Ertesi gün ikisi de dün akşamın zihin yorgunluğuyla uyandığında gün çoktan öğleyi aşmıştı. Ağladıkları için başları ağrıyordu ve gözleri kuruduğu için sürekli batışıyordu. İkili sırasıyla duşunu aldıktan sonra bir şeyler atıştırarak kahvaltıyı geçiştirmişlerdi.
Daha sonra Jongin derslerinin notlarını alarak odasına çıkmadan önce Kyungsoo'dan akşam ezber yapmak için söz aldı ve akşama değin gözden kayboldu.Akşam saatlerine doğru Kyungsoo karnından gelen seslere daha fazla dayanamayarak buzdolabının üstündeki numaradan pizza sipariş etmeyi düşündü.
Kyungsoo mutfağa giderken zilin çalmasıyla kapıya yöneldi. Kapıyı açıp etrafa baktığında kimseyi göremememişti. Ta ki kapatırken başını aşağıya eğene kadar... Üst kattaki ev arkadaşına seslendi.
"Jongiiiiin!"
Cevap gecikmedi, o da aşağıya seslendi.
"Efendim Kyungsoo?"
Kyungsoo kapının önünde elindeki ayıcığına sıkı sıkı sarılmış çocuğa doğru eğildi.
"Kapının önünde bir çocuk var?"
"Ee, ne olmuş?"
"AMA BU ÇOCUK SANA BENZİYOR!"
"NEEEE???"
Jongin saniyenin onda biri kadar bir sürede merdivenlerden ayakları birbirine dolana dolana kapıya geldiğinde Kyungsoo'yu, kucağındaki ayıcığına sıkı sıkıya sarılmış ve etrafa korkan gözlerle bakan küçük adamla birlikte buldu.
'Böyle bir şey nasıl olur, aynı bana benziyor!" Yavaşça Kyungsoo'yu içeri itelerken dizlerinin üzerine çökerek karşısındaki çocukla aynı boya geldi ve ona sordu.
"Kimsin sen?"
Jongin'in sorduğu soruyla esmer güzeli çocuğun gözleri dolmuş ve ağlamaya başlamadan önce dudakları titremişti. İçini çekene çeke ağlarken küçük ayağıyla önündeki pas pası itekliyordu. Kyungsoo karşısındaki manzaraya daha fazla dayanamayarak Jongin'i yerden kaldırdı ve kendisi çökerek ağlayan çocuğu kucağına çekti ve göz yaşlarını sildi. Daha sonra kucağına aldığı küçükle birlikte oturma odasına geçti ve Jongin de onu takip etti.
Üçlü koltukta aralarında çocukla oturuyorlardı. Kyungsoo ve Jongin birbirlerine bakarken Jongin gözlerinin arasındaki bağı keserek çocuğa yöneldi ve kucağına almak istedi. Tam onu alacağı sırada çocuk yarınlar yokmuş gibi feryadı basmış ve Kyungsoo'ya doğru kollarını uzatmıştı.
Kyungsoo kendisine gelmek için ellerini çırpan çocuğu kucağına çekti ve sırtını hafifçe pışpışlarken sağa sola sallanmaya başladı. Bir yandan da küçüklüğünden hatırında kalan ninnileri mırıldanıyordu. Jongin, Kyungsoo'nun sesiyle kendisinin de mayıştığını hissettiğinde mutfağa giderek kendilerine kahve hazırladı.
Kyungsoo kucağındaki uyuyan meleği uyandırmamak için kısık sesle Jongin'e ikisinden birisinin yatağını hazırlamasını, yatağın etrafına yastıklardan bariyer kurmasını söyledi. Jongin, Kyungsoo'nun yatağını onun istediği şekilde hazırladı ve uyuyan meleği kucağına alarak odaya götürdü. Yatırmadan önce üstündeki küçük montu ve ayakkabılarını çıkardı, yatağın ucuna astı, üstünü de iyice örttüğünden emin oldu.
Aşağıya indiğinde Kyungsoo'yu elindeki kahve kupasıyla dalgın bir şekilde karşısındaki açık olmayan televizyona bakarken buldu, kendi kahvesini de alarak arkadaşının yanına çöktü, şimdi ikisi de kapalı televizyon ekranına bakıyordu, akıllarında tek bir soruyla:
Bu çocuk kim?
Kyungsoo başını yavaşça Jongin'e çevirdi ve mırıldandı.
"Bir açıklaman vardır umarım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Evlenmemiz Gereken 1 Konu Var
FanfictionBen senin; Sevgilin, Eşin, Baban, Ağabeyin, Arkadaşınım. Biri bitse biri kalır, Seni hiç bırakmayacağım. -Cemal Süreya