Uyandığımda başım hâlâ çok ağrıyordu. Kaan yanımda uyuyordu. Yatakta doğruldum ve elimle başımı ovalayarak biraz da olsa ağrıyı dindirmek için çabalıyordum. Yüzümü yıkamak için lavaboya girdim ama başımın ağrısından gözümün önünü göremiyordum. Zorla da olsa yüzümü yıkadım ve tekrar odaya döndüğümde Kaan uyanmış ve yatağın içinde oturuyordu. Yatağın içine girip oturdum.
*Kaan*
- İyi misin?
"Değilim galiba. Başım çok ağrıyor."dedim ve kafamı yanımda oturan Kaan'ın omzuna koydum. Elimle de elini tuttum. Başım ilk defa bu kadar çok ağrıyordu. Ben dün akşam ne içmiştim ki bu kadar kötü olmama neden oldu.
*Kaan*
-Sana kahve yapmamı ister misin Kayra? Belki biraz başının ağrısını hafifletir.
Olumlu anlamda başımı salladım ve Kaanla birlikte aşağı indim. Ben salondaki koltuğa otururken Kaan da mutfağa kahve yapmak için gitti. Ayaklarımı koltuğun üzerinde bağdaş şeklinde birleştirdim ve yastığı da dizimin üstüne koydum. Kafamı arkaya doğru bırakıp koltuğa dayadığımda Kaan elindeki iki kahveyle yanıma gelip oturdu ve kahvenin birini elinden aldım. Bir yandan kahvemi yudumlarken bir yandan da dün akşam olanları hatırlamaya çalışarak neler yaşadığımı anlamaya çalışıyordum.
"Dün akşam neler oldu da benim başım bu kadar çok ağrıyor?"
*Kaan*
- Galiba Mert sana verdiği vişne suyunun içine içki karıştırmış. Seninde başın bu yüzden ağrıyor.
Sinirle gözlerimi kıstım ve kahvemi yudumlamaya devam ettim. Başımın ağrısı olduğundan daha çok hafiflemişti. Bu aralar ders çalışmayı da bayağı aksatmıştım. Okulların açılmasına da 4-5 gün kadar birşey kalmıştı. O yüzden bir iki gün gezip iki üç günde ders çalışmayı düşünüyordum. Kendimdeki bu değişime ben bile inanamıyordum.
"Kahve için teşekkür ederim kendimi oldukça iyi hissediyorum."
Kaan gülümseyerek saçlarımı eliyle dağıttı. Dudağımı kıvırdım ve omzuna yumruk atıp kıkırdadım.
*Kaan*
- Bana kek borcun var.
"Ne, anlamadım. Ne keki? Ne borcu?" dedim anlamadığımı belirterek. Elini omzuma atarak "Bana trip attığın zaman Pınar ile kek yapmıştınız hatırlarsan. Şimdi de benimle kek yapacaksın ve benimle alışverişe gideceksin." dedi sırıtarak. İşaret parmağımı dudağıma götürerek düşünürmüş gibi yaptım ve hızla yerimden kalktım.
*Kaan *
- Nereye?
"Üzerimi değiştirip geleceğim alışverişe gitmeyecek miyiz? Hani sana kek borcum vardı ya hatırladın mı? "dedim sırıtarak. Arkamı döndüm ve hızla merdivenlerden çıkarak odama girdim. Dolabımı açtım ve her zamanki gibi siyah dar paça kot pantolonumu çıkardım. Üzerine giymek için bordo renginde hafif göbek hizasında olan bluzumu ve siyah kolları taşlı deri ceketimi çıkarıp giydim. Saçlarımı açtım ve tarayarak düz bıraktım. Aşağı indiğimde Kaan hâlâ giyiniyordu anlaşılan kime hava atacaksa! Ben kendi içimden böyle söylenirken Kaan merdivenlerin başında belirdi. Mavi renkte giydiği dar ve bir o kadar da kalın olan kazağın içinde kaslarıyla birlikte çok seksi görünüyordu. Tabi altına giydiği hafif dar ve siyah renkteki pantolon dahilinde. Bir dakika o da neydi? Gözlerinde güneş gözlüğü mü var? Hem de bu havada? Allahım bir insan ancak bu kadar havalı olabilirdi. Ama yine de çok cool duruyordu. Yanıma indiğinde havalı bir şekilde gözlüğünü çıkararak göz kırptı bana yine cool bir şekilde. Gülmemi engellemek için dudaklarımı birbirine bastırdım ve kapıyı açarak dışarı çıktım. Markete yürüyerek gitmek istedik çünkü hava gayet güzeldi dışarıya çıkmak için. Bahar yaklaşıyordu...
"Hadi yarışalım."
*Kaan*
- Ne? Yarışmak mı? dedi alaycı bir ifadeyle. Galiba beni hafife alıyordu. Hem de çok fazla hafife alıyordu. Tamam anladık kültür derslerinde berbatım ama beden dersi tabiki de herkes gibi 5...
"Sen beni fazla hafife alıyorsun Lacivertlerin Efendisi. Diğer derslerim kötü olabilir ama beden eğitimi dersim 5,tamam mı 5..."iddialı bir tavırla. Vücudumu baştan aşağı süzdü ve tekrar vücuduma bakarak" Beden eğitimi dersinin 5 olmasına inandım. Neden olduğunu da anladım. "dedi sırıtarak. Omzuna okkalı bir yumruk geçirdim ve tek kaşımı kaldırarak" Yarışacak mısın? Yarışmayacak mısın? "dedim. Biraz durdu ve elini okey anlamında baş parmağı dışarıda kalacak şekilde elini yumruk yaptı.
" O zaman yolun sonundaki direğin oraya kadar. Tamam mı? "dedim ve koşu pozisyonuna geçtim. Kaan da kafasını olumlu anlamda salladıktan sonra o da koşu pozisyonuna geçti ve 1!2!3!BAŞLA!demeye kalmadan ben koşmaya başlamıştım bile. Kaan birden rüzgar gibi beni geçerek atak yaptı ve yüzüme birden hırstan kaynaklı olarak gelen bir gülümseme yerleşmişti ta ki aşağıdan gelen sarışın bomba bir kızın Kaan'ı kestiğini görene kadar. Hızla kızın yanına gidip durdum ve sinirle gözlerinin içine bakarak "Hey! Sen bana baksana bi! Sen kimin sevgilisine yürüyorsun bitch! Bana bak haddini bil yoksa seni... Sen anladın tatlım." dedim ve yüzüme sinir gülümsemesi yerleştirerek sarışın bombanın gözlerine baktım dik dik. Kız yanımdan uzaklaşınca Kaan'ın yanına gittim ve omzuna her zamankinden daha sert bir yumruk atarak ondan biraz daha önde yürümeye devam ettim. Kaan koşarak yanıma geldi ve tuttuğu elimi elinden çektim gıcıklık olsun diye.
"Kaan Bey ben o az önceki sarışın bomba kızlara benzemem. Lütfen bana samimi şekilde yaklaşmayın. Böyle şeylere alerjim var da." dedim tek kaşımı kaldırarak. Kolumdan tutup beni kendine çevirdi ve yüzüne gıcıklık verici bir gülümseme yerleştirdi.
"Neydi o öyle Kaan? Kendimi tutayım diyorum ama dayanamıyorum arkadaş! Yok ya olmuyor? Ya sen ne hakla o kızı görünce o gözlüğü gözünden havalı bir şekilde çıkarıyorsun? Hem de ben varken. Gerçi böyle bir şey ben yokken de söz konusu olamaz zaten!" dedim vurgulayarak. Yüzündeki gülümseme daha da genişledi ve koluma girerek yürümeye devam etti.
*Kaan*
- Hmmm, demek sen beni kıskandın. Zaten kıza da benden sevgilim diye bahsettin. Belli oldu yani beni kıskandığın.
" Evet Kaan Bey kıskandım. Çünkü sevgililerini kıskanmak çiftlerin en doğal hakkıdır tamam mı? Onlar üzerinde birçok hakka sahiptirler. Senin için olmasa bile bu kural benim için kesin geçerli. Yani ona göre davran."
Markete gelmiştik ve ben hemen malzemeleri almaya başladım. Kaan benden ayrılarak abur cuburların olduğu reyona yöneldi. Ben gerekli olan malzemeleri alıp Kaan'ın yanına gittiğimde elindeki birkaç cipsi bana vererek market arabası alarak tekrar yanıma döndü. Önce elindekileri koydu market arabasına sonra da gözüyle işaret edip benim de binmemi istedi. Delirmiş galiba! Market arabasına nasıl binebilirdim hem de o kadar müşterinin yanında desem yalan olurdu ve biraz tereddüt ettikten sonra nasıl bineceğimi düşünürken Kaan'ın omzundan tutarak tek hareketle market arabasına oturdum ve Kaan arabayı hızla marketin içinde sürerken ufak çığlıklarım Kaan'ın kahkaha seslerine karışıp kayboluyordu. Kasanın önüne geldiğimiz sırada yine Kaandan destek alarak tek hareketle indim market arabasından. İlk defa bu kadar mutlu olmuştum. Hem de çok tuhaf bir yolla. Kaan bana kendimi hiç olmadığım kadar iyi hissettiriyordu. Aldığımız malzemeleri kasaya koyduk ve kasadan geçenleri Kaan ile birlikte poşetlere koyuyorduk. Poşetleme işlemi de bitince parayı ödeyip marketten çıktık eve gitmek için. Hava epey kararmaya başlamıştı. Neredeyse akşam olmuştu. İki elimde olan poşetleri tek elime devrettim ve boşta kalan elimi Kaan'ın koluna geçirip kafamı omzuna yaslayarak eve doğru yürümeye devam ettik. Evin önüne geldiğimizde Kaan anahtarı çıkarmak için elini cebine sokunca kolumu kolundan ayırdım ve Kaan'ın elindeki poşetlerden bazılarını alarak ona kapıyı açmasında kolaylık sağladım. Yani en azından ben öyle düşünüyorum. İçeriye girince ayağımdaki botumu çıkardım ve malzemeleri salondaki masanın üzerine bırakarak odama çıktım üzerimi değiştirmek için. Odama girdim rastgele dolabımdan aldığım eşofman takımımı üzerime geçirdim hızla ve hemen aşağıya inerek malzemeleri yerleştirdim dolaba.
Salona Kaan'ın yanına gidip oturdum ve derin bir nefes alarak güçlü bir şekilde dışarıya bıraktım. Arkama yaslandım ve ayaklarımı köşem şeklindeki koltuklara uzattığımda Kaan'ın kaçamak bakışları üzerimde geziyordu ara sıra.
"Yoruldum..."
*Kaan*
- Acıktım
"Ne? Ben yoruldum diyorum sen acıktım diyorsun? Hem bence sen yeterince doymuşsundur o sarışın bomba kızı görünce değil mi Kaan Bey?" aferin sana Kayra yine eski tripkolik haline dönüş yapıyorsun. Kızım napıyorsun sen ya şansını mı zorluyorsun anlamadım ki? Kıza haddini bildirdin işte uzatmanın ne anlamı var dermişim ama var hem de çok var. Çünkü o yelloz benim sevgilime yürüdü resmen. Hem de iki ayakla değil tam dört ayakla yürüdü. 4...Kaan sırıtıyordu bana bakarak. Kafamı ona çevirdiğimde işaret parmağımın iki dudağımın arasında ve dişlerime yem olmuş şekilde acıdığını hissettim.
*Kaan*
- Sen beni kıskandın mı?
Kıskanmış mıydım? Kıskandın mı Kayra hemen kendine itiraf et! Evet itiraf ediyorum fazlasıyla kıskanmıştım.
"Evet Kaan kıskandım hem de fazlasıyla kıskandım. Tamam mı? Oldu mu? Eğer soruların bittiyse hadi mutfağa gidip yemek yapalım. Ben de acıktım." dedim tek kaşımı kaldırarak hâlâ tripli olduğumu belirtecek şekilde. Tam üzerime doğru eğilirken hızla ayağa kalktım ve rekabetçi yönümü belirtecek bir şekilde bakış atarak mutfağa gittim ve arkamdan Kaan geldi. Marketten aldığı pizzayı çıkararak büyük bir gülümsemeyle elinde salladı.
*Kaan *
- Bugün pizza yiyeceğiz. Yani bugün abur cubur günü. Hadi bakalım sen fırını ayarla ben de pizzaları fırın tepsisine dizeyim.
Hayır tabiki de fırın çalıştırmayı biliyorum. O kadar da beceriksiz değilim. Fırının ayarını 180°'ye getirdim ve ısınmasını bekledik. Fırın ısınınca pizzaları içine koyup masayı da hazırladıktan sonra pişen pizzaları da alarak oturup yemeye başladık. Tamam bu defa midesizlik yapıp ketçap mayonez yemeyeceğim. Çünkü Kaan'ın bundan hoşlandığını pek sanmıyorum. Pizza gerçekten lezzetliydi ve ben kaç dilim yedim bilmiyorum. Ama eminim ki iki tüm pizzayı bitirmişimdir. Bence yiyip yiyip kilo almayan ideal kız tipleri arasındaydım. Pizzayı yedikten sonra masayı toparlayarak bulaşıkları makinaya dizdim. Salona geçip biraz dinlenmek için uzandım.
*Kaan*
- KEK...
"Kek mi? Ne keki?" dedim anlamadığımı belirten ses tonuyla.
*Kaan *
- Bana kek borcun vardı hatırlatırım. E hadi gidip yapalım. Yoruldum diye bahane uydurmaya kalkma sakın.
Ayaklarımı yere vura vura mutfağa doğru gittim ve ben malzemeleri çıkarırken Kaan da geldi arkamdan. Kek hamurunu hazırladım ve üzerine de mozaik şeklini vermek için kakaolu kek hamuru döktüm ve ince bir kürdan yardımıyla şekil verdi Kaan mozaik pastanın üzerine. Keki önceden ısıtılmış fırına koyduk ve salona geçtik. Ben tüm günün yorgunluğunu - sanki çok yorulmuşum gibi- üzerimden atmaya çalışırken Kaan da mutfağa gidip pişen kekleri tabaklara koyup getirdi ve tekrar gittiğinde bu defa elinde iki kahveyle geldi. Elindeki kahveyi ve keklerin bulunduğu bir tabağı alarak yemeye başladım. İyi ama neden bu kadar sessiz ortam, neden bu kadar sıkıcı. Kumandayı aldım ve televizyondan rastgele bir kanal açtım. Komedi filmi oynuyordu ama hiç tarzım değildi ve daha fazla uğraşmadan öylece bıraktım kumandayı. Kekimden bir çatal daha alarak bıraktım ve kahvemi yudumlamaya devam ettim. Kaan boşalan tabakları ve bardakları mutfağa götürürken ben de arkasından gittim. Arkasını döndüğünde beni görünce şaşırdı ve irkilerek geri çekildi. Anlaşılan korkuttum onu. Bir bardak su içtim ve Kaan ile birlikte tekrar salona gittik. Kaan salonun ışığını söndürdü ve filmi karanlıkta daha iyi izleyeceğimizi söyleyerek kumandayı eline aldı televizyondan korku filmi açtı. Aslında korku filmi izlemeyi severim ama bir o kadar da çok korkarım. Ve filmde korkulmayacak gibi bir film değildi. Chucky'nin Laneti... Elbette korkunç değildi ama ben bunu söyleyemeyecektim kendim için. Film biraz ilerlemişti ama olsun sorun değildi. Ne kadar az izlersem o kadar az korkarım. Ufaktan ufaktan Kaan'ın yanına doğru sokuluyordum. Film ilerledikçe korkum da bir o kadar artıyordu. Arada bir çığlıklar atıyordum. Her çığlık atışımda da Kaan'a biraz daha yaklaşıyordum. Bu seferki çığlığım daha da büyüktü ve bu defa Kaan'ın üstüne atlamıştım korkudan. Küçük boylu chucky birden ortaya çıkınca çığlığımı bastıramadım. Kaan kahkaha atıyordu ama ben korkudan tir tir titriyordum. Ellerimi Kaan'ın boynundan ayırdım ve elimi yüzümü yıkamak için yukarı çıkacağımı söyleyip merdivenlere doğru adım attım. Tam en son merdivene geldim ki filmdeki kızın çığlık sesini duyunca bende büyük bir çığlık patlattım ve korkuyla merdivenin ucunda duran Kaan'a doğru hızlı hızlı indim ve son üç basamağı inmeden Kaan'ın kucağına atlayarak ayaklarımla belini sararak kollarımla sıkıca boynuna sarıldım. Nefes alıp verişlerim daha da hızlandı ve Kaan eliyle belimi kavrayıp sakinleşmem için okşadı. Ellerimi boynundan çektiğimde ayaklarım hâlâ belindeydi ve hızla ayaklarımı çekerek indim kucağından. Kaan iki eliyle omzumu tuttu ve teselli etmek için gülümsedi. Korkudan alt dudağımın titrediğini farkedince Kaan'ın beline sarıldım. Kaan'ın elleri belimi bulunca daha da sıkı sarıldım ona. Televizyonun ışığı birden söndü ve ufak bir çığlıkla birlikte korkum daha da arttı. Kaan bana daha da sıkı sarıldı. Kaan'ın elini sıkıca tuttum ve merdivenlerden çıkarken diğer elimle de kolunu tuttum sıkıca. Odaya girdiğimizde korkum biraz olsun azalmıştı ama elektrikler hâlâ gelmemişti. Elini bir an bile bırakmadan öylece ayakta durdum.
*Kaan*
-Kayra sakin ol bak ben yanındayım. Hadi yatağına uzan ve uyu. Ben buradayım.
"Sen de gel, gerçekten çok korkuyorum. Ben karanlıkta uyuyamam, korkarım. Lütfen"
Kaan kafasını olumlu anlamda sağa sola salladı ve yanıma uzanınca bacaklarımı kendime doğru çekerek yorganı kafamı kapatacak şekilde örttüm. Korkudan ağlıyordum. Gözlerimden yaşlar akıyordu. Kaan yavaşça eliyle yorganı indirdi ve bana doğru yaklaştı. Kafamı kaldırdığımda karanlıkta parlayan lacivert gözlerini görünce biraz rahatladım ve göğsüne doğru ilişerek beline sarıldım. Eli belime değince rahatladım ve elimi saçlarına götürerek kendimi sakinleştirmeye çalıştım. Nefesim hâlâ düzensiz bir şekilde alınıyordu vücuduma. Korkum Kaan'ın tişörtünü çekiştirmeme neden oldu. Ben ilk defa bu kadar çok korktuğumu hatırlıyorum. Kaan yavaşça yatakta doğruldu. Ellerim hâlâ iki kolunu da tutuyordu. Eliyle saçımı okşayarak beni yatıştırmaya çalışıyordu. Açık olan pencereden içeriye giren rüzgar Kaan'ın saçının dalgalanmasına neden oluyordu. Rüzgarın etkisiyle çarpan pencere beni daha da korkuttu ve o korkuyla Kaan'ı tuttuğum kollarından çekerek sıkıca sarıldığımda nefesini boynumda hissedebiliyordum. O anki korkuyla vücudumun üzerindeki ağırlığı bile farkedemiyordum. Kaan'ın sıcak nefesi boynumdayken rahatsız olsam da bu korkumun önüne geçmeyecekti. Ellerim gevşeyince Kana hafifçe üzerimden doğruldu ve yüzünde ufak bir tebessüm vardı. Gözleri dudaklarıma kayınca kafamı yana çevirdim. Tek eliyle kafamı kendine doğru çevirdi ve gözlerime dikti gözlerini.
"Korkuyorum"
*Kaan*
- Biliyorum dedi gülümseyerek.
"Peki o zaman neden gülüyorsun korktuğumun farkındaysan?" dedim titreyen sesimle.
*Kaan*
- Dudakların... Çok güzel görünüyorlar. Acaba öpersem korkun geçer mi?
"Kaan!" dedim uyaran ses tonuyla. Kıkırdadı ve dudağını yavaş yavaş yaklaştırıyordu dudaklarıma. Gözlerim refleks olarak kapandı. Kulağıma gelen fısıltıyla açtım gözlerimi.
*Kaan*
- Korkma dedi sakince.
Tekrar gözleri dudaklarıma kayınca bu defa yapmak istediği şeyi yani dudaklarımı dudaklarında birleştirdi. Alt dudağımda hissettiğim yumuşaklık ile biraz daha rahatladım. Dudaklarını ayırınca boynuma doğru uzanıp bir buse kondurdu ve yanıma doğru uzandı. Bir süre öylece kaldım ve sonra ona doğru dönerek elimle yanağını okşadığım sırada eliyle elimi tuttu ve gülümsedi. Yanına biraz daha yaklaştım ve onun kadar cesur olamasam da yanağına masum bir öpücük bıraktım. Koluna doğru uzandım ve usulca elimi beline koydum. Kendisi sormadan ben anlatmaya başladım.
"Ben karanlıktan korkuyorum. Çünkü : ben bir defasında ilkokuldayken tabi o zamanlarda öğlen vakti gidiyordum okula ve akşam saat 7 gibi gidiyordum eve. Son dersin ortasında lavabom gelmişti ve tuvalete gitmek için öğretmenden izin istedim ve tuvalete gittim. Tam tuvaletten dışarı çıktım elimi yıkayacaktım tuvaletin kilitlendiğini farkettim ve telaşla kapıya doğru gittiğim sırada elektrikler gidince çığlık çığlığa ağlamaya başladım. Gözlerim kararmıştı ve nefes almada güçlük çekiyordum. Yere düştüm ve kafam yere çarptı. Tam gözlerim kapandığı sırada tuvaletin kapısı açıldı ve öğretmenim geldi. Sonra da gözlerim kapanmıştı ve o günden sonra hep korkarım elektrik gittiği zaman ve tek başıma uyuyamam. "
Alt dudağımın titrediğini farkeden Kaan bana sarıldığı anda umursamaz bir tavırla - korktuğumu- gözlerimi kapattım ve uyumaya çalıştım. Ne kadar zor olsa da uyumam gerekti. Yoksa asla uyuyamazdım korkudan. Kaan'ın belindeki elimi daha da yakınlaştırdım beline ve iyice sokuldum göğsüne. Kaan'ın eli saçlarımı okşarken gözlerim kapanıyordu ve yavaş yavaş uykunun kollarına teslim ediyordum kendimi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LACİVERTLERİN EFENDİSİ
Teen FictionGerçek olan neydi? Aşk mı, sevgi mi? Yoksa hiçbiri mi? Peki ya aşk neydi? Ya sevgi? İşte ben. Yani Kayra olan ben bu duygulardan habersiz olan ben sanki hayatta yaşayan bir ölüydüm. Acaba nefret duygusu bir aşk yada sevgi sayılır mı? Peki pişmanlık...