Merhaba :) Aslında bölümü bugün yayınlamayacaktım fakat bugün oldu. Yorum yapmasanız da en azından vote verin. Ne kadar vote gelirse bölümler de kısa bir zamanda gelir. Lütfen yanımda olun..Desteğinizi bekliyorum. Asıl olaylar buradan başlayacak..
İyi okumalar..:)
2 haftadır Yiğit'i görmüyordum. Açıkçası pekte umrumda değildi. Ne onlar bize gelmişti ne de biz onlara gitmiştik. Bugün çok yorulmuştum. 3 ameliyat yaptım ve uykusuzdum,bitkindim. Çekmecenin üzerindeki siyah telefonumdan saate baktım.
23.50
Çok uykum var aslında ama uyuyamıyordum. Gözlerim tavanda takılı kalmışken telefonum titredi. Mesaj gelmişti. Telefonumu elime aldığımda bilmediğim bir numara olduğunu gördüm. Kim olabilir acaba?
'Yarın seninle önemli bir işimiz var,doktorcuğum.' Gelen mesaj tam olarak buydu.
Cümlenin son kelimesine baktığımda Yiğit'in olduğunu anladım. Numaramı nereden bulmuştu bu katil? Hem ne işi? Benim bununla hiçbir işim olmaz.
Bunları ona söylemem gerekirdi değil mi?
'Ne işi be? Ne benim seninle,ne de senin benimle bir işin olur. Uzak dur benden.' Yazdıktan sonra gönderdim.
Bu katilin işleri tekin değildi ve ondan korkuyordum. Hem ne güzel 2 haftadır ortalarda yoktu. Ne güzel rahattım.
Telefonumun titremesiyle mesajın geldiğini anladım.
'Biz seninle o kadar güzel işler yapacağız ki,ne sen benden uzak durabileceksin,ne de ben senden. Ayrıca seni tebrik ederim. Beni hemen tanıdın. Aferin sana doktorcuk.'
Allah'ın manyağı. Ne diyor bu yine? Mesajına cevap vermedim. Bütün mesajları da silip telefonumu çekmecenin üzerine koydum. Nasıl yapacaktım bilmiyorum ama gözlerimi kapatıp uykuya dalmaya çalıştım. Yarın yine lanetli bir gün olacaktı.
*******
Alarmın sesiyle gözlerimi açtığımda saatin 07.15 olduğunu gördüm. Sizce de saat çok erken değil miydi? 'Evet' dediğinizi duyar gibiyim. Bence de erken,hem de çok erken. Ama bir doktorsam eğer benim için erken-geç diye bir sızıntı olmamalıydı,fakat bende vardı işte. Fazla oyalanmadan yataktan kalktım. Hızlı bir şekilde yatağımı toplayıp banyoya girdim. Elimi yüzümü yıkayıp çıktım. Yine dolabımın karşısına geçip kıyafetlerime baktım. Bugün ne giysem?
Kahverengi,sade bir kazak ve altına da koyu renkte kot pantolon çıkardım. Kıyafet seçmede çok kararsızdım. Hızlıca bunları üzerime geçirip aynanın karşısına geçtim.
Kahverengi,omuzlarımın hizasındaki saçlarıma fön çekip hafif bir ruj sürdüm. Telefonumu da elime alınca aşağı indim.
Evde kimse yoktu sanırım. Anneme seslenip bir ses gelmeyince,annemin okulda olduğunu anladım. Babama da seslendiğimde ondan da bir ses gelmeyince onun da emniyette olduğunu anlamak çok zor değildi.
Canım annem kahvaltı hazırlamıştı. Masaya doğru ilerlediğimde masanın üstünde küçük bir kağıtta bir şeyler yazıyordu.
'Sakın kahvaltı yapmadan çıkayım deme. Güzelce kahvaltını yap sonra işine git güzel kızım.'
Annelerin birtanesiydi. Hemen masaya oturup bir şeyler yemeye başladım. Çay çok sevmezdim,zaten annem de bunu bildiğinden portakal suyu koymuştu.
Hızlı bir şekilde ettiğim kahvaltı soframı topladıktan sonra ayakkabılarımı ayağıma geçirmekle meşguldüm. Ayakkabılarımı giydikten sonra bordo montumu geçirdim üzerime. Deri çantamın içine de biraz para koyup,telefonumu da içine attıktan sonra anahtarlıktan anahtarı da alıp koymuştum. Hepimizde anahtar vardı. Bazen geç gelebiliyorduk. Özellikle babam ve ben. Her şeyimi tamamladığımda kapıya yöneldim ki kapı çaldı.