Zihni körelten düşünceler varlığını baskılayarak ruhumuzdaki derin yaralara tuz olurken kim yara bandı olmak isterdi ki? Ya da yara bandı yaralarımızı iyileştirmeye yeter miydi ki?
Boynumdaki sıcaklık beni terletmeye yeterken havanın soğukluğuna karşın terlemem ne kadar normal anlamıyorum ki. Elimle gözlerimi ovuşturup açtığımda Kaan'ın boynuma değen sıcak nefesi terlememi sağlarken beni uçurup götürüyordu. Kollarıyla beni mengene gibi sarıp mümkünmüş gibi biraz daha çekerken yataktan aşağı acaba ne zaman düşebiliriz diye düşünmeye başladım.
"Kayra hareket edip durmayı bırak. Uyumaya çalışıyorum şu anda. "
"Kaan beni bırak uyu o zaman hem ben acıktım. Daha hastaneye gideceğiz ama sen hala uyuyorsun şu haline bak pis uykucu. "
"Sen git kahvaltıyı hazırla ben de birazdan pastaneye gidip poğaça alırım. "
"Okey baby. "
"Türkçe konuş lütfen zaten anlamıyorum seni. "
"Yes , I can speak turkish. "
Kaan homurdanırken kıkırdayıp banyoya girdim. Elimi yüzümü yıkayıp mutfağa girerek çay koydum. Domates salatalıkları dilimleyip tabağa koyduktan sonra peynir de dilimleyip koydum. Kaan da poğaça almak için çıkınca bende telefonumu alıp bir müzik açarak eşlik ettim.
Önümdeki soğumaya yüz tutmuş çaya son bir bakış atıp içerek bitirdim.
"Kayra yine daldın gittin bir sorun mu var?"
"Ha. Sorun mu? Bilmiyorum ya her an kötü birşey olmasından korkuyorum."
"Korkmana gerek yok herşey zamanla düzelir. "
"Ama elimde değil ki. Sanki böyle kalbimin ortasına bir öküz oturmuş gibi ruhum daralıyor. "
"Endişeni anlayabiliyorum ama korkmamaya çalış Pelin için korkuyorsun ama düzelecek ben inanıyorum. Hem yanında ben varım. Benim varlığım senin korkmanı önlemeli. "
"Sana ömrümün sonuna kadar minnettar olacağım. Varlığın asla kalbimden çıkmıyor."
Kaan gülümseyip çayından bir yudum alırken bende bir poğaça alıp ısırdım. Kapı çalınca oturduğum yerden kalkıp hızla gidip kapıyı açtığımda üzerime kim atladı acaba? Buğra...
"Günaydın en sevdiğim yengem. "
"Senin kaç tane yengen var ki?"
"Aşk olsun o kadar günaydın dedim senin dikkat ettiğin yere bak. Acıktım ya kahvaltı var mı?"
"Hiç doyma zaten sen. Geç masa hazır. "
Buğra'ya bir bardak çay doldurup önüne koydum. Buğra kahvaltısını yaparken çok acıktığının farkına vardım. Ne varsa masada hepsinden yiyordu. Telefonumun melodisi kulaklarıma ilişirken bütün düşüncelerimden kurtulup telefonumu elime alarak kimin aradığına baktım. Babam...
Bakışlarımı Kaan'a çıkardığımda beni izliyordu. Biraz bekleyip telefonu açarak kulağıma götürdüm.
"E-efendim?"
"Görüşmemiz mümkün mü?"
"Neden?"
"Son kez."
"Son mu? Neden?"
"Gidiyorum. Seni de son kez görmek istiyorum söz sana zarar vermeyeceğim."
"Tamam ama bugün olmaz yani bugün işim var eğer istersen akşama doğru olabilir. "
"Tamam saat 6'da otogara gelebilir misin ?"
"Tamam geleceğim. "
Telefonu kapatıp masaya oturdum. Bir bardak su doldurup içerek derin bir nefes aldım.
"Kötü birşey mi oldu Kayra ?"
"Babam aradı gidecekmiş son kez benimle görüşmek istiyor. Bugün saat 6'da otogara gideceğim. "
"Sorun ne peki hayatından tamamen çıkıyor sonuçta. "
"Her ne olursa olsun o benim babam Kaan. Ben onu belki bir daha göremeyebilirim hem ben onun kalbini çok kırdım onu çok üzdüm."
"Kendini suçlama Kayra. Sonuçta o da seni üzdü. Yıllarca senden hayatının en büyük gerçeğini sakladı."
Konuşmak yerine susmayı tercih ederek ayağa kalkıp masayı toparlayarak odama çıkıp üzerimi değiştirdim. Giydiğim siyah dar pantolonumun üzerine bordo bir kazak giyerek saçlarımı da bağlayıp hafif makyaj yaparak aşağı indim.
"Buğra nereye gitti?"
"Dışarıda işi varmış sonra gelirim dedi. "
Botlarımı ayağıma geçirip montumu da giyerek kendimi soğuk havanın kollarına attım.
Hastanenin önünde durduğumuzda emniyet kemerimi çözüp arabadan indim. Pelinler gelmişti biraz acele etsek iyi olacak.
"Korkuyorum prenses. Sana kötü birşey olmayacak değil mi?"
Bakışlarım Kaan'ın gözlerine kenetlenirken gülümsedim.
"Korkmana gerek yok. Bana hiçbir şey olmayacak hem yanımda sen varsın. "
"Kahretsin ama yanında olmam bir şeyleri değiştirmiyor. Şu an senin için elimden birşey gelmiyor. Köpek gibi korkuyorum sana birşey olmasından."
Kaan git gide sinirlenirken kollarımı beline dolayıp sıkıca sarıldım.
"Lütfen endişelenme bana birşey olmayacak hem sonucunda ne olursa olsun arkadaşımın hayatı için yapıyorum. Eğer Pelin şu an bu haldeyse bunun sebebi benim. Sen rahat ol. "
"Kayra saçmalama sen mi dedin annene böyle şeyler yapmasını. Kendini her fırsatta suçlamaktan vazgeç artık. Annenin kötü olması seni kötü yapmaz anla artık. "
Sesini yükseltip söylediği şeyler kalbimde bir şeylerin kırılmasına ve gerçeklerin bir kez daha yüzüme okkalı bir tokat gibi çarpmasını sağlarken sadece gözlerim doldu. Bu durumda ağlayamıyorum bile. Kaan sakinleşmek için gözlerini sıkıca kapatıp açtığında birşey söylemeden hafif bir tebessüm ederek hastaneden içeriye girdim. Asansör gelince içine girip kapatacakken Kaan da geldiğinde bir şey söylemedim. O da konuşmuyordu. Söylediklerinde haklı olması onun bu kadar ileriye gidebileceği hakkını vermiyor sonuçta. Üstü kapalı bir şekilde annemin yaptıklarının adını söyledi bana. Asansörün açılan kapısından çıkıp doktorun kapısını tıklatıp içeriye girdiğimde gözüme ilk ilişen Pelin ve Burak oldu. Beni gördüklerinde gülümsemeleri içimdeki mutluluk tohumlarının yeşermesine neden oldu.
"Merhaba. "
"Hoşgeldiniz Kayra hanım. Eğer hazırsanız test için gidelim. "
"O-olur. "
Doktorun yönlendirmesiyle bir odaya girdiğimizde biraz korktum. Ben hep küçüklükten beri iğneden korkardım. Ama iyi düşünmeliyim ki iyi olsun. Sonuçta bir insanın hayatı bana bağlı ve ihtiyacı var. Çocukluk yapmanın sırası değil. Kaan ve Burak doktorla birlikte dışarıya çıkarken görevli hemşirenin yardımıyla sedyeye yüzüstü uzandım. Gözlerimi kapatıp başka şeyler düşünmeye başladım. Aklıma iğne geldikçe korkardım ve korkarsam yattığım yerden kalkabilirdim. Pelin'i yarı yolda bırakmak istemediğim için gözlerimi daha sıkı kapattım.
Yaklaşık beş dakikadır gözlerim kapalı yatıyorum belki de çoktan bitmiştir ama hala olduğum gibi duruyorum. Pelin'in kıkırdamaları kulağıma ilişirken yavaşça gözlerimi açtığımda Burak , Kaan ve Pelin bakış açıma girdi. Bitmiş miydi? Artık kendimi nasıl adapte etmişsem hiçbir şey farketmedim bile. Yattığım yerden hızlıca kalkıp Pelin'in karşısına dikildim.
"Bitti mi şimdi? Tamamen iyileştin mi?"
"Merak etme birkaç güne sonuçlar açıklanacak. "
"Sırtıma dokunsana ağrıyor mu acaba ? Çünkü şu an hiç hissetmiyorum ağrı falan. "
Pelin kıkırdayıp arkama geçerek belime dokunurken hiçbir ağrı hissetmeyince derin bir nefes çektim içime. Pelin yanağıma sulu öpücüklerini bırakırken soluğu doktorun odasında aldık. Gülümseyerek bizi karşılarken hafif bir gülümseme gönderdim nezaketen.
"Sonuçlar ne zaman açıklanır?"
"Endişelenmeyin Kayra hanım. Birkaç gün içinde açıklanır eğer olumlu çıkarsa ileriki bir tarihe randevu alırsınız nakli gerçekleştiririz. "
"Peki çok teşekkür ederiz. O zaman birkaç gün sonra görüşmek dileğiyle. İyi günler. "
"İyi günler tekrar geçmiş olsun. "
![](https://img.wattpad.com/cover/124074686-288-k876705.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LACİVERTLERİN EFENDİSİ
Ficção AdolescenteGerçek olan neydi? Aşk mı, sevgi mi? Yoksa hiçbiri mi? Peki ya aşk neydi? Ya sevgi? İşte ben. Yani Kayra olan ben bu duygulardan habersiz olan ben sanki hayatta yaşayan bir ölüydüm. Acaba nefret duygusu bir aşk yada sevgi sayılır mı? Peki pişmanlık...