.. Pekala. Özür dilerim. Aaaa... Aslında... Ben.. Zica ile konuştum.”
“Zicayla mı konuştun? Neden?”
“Bizi yarın evine çağırıyor. Bizim için bir şeyler hazırlayacağını aç gitmemiz gerektiğini söyledi.”
“Oh.. Bu harika olur. Ama neden siz ikiniz.. konuştunuz?”
“Zica da harika biri olduğumu anlamış olmalı.” 
Luhan dudaklarını yukarı kaldırdı ve ikinci bir omuz silkmeyi gerçekleştirdi.
“Seni yarın alırım. Yarın tüm gün beraber zaman geçirelim.” Kris’in gülümsediğinden emindi. Kızgın tavırlarını bozmamak istesede kendine engel olamıyordu. Boğazını temizledi ve onayladı.
“Ihm.. Pekala. Beraber zaman geçirelim.”

Luhan uyumadan önce telefonunda son bir işlem gerçekleştirdi. 
“*Her şey Wufan’ın mutluluğu için kkkkkkkk*”

----*----

“Neden sürekli telefonunla ilgileniyorsun?” Kris Zica’nın bahçeli evine çim yoldan ilerlerlerken kafasını Luhan’ın telefonuna uzattı. Eş zamanlı olarak Luhan hemen telefonu gizledi.
“Navigasyona bakıyordum!”
“Defalarca geldiğimiz yer için neden navigasyona ihtiyaç duyuyorsun?”
“Eeee.. AH ZICA’YI GÖRDÜM!” Luhan hızla Zica’ya koşarken Kris, arkasından bir süre kalın kaşlarını çattı.
***
Baekhyun elindeki mısır ve içecek taşıdığı tepsiyi alçak salon masasına koydu ve playstation koluna asılmış sevgilisine baktı. Chanyeol oyunun gerginliğinden dolayı alt dudağını dişliyordu, Baekhyun o noktaya bakmamaya çalışarak konuştu.
"Hey! Diğer kolu da aktifleştir, tek başına oynuyorsun!!"
"Oh, gel buraya."
Chanyeol önünde dikilmiş çocuğun elini tuttu ve aşağı çekip oturmasını sağladı. Kendisini iyice konumlandırdı. Şimdi sevgilisi bacaklarının ortasında oturuyordu. Chanyeol kollarını Baekhyun'a sardı. Bacaklarını Baekhyun'un iki yanından uzatıp dizlerini kırdı ve Baekhyun da bağdaş kurdu. Playstation oynadıklarında her zaman yaptıkları şeydi bu. Ya da gün içinde yaptıkları en huzurlu şeylerden biri..
***
"JongIn yoksa yine tuz eklemeyi unuttun mu?" Taemin domatesleri küçük küçük doğrarken konuştu. Kai spagettileri boş boş karıştırıyordu.
"Oh tabii ki unutmadım!" Kai gözlerini Taemin'den kaçırdı. Taemin'in kendisine bakmadığına emin olduğu o saniyelerde eli rafa gitti. Hala gözü Taemindeydi. Yavaşça tuzun bulunduğu porselen kavonoza uzandı. 
"HEY YAKALADIM!"
Kai, Taemin'in aniden bağırmasıyla öyle korktu ki kavonoz tezgaha düşüp parçalandı. Kai biraz daha uzun olsa bu korkuyla tavana değebilirdi.

"Oh.." Taemin gülmeden önce Kai'nin iyi olduğundan emin oldu.
"HAHAHAHAHAHAHA!"
"Gülüyor musun?"
"HAHAHAHAHHAHAHAH!"
"Taemin..?" Kai kaşlarını kaldırdı.
"HAHAHHAHHAHA E-EFENDİM HAHAHAH"
"Kavonozun kırıldı sevgilim."
"H-ha?" Taemin aniden tezgahtaki kavonoz ölüsüne baktı. Porselen kavonozu... Öylece yatıyordu tezgahta.
"HAHAHHAHAHAHAHHAHAHAHA!!!"
"Gülme Jong In!"
"AHAHHAHAHAHAHHAHAHAHHAHA"
Kai karnını tutarak,kıpkırmızı olan suratıyla gülmeye devam ediyordu. Kai gülerken bu kadar iyi görünmese, belki sinirleri kolayca bozulabilirdi. Fakat.. Ateş saçması gereken gözleri yine aegyo yapmaya başlamıştı.
"Katil!" diye soludu Taemin, sinirli görünmeye çalışarak.
Başarısız performans! Kai, Taemin'in arkasını dönmeden hemen önce sırıttığını çoktan görmüştü.
***
"Ben etleri hazırlayacağım siz bahçemin keyfini çıkarın ve şehirden uzak bu temiz havayı soluyun."
Zica yine şehir merkezine yakınmadan edemedi ve ikilinin yanından ayrıldı.
"Luhan?"
"E-efendim?"
"Şu telefonu bırakıp yanıma gelir misin?" 
Luhan ikiletmeden tahta masadan tutunarak kalktı ve Kris'in yanına oturdu. Bu sırada telefonu cebine sıkıştırmayı ihmal etmemişti. 
Kris sağ bacağını oturduğu uzun tahta oturağın diğer tarafına attı. Böylece manzarası şu an sadece Luhan'dı. Luhan yan gözüyle Kris'e baksa da konumunu değiştirmeyip karşısındaki ağaçlarla ilgileniyormuş gibi yapmaya devam etti.
"Bana dön." Kris'in sesi oldukça net çıkıyordu.
Luhan ufak bir yutkunmadan sonra Kris ile aynı şekilde oturdu. Bu defa çok yakınlardı. Kris'in bakışları Luhan'ın burnu ve dudakları arasında gidip geliyordu.
"Sabahtan beri kiminle konuşuyorsun Luhan?" Kris Luhan'ın dudaklarına bakarak konuştu.
"K-kimseyle." Luhan şu an titrediğine yemin edebilirdi.
"Her yanlış cevapta 1 cm daha yaklaşacağım. Umarım doğru cevabı hemen söylemezsin."
"N-ne?"
"Tekrar soruyorum. Kiminle konuşuyorsun?" 
"K-kim....seyle..."
Kris bunun üzerine tısladı ve yüzünü dediği gibi Luhan'a yaklaştırdı.
"Kiminle konuşuyorsun Luhan? Bana yalan söyle. İzin veriyorum."
"B-ben.. K-konuşmuyorum."
"Güzel. Devam et." Kris'in sıcak nefesi burnuna değiyordu ve Kris sanki bilerek yapıyormuş gibi tane tane fısıldıyordu. İnkar edilemez ki Luhan'ın gözleri de Kris'in dudaklarınndaydı.
"Kimseyle konuşmuyorsun yani öyle mi?"
"E-evet."
"Luhan?"
"E-evet?"
Kris kafasını sağa yatırıp aradaki mesafeyi kapatmadan önce konuştu. 
"Sen..." dedi fısıldamaya devam ederek "Kime ait olduğunu biliyorsun değil mi?"
"B-ben.." 
"Cevap ver Luhan. Cevap verirsen duracağım. Kime aitsin? Kiminsin?"
"B-b-ben.."
"Oh.. Korkarım duramayacağım." Kris gözlerini bir an olsun Luhan'ın dudaklarından ayırmıyordu. Kurumuş dudaklarını ıslatmak için Luhan'ın tek bir yanlış cevabına daha ihtiyacı vardı.
"D-dur!"
"Cevap ver.... Vermiyor musun? Pekal-"
"SENİNİM!"
Kris üzülmek ve sevinmek arasında gidip geliyordu. Seviniyordu; haftalardır bu kelimeyi duymayı arzulamıştı. Üzülüyordu; bu bahaneyle Luhan'ı bir güzel öpecekti. Ya da her koşulda bunu yapacaktı.

Kris kısa bir an kendini beğenmiş gülümsemesini sürdürdü ve daha fazla zaman kaybetmeden önündeki kuru dudaklara asıldı.

Luhan gözlerini büyüttü ve dengesini sağlamak için Kris'in omzunu tuttu. Bunu asla Kris'e söylemeyecekti ama yanlış cevap vermek hiç bu kadar keyifli olmamıştı.
"HEEEYY SİZİ DAHA ÖNCE DE UYARMAMIŞ MIYDIK? EVİNİZDE OYNAYIN! KAPIDAKİ YAŞLI GÜZEL BAYAN VE BİZ AİLE ÇOCUKLARI, RAHATSIZ OLUYORUZ!!!"
Chanyeol'ün bağrışları ve arkadakilerin kahkaları Kris ile Luhan'ı dondurmuştu. Luhan kapıda kendisine gülen Zica'ya baktı ve utancından kafasını Kris'in omzuna gömdü.

"BAEK BİRAZ SERİN, MONTUMU GİY!"
"AH TAEMIN NEDEN ELLERİNİ CEBİME KOYMUYORSUN?"
"BAEKHYUN ÜŞÜYOR MUSUN? ELLERİNİ ÜFLEYEREK ISITACAĞIM."
"TAEMIN SARIL BANA!!!"
"SIRTIMA ATLA BAEKHYUN TÜM BAHÇEYİ SANA GEZDİRECEĞİM!!"

"Düşünüyorum da Luhan.." dedi Kris, göğsüne kafasını gömmüş çocuğun kulağına. "Beni aldatma fikri bile, bu salakları başımıza bela etmenden daha iyi olabilirdi.." 

Nanny For 2 WeeksHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin