Bölüm 5 Düzenbaz ile pazarlık

101 5 0
                                    


Hızlıca toparlanıp pazar alanının arka sokaklarından sinsice yola koyulduk. Her ne kadar içki şişelerini almaması konusunda Bardolf'a tembih etsem de, bizi yavaşlatma hatta öldürtme pahasına almıştı yine de. O kalabalık ve gürültülü sokaklarda sadece ayak seslerimiz ve taşıdığımız ekipmanlarımız dışında başka ses duyulmaması bir ilkti kesinlikle.

Yavaş adımlarla biraz ilerledikten sonra, çıkardıkları tarifi zor sesler işitildi. Kısa bir duraklamanın ardından artık şehrin iç katmanına tek giriş yeri olan ikinci sur kapısına yaklaştığımızı anladık. Sessizce kuytu köşelerde saklandıktan sonra, görkemli kapının üst kısmını gördük. İçime biraz güven duygusu katsa da, çevremizde bulunan binalar dolayısıyla girişi göremiyordum. Yaklaştığımızda kapının yanındaki karmaşaya tanık olmam, o küçük güven kırıntısını silip atmıştı. Askerler halkı mümkün olduğunca organize bir şekilde içeri sokmaya çalışırken aynı zamanda ön saflarda o canavarlar ile savaş halindeydiler.

Yüzbaşı Chiron ve askerleri sivil halkın kapıdan geçmesini sağlamak için Servtia'ları oyalamaya çalışıyorlardı. Surlardan inip kaçmaya çalışan diğer komuta zincirindeki askerler onları görüp katılarak umutsuzca savaşırken, Yüzbaşı Chiron'un varlığı bile yanındakileri motive edip mevkilerini terk etmemelerine yetiyordu. İkinci sur kapısından koşarak savaş alanına doğru ilerleyen isminin önemi olmayan bir asker "Yüzbaşı Chiron!" diye bağırarak aralarında pek mesafe olmasa da yerdeki tanımlanmayacak hale gelen cesetler yüzünden dağa tırmanırcasına ilerleyerek yanına geldi. O sırada Yüzbaşı kendisine özel olarak yapıldığı belli olan çift elli kılıcı ile üstündeki zırha rağmen çevik bir şekilde savaş alanında şaheser yaratmakla meşguldü.

"Ne var asker!" diye kısa keserek hışımla işine devam etti.

"Efendim halkın büyük kesimini kapılardan içeri sokmayı başardık, siz ve adamlarınızın artık daha fazla burada durup gereksiz kayıp vermesine gerek yok!"

Yüzbaşı kızgın bir ifade ile"Herkes içeri girmeden geri çekilmiyoruz!"  Dedi.

Cümlesi neredeyse bitmeden, İç kapının surlarından  gökyüzüne kızıl dumanlı bir ok atıldı. Yüzbaşı yüzünde şaşkın bir ifade ile kendisinin bile duyamayacağı şekilde "Daha çok erken" dedi. Kapı yavaşça kapanmaya başlamıştı. Bunu gören halk daha da panik bir şekilde birbirlerini ezerek ilerlemeye başladı. Yapacak bir şey olmadığını anlayan Yüzbaşı geri çekilme emrini verdi. İmi tüm bunlar yaşanırken Yüzbaşıya katılmak ya da kapıya doğru hareket etme arasında kalmıştı.  Artık başka seçeneğinin olmadığını görünce içinde utanç verici bir rahatlama ile kapıya doğru ufak grubu ile yola koyuldu. Kapı kapanmadan hemen önce Yüzbaşı ve sadece yanında kalan bir avuç asker içeri girebilmişti. Chiron arkalarından koşturan insanları, güneşin o ufak kapı aralığına düşen gölgesinden izlemişti. Sanki ufuk çizgisinin dikey hali gibi, dünyanın sonunu andırıyordu ki, onlar için sonu olmuştu zaten.

Yüzbaşı Chiron, kısa süre duraklayıp kendine geldikten sonra, hızlı adımlarla ve yüksek sesle soluyarak okun atıldığı surun üstüne doğru harekete geçti. Merdivenlerden çıkarken, bir anlığına gün doğumuna şahit olduğunu sandığı şeye baktı. Fakat çıkmaya devam edince bunun, valinin terli ve kel kafası olduğunu idrak etti. Anlaşılan emri o vermişti. Chiron yüzüne tam da bunu beklediğini belirten bir ifade takınarak valinin yanına yaklaştı. Az önceki heyecanı şu an olsaydı, valinin kafasını gövdesinden ayıracağını biliyordu. Bu yüzden mümkün olduğunca sakin bir tavır ile valinin bu davranışını, cevabını aşağı yukarı tahmin edebilmesine rağmen sorguladı ki, bu süreçte zaman kazanıp sinirini yatıştırmayı planlıyordu.

TiasHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin