Merhabaa :)) Evet sevgili okuyucularım yeni bir bölümle karşınızdayım. Bölüm uzun zamandır gelmedi bunun nedeni de gayet açık. Ama inşallah beğenirsiniz.. Buyrunuuuuzzzzzz :)
Duyduğum şeyle gözlerim açıldı. Ne demek 'benim'. Yiğit'in çocuğu mu vardı yani? Demek ki varmış.
"Nasıl yani? Senin çocuğun mu var?"
"Evet,benim çocuğum var. Ben nasıl Zeynep'in babasıysam sen de annesi olacaksın."
"Sen beni böyle bir şeye zorlayamazsın. Buna hakkın yok. Ben nasıl annesi olurum onun? Beni sevmez,istemez. Gerçek annesini ister."
"Gerçek annesi falan yok. Annesi sen olacaksın,bir süreliğine."
"Nasıl yok? Anlamadım. Öldü mü yoksa?"
"Kızım sanane,öldü mü kaldı mı seni ilgilendirmez."
"Ne demek beni ilgilendirmez ya. Farkındaysan bu olay üç merkezli. Birinci merkez sen,ikinci merkez Zeynep,üçüncü merkez de doğal olarak ben oluyorum. Yani beni ilgilendiren bir durum." İnsanı deli ederdi bu adam. Hem doğru düzgün bir şey demiyor hem de emirlerine itaat etmem için beni zorluyordu. Oh ne âlâ memleket!
"Bakıyorum da çabuk kaptırdın kendini. Bak annesiyle ilgili olan kısım senlik değil. Seni ilgilendiren konu sadece Zeynep. Onu mutlu etmeni,annesi gibi sevgini vermeni,şefkat göstermeni istiyorum."
"Çok şey istiyorsun. Ben nasıl annesi gibi olurum. Hiç kimse kendi annesinin yerini dolduramaz."
"Sen dolduracaksın."
Yeniden konuşmaya başlıyacakken kapı açıldı birden. Şaşkın bir şekilde kafamı o tarafa çevirince,orta yaşlı,saçlarına aklar düşen orta boyda gözlüklü,elinde poşetler olan bir hanım girdi.
O da beni görünce biraz şaşırsa da belli etmemeye çalıştı. Yavaşça yanımıza yaklaşıp güler yüzünü yüzüne takıp bana yöneldi.
"Hoşgeldin güzel kızım."dedi. Ben de aynı samimiyetle "hoşbuldum"dedim.
Kadın bu sefer Yiğit'e döndü.
"Yiğit,oğlum. Bu güzel kız da kim? Yoksa kalbini çalan kız mı?"
Kurduğu cümleyle yanaklarım ısınmıştı. Hatta belki kızarmışımdır. Yalnız bu kadın fena saçmalamıştı. Yiğit ve ben? İmkansız bile değiliz. O derece birbirimize uzağız.
"Aysun abla,ne alakası var? Tabii ki değil. Asla da olamaz. Dünyada kız mı kalmadı Allah aşkına? Hem tipim değil."
Ah! Şuna da bak sen. Kendini ne sanıyor bu? Tipi değilmişim. Asıl sen benim tipim değilsin. Kırmızı görmüş boğa gibi Yiğit'e döndüm.
"Sen kendini ne sanıyorsun be? Asıl sen benim tipim değilsin. Sana mı kaldım ben!"
Yiğit de bana dönerek konuşmaya başladı.
"Madem birbirimizin tipi değiliz,neden bu kadar sinirlendin? Ben bunu söylerken gayet sakindim. Ama sen,neredeyse beni döveceksin. Korkma,eğer evde kalırsan belki seni alırım." Hıh! Ben evde kalmam ki..Hem bu benimle dalga mı geçiyordu yine?
"Evde kalsam bile dönüp suratına bakmam."
"Büyük konuşma,belki bir gün hatırlatırım bunları sana.."
Yine bir şey diyecekken ismini öğrendiğim Aysun abla girdi araya.
"Gençler,tamam anladım. Gerçekten birbirinizin hiç tipi değilmişsiniz. Ama demedi demeyin bu yıl içinde siz kesin evlenirsiniz." Şaşkın ördek gibi bakışlarımı Aysun ablaya çevirdim. Tabii aynı şekilde Yiğit de.