Polgus'daki hareketlenmeler dolayısıyla asker ikmali yapılacağını biliyorduk. Ne de olsa ülke sınırındaki onlarla aramızda duran tek engeldi. Şehre en yakın birlik bizdik. Bu yüzden önce bizim gideceğimizi biliyorduk. İlk güneş ile birlikte yola çıktık. Konakladığımız şehir Polgus'a yakındı, 1-2 gün süren yolculuğun ardından şehre vardık...
Sakinleri bizi görünce sevindiler. Şehir, sınır karakolu görevini üstlendiği için yüz ölçümü olarak küçük olsa da, ticari açıdan iyi bir konumda olduğu için oldukça kalabalıktı. içinden geçen su hattı "Sonsuz Okyanus"a bağlanıyordu. Pazar alanı hareketliydi, uçuşan martılar, pazarcıların bağrışlarına eşlik ediyor, denizin kokusu ise son dokunuşu yapıyordu. Surları başkent kadar olmasa da diğer şehirlere kıyasla daha görkemliydi, sonuçta ne amaçla yapıldığı belliydi. Şehrin etrafı ülke içine doğru yeşil, dışarıya doğru yaban otlarla kaplıydı. Şehir içine doğru gelince garnizon komutanı telaşlı bir biçimde bizi karşılayıp birliğimizin rütbelileri ile görüştü. Bizler ise yerleşme işini devraldık. Aradan kısa bir süre geçtikten sonra ülke dışına yani "çorak topraklar" a keşif birliği gönderileceği haberini aldık. Önemli bir görev olduğu için gönüllü isteniyordu. Bizler ise bir an önce zengin ve ünlü olup kendi amaçlarımız doğrultusunda bu zenginliği harcamak istiyorduk, ya da bazılarımız öyle istiyordu. Başvurup katıldık, keşif birliğinin komutanı gerekli açıklamaları yaptı. Hafif zırh ve ekipmanlarla hızlı hareket etmemiz gerektiği söylendi. kırk kişilik ufak bir birlik oluştu. Atlarımıza atlayıp yola koyulduk...
Bir süre ilerledikten sonra sınırı geçip çorak topraklara girdik. İzleri hemen gördük, şaşırmıştık bu kadar yakına uzun zamandır gelmemişlerdi. Yanımızdaki uzman, izlerin "Drake"lere ait olduğunu söyledi, sayıları da oldukça azdı. Beklenilen bir durumdu, en yaygın olan türleri Drake'lerdi. şansımıza en zayıf olanları da buydu. Keşif birliğinin komutanı Yüzbaşı Chiron, yanındakilere danışıp bir sonraki adımın ne olacağını kararlaştırdı. İzleri takip edip hepsini avlayacaktık. Normalde görevimizi yerine getirmiş geri dönmemiz gerekiyordu, fakat bu kadar yakın olmaları Polgus etrafındaki ufak köy ve çiftlikler için tehlike oluşturuyordu. Sayıları az olmasa takviye birlikler ile gelmemiz gerekirdi. Akşam oluyordu askerler yorulmuştu, kamp yapıp sabah yola devam edecektik. Yanımızda bulunan Sonsuz deniz ve Polgusa uzanan hattı sayesinde Drake'ler ile Ülke sınırı arasında bariyer görevi görüyorduk. Bulunduğumuz konumu geçmeden Şehre varmaları imkansızdı, en azından Drake'ler için. Komutan zekiydi, böyle birinin başımızda olması beni rahatlatmıştı. Biraz ileriye kamp yapsak arazi genişliği nedeniyle kontrolü sağlayamaz yanlardan sızıntı yaşama ihtimalimiz olurdu , geride kamp yaparsak da, izlere ait ufak sürüyü kaybetme olasılığımız vardı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tias
Fantasía"Bu felaket başımıza gelmeden önce ne yapıyorduk, ne için savaşıyor ne için ölüyorduk?" Rodin, piposundan uzunca çekip göğe doğru bakarak nefes verdi; "Belki böylesi daha iyidir... Ölümü daha anlamlı kıldılar bizler için. Sırf başka toprakta doğdu...