Merhabaa.. Eveeet sevgili okuyucularım,aslında yazmayı düşünmüyordum ama yazmak istedim.Bu bölüm sadece Güneş ve Yiğit üzerine olacaktır..😊 İnşallah bölümü beğenirsinizz.. İyi okumalar 🤗
Yiğit'in en son cümlesinden iki gün geçmişti. Belli belirsiz saçma duygular içerisine girip çıkıyordum.
Yiğit eskisinden de daha kibar biri olmuştu. Bana iyi davranıyordu. Bazen öyle şeyler söylüyordu ki,kalbime lanet edesim geliyordu.
Zeynep'e gelince.. Zeynep biraz daha bana alışmış gibiydi. Daha yakındık. Bu iki gün sanki,iki ay gibiydi. Bu süre zarfında Zeynep ile oldukça yakından ilgilenmeye çalışıyordum. Şimdi ise neredeyiz biliyor musunz?
Bir çiftlik evindeyiz..Evet,doğru görüyorsunuz..Bütün dünya yeşilmiş gibi sanki. Her yer yeşillik burada. Çok huzurlu..Bugün saat 16.00 da varmıştık buraya..
Şimdi ise saat 20.00.
"Acıktım ben" bir anda irkilmemle arkamı dönmem bir olmuştu. Zeynep..Küçük boyuyla,üstündeki pembe takımlı pijamasıyla çok tatlı duruyordu.
Biraz yanına yaklaştım.
"Öyle mi? Madem acıktın yemek yapalım. Ne yemek istersin?"
"Patates kızartması istiyorum."
"Hımm,demek patates kızartması istiyorsun. Bu aralar çok fazla yemeye başladın,Zeynepciğim. Biliyorsun yağlı yiyecekler çok tüketilmemeli."
"Tamam,bu akşam da yiyeyim,biraz ara veririm." Tatlı tatlı bakışıyla onu reddetmeme imkan yoktu.
"Peki o zaman öyle olsun. Hadi mutfağa.."diyerek elinden tuttum ve mutfağa ilerledik.
*******
"Çok güzel olmuş,Güneş." Gülümsedim. Zeynep bana adımla hitap ederdi. Bundan şikayetçi değildim. Çocuktu sonuçta,ve beni hâlâ annesi olarak kabul etmiyordu. Bunu bana 'anne'dememesinden de anlayabiliriz. Sanki gerçekten kızımmış gibi bana 'anne'mi demesini bekliyordum? Ne garibim!
"Afiyet olsun bebeğim." Tabağını masaya koyup yanında da ayran koydum.
"Sen neden yemiyorsun?"
"Aç değilim canım." Aslında açtım ama..İçimden yemek gelmiyordu. Hem..Hem daha Yiğit'te gelmemişti. Kısa bir işi çıktığı için geri dönmüştü. Ama gelecekti..
*********
Saat 22.30.
Evet saati görüyorsunuz değil mi? Yiğit hâlâ gelmedi. Gerçi beni ne ilgilendirir ki? Aptal mıyım neyim?
Zeynep'i yatıralı yarım saat oluyordu. Ben de koltuklardan birine kendimi atıp bacaklarımı kendime çektim ve kollarımı etrafına sarıp başımı dizime koydum.
Acaba gelmeyecek miydi? Kahretsin ya,neden onu düşünüyorum. Banane! Nerdeyse nerde! Umrumda olmamalıydı. Ama o kadar çok umrumdaki..Lanet olsun!
Tam gözlerimi kapatacakken kapının açılma sesi geldi. Kafamı kaldırıp baktığımda onu gördüm.
Siyahların adamı Yiğit Aslantan..
Gelmişti! Bacaklarımı indirip oturur pozisyonda kalmaya devam ettim. O ise gözlerini benden ayırmadan yanıma yaklaşıyordu. Karşımdaki koltuğa kendini attı,kendini belli eden yorgunluğuyla.
Söze ilk o girdi.
"Neden uyumadın? Gerçi saat o kadar da geç değil ama.."
"Uykum yok.Sen neden bu kadar geç kaldın?"