Salı sabahına alarmını kapayarak uyandığında Kyungsoo, sol elini yavaşça yanına götürmüş, gözünü açmadan yanını kolaçan etmişti fakat bir terslik vardı. Şu an Kyungsoo'nun elinin altında tüy gibi yumuşacık siyah saçlar parmaklarını okşamıyordu. Telaşla gözlerini açan Kyungsoo hemen eğilerek yatağın altına ve kenarına doğru baktı. Kai uyurken düşüp başını bir yere vurmuş olabilirdi. Her yere bakıp Kai'yi göremeyince gözlerinin dolmasına mani olamadı ama etrafı dinlediğinde aşağıdan gülüşme sesleri duydu. Derin bir nefes vererek rahatladı, demek ki kendisi uyurken Kai uyanmıştı ve Jongin onu yanından almıştı.
Peki daha bir hafta bile olmadan, Kyungsoo, nasıl olurdu da bir çocuğa bu kadar alışabilirdi?
Jongin haklıydı. 'Kai, bu kadar ona benzemese sanırım ben de kendi oğlum sanardım.'
Odasında bulunan banyoya ilerledi, duş almak istemiyordu, onunla vakit kaybedemezdi. Bir an önce Kai'yi kucağına almak ve kokusunu içine çekmek istiyordu. Musluğu açıp korkunun verdiği kırmızılıkları soldurmak için yüzüne üç kere su çarptı, işte şimdi çok daha iyi hissediyordu.
Yüzünde kocaman bir gülümsemeyle mutfağa indi ama afacan ikiliyi mutfakta bulamadı, halbuki az önce seslerini duyduğuna dair yemin bile edebilirdi. Etrafa bakınırken hafif yüksek sesle seslendi.
"Kai, Jongin neredesiniz?"
Arkasından gelen minik adım seslerini duyup o tarafa dönmesiyle küçük adamın dizine kadar gelen boyuyla bacaklarına sarılması bir olmuş, yüzünü de bacaklarına gömmüştü.
Kai, Kyungsoo'nun dizlerinin arasındaki boşluğa çenesini yaslayarak sardığı bacaklardan başını yukarı kaldırdı ve başını eğmiş kendisine ışıl ışıl bir gülümsemeyle bakan Kyungsoo'ya söyledi.
"Men, buyda Kyunşum."
Kyungsoo aşağı eğilerek evdeki en sevdiği kişi olan minik adamı kucakladığı gibi ayağa kalktı.
Evet, Kai'nin gelmesiyle Jongin'in pabucunu tabii ki de dama atmıştı.
Kai'yi öpücüklere boğarken bir yandan söyleniyordu. "Neredeydin sen? Sabah seni yanımda göremeyince çok korktum."
Kai, Kyungsoo'nun omzundaki başını geri çekti ve kucağında hafifçe geri kaykılarak göze göze bakmalarını sağladı, minik ellerini kalp dudaklı güzel adamın yanaklarına koydu.
"Şen uyu Kyunşu, şonya baba gel meni al, şonya da şana kayfaltı, tamam?"
Kyungsoo hafifçe yüzünü buruşturarak söylenmeye devam etti.
"Bunları seni affedeyim diye söylüyorsun değil mi babası kılıklı?"
Kai, kafası karışmış bir şekilde Kyungsoo'nun yüzüne baktı, dudaklarını içine çekmiş, kaşlarını da çatmıştı.
"Baba kıyık ne Kyunşu?"
"Büyüyünce anlarsın, oğlum."
Birden oğlum deyince kendisi başta olmak üzere kucağındaki Kai ve mutfağın kapı pervazına yaslanmış Jongin de şaşırmıştı.
Kai, Kyungsoo'nun kucağında hafifçe debelenip aşağıya inmek istediğini gösterdi ve Kyungsoo da eğilip aşağıya bıraktı. Kai paytak adımlarıyla Jongin'in yanına gitmiş, ellerini yukarı kaldırarak kendisini kucağına almasını istediğini belli etmişti.
Jongin eğilip Kai'yi kucağına aldı ve ona ne oldu dercesine göz kırptı. Kai de karşılık olarak gözünü kırpmaya çalıştı ama sadece gözünü açıp kapamakla yetinmişti, bu ise diğer ikiliyi kıkır kıkır güldürmüştü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Evlenmemiz Gereken 1 Konu Var
FanfictionBen senin; Sevgilin, Eşin, Baban, Ağabeyin, Arkadaşınım. Biri bitse biri kalır, Seni hiç bırakmayacağım. -Cemal Süreya